Milliyet'ten Güneri Civaoğlu, telekulak krizinin farklı boyutlarını aktarmaya devam ediyor. Bu arada dün Milliyet'in sürmanşetinde Taşkesen paşayla ilgili dinleme kayıtlarını Genelkurmay'a gönderdiği kişinin ilişki içinde olduğu katdın olduğu öne sürüldü Taşkesen Paşa'nın telefondaki konuşmaları, ancak "elektronik kırıcı" ile banda alınabilir. Bu konuda deneyimim var.Yakın aile dostumuz olan doruklarda görevli bir generalle, 3-5 yıl önce telefonda konuşuyorduk.Konumuz siyasetti. Öyle ilginç şeyler anlatıyordu ki. "Paşam izin verirseniz konuşmanın devamını teybe kaydetmek istiyorum. 'Aramızda' dediğiniz için zaten yazmayacağımı biliyorsunuz. Ama ilerde kitap yaparken bu söylediklerinizi yansıtmak isterim" dedim."Tabii... Neden olmasın. Aç teybini" cevabını verdi.Sonra da kahkaha attı..."Ciddiyim Paşam" diye üsteledim.O da gülerek, "Ben de ciddiyim. Açın teybinizi" diye onayını vurguladı.Bastım düğmeye, tatlı tatlı anlattı. Sorular sordum. Onları da yanıtladı.Telefonu kapattık.Sesler düzgün alınmış mı diye emin olmak için teybin dinleme tuşuna bastım. Sonuç... Gayet "net."Ancak... Net olan sadece benim sesimdi.Benim her sorum kelime kelime, pırıl pırıl kayıttaydı. Buna karşılık... Değerli dost paşamın konuşmaları yerine, bantta sadece sessiz aralar vardı. O anda "kahkahanın" nedenini anladım.Paşanın telefonunda onun sesini parçalayarak, kayda geçmeyecek sessizliğe dönüştüren bir düzenek vardı.Daha önce bu aygıtları, teknoloji dergilerinde, makalelerinde okumuştum.Paşa herhalde o sırada muzipçe gülümsüyordu. Havacılar, hangi rütbede olursa olsun "espriyi, hayatla dalga geçmeyi" severler.Bir ihmal mi var?Taşkesen Paşa, önce Cumhurbaşkanlığı Başyaverliği, sonra Kara Harp Okulu Komutanlığı gibi özenle seçilen subayların atandıkları görevlerde bulunmuştur.Telefon konuşmalarının güvenli olması konusunda eğitimli ve deneyimlidir.Konuşmaları "gizlilik koruması" altında olması gereken önemli görevdeydi.Telefonunun mutlaka banda alınmayı önleyen "ses kırıcı ve parçalayıcı" düzeneğe bağlı olması gerekirdi.Sanıyorum, kablolu telefonu bu donanıma sahipti. O halde "banda alınan özel konuşmalarını" cep telefonuyla yapmış olabilir.Ya da...Bu konuşmaların banda alınması riskini öngörmüş ve tedbirli davranarak, ses kırma ve parçalama düzeneğine bağlı kablolu telefonundan konuşmuştur. Ancak yüksek teknolojide "dinleme ve kayıt yapma" kapasitesine sahip "telekulaklara" engel olamamıştır.Eğer bu ikincisi söz konusuysa, "Türkiye'nin güvenliği" ciddi tehdit altında demektir.Askeri sırlarımız dinleniyor ve kayda alınabiliyorsa durum ciddiden öte "vahim"dir. Hele Genelkurmay, MİT ve Emniyet, "Taşkesen Paşa'yı dinlemediklerini" resmen açıkladıklarına göre kaygı duymak için çok neden var.Kim/kimler dinledi peki?Olay, "kadın-kız" muhabbeti düzeyine indirilemez.Genel inancım, özel yaşamın kimseyi ilgilendirmediği... Buna karşılık...Askeri disiplin ilkeleri farklı olabilir. Öte yandan... Bir ülkede Harp Okulu Komutanı'nın telefonları, mahkeme kararı olmaksızın birileri tarafından dinleniyor ve kayda alınıyorsa, belki de yüksek teknoloji kullanılarak ses kırıcı ve parçalayıcı düzenek devre dışı bırakılabiliyorsa...Generallerin büyük çoğunluğu "telefonlarımız dinleniyor" kuşkusu içindeyseler...Hatta daha yakın geçmişte bu ülkenin bir başbakanı bile telefonlarının ve odasının dinlendiğini iddia etmişse...Bu ülke insanları "telefonda değil, bu konuyu yüz yüze konuşalım" paranoyasına girmişse...Kaygı duyulmalıdır.İletişim güvenliği tehlike altındaSadece "güvenlik" değil, "temel insan hakları ve demokrasi" için de kolektif tehlikedir bu.Komutanlar, Şemdinli iddianamesinin sızdırılmasına gösterdikleri duyarlılığı, "telekulakları" ortaya çıkarmak çabasına da yoğunlaştırmalılar.Eğer gerçekten ilişkisi olan bir hanım, yani bir amatör bile bu konuşmaları banda alabilmişse, yukarıda sıraladığım güvenlik kaygıları daha da geçerlidir...