Tıpatıp aynı plan!
RECEP BAHAR - ANALİZ
Hillary Clinton'un İstanbul'da Dışişleriş Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmelerin ayrıntıları şekilleniyor. Görüşmelerde Türk tarafı "Beşar Esad'ın biran önce gitmesi gerektiğini" ABD'ye tekrar aktardı. Enteresan olan, ABD Esad'ın gitmesi konusunda o kadar aceleci davranmıyor.
Clinton ile 2.5 saat görüştükten sonra Davutoğlu'nun şu sözleri bundan sonraki sürece ışık tutar bir mahiyet taşıyor: "Ama artık operasyonel planlamanın detaylarına girmemiz lazım. İstihbarat servislerimiz ve ordularımızın büyük sorumluluğu var ve bunu başlatmak için çalışma gurubu kurduk."
Libya gibi vuralım
Davutoğlu, açıkça Libya'ya yapılan müdahalenin bir benzerinin başta ABD olmak üzere Haçlı dünyası tarafından Suriye'ye de yöneltilmesini amaçlıyor. Bu operasyonun Birleşmiş Milletler kararı olmadan hayata geçirilemeyeceğini Ankara da, Washington da çok iyi biliyor. Libya'ya yönelik müdahale kararı BM'den kısa süre içinde çıkartılmıştı. Bırakın askeri müdahale seçeneğini, Rusya ve Çin, Suriye'ye yönelik hafif yaptırımları içeren kararları bile veto etti.
Peki, Libya'ya yönelik Hilal destekli Haçlı operasyonun bir benzeri Suriye'de nasıl hayat bulacak? ABD'de Kasım ayında yapılacak seçimler nedeniyle risk almak istemeyen Obama yönetimi, Suriye'deki sürece topyekûn dâhil olmak istemiyor. ABD, Esad yönetimine karşı çatışan Özgür Suriye Ordusu'na aylardır istihbarat, askeri iletişim cihazları, teknik destek, eğitim sağlıyor. Oysa bu destekler Esad'ın düşmesini beraberinde getiremedi. Süreç uzadıkça uzadı. Suriye krizinin derinleşmesi ve zamana yayılması AK Parti yönetimi için büyük bir risk oluşturuyor. Bu nedenle Davutoğlu, operasyonel planlamanın bir an önce yapılmasında ısrarlı. Peki Türkiye'nin kayıpları neler ve bundan sonra Suriye krizi sürüncemede kalırsa Türkiye ve AK Parti yönetimi ne kaybeder?
1. Krizin devam etmesi Suriye'ye ve Ortadoğu ülkelerine yönelik ihracatımızı olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bu durum cari açık riskini derinleştirir, ekonomi kriz hattına sürükler!
2. Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteci sayısı 60 bini aştı. Halep'teki çatışma sürdükçe, bu sayının hızla artması mümkün. Her mültecinin çadır gibi altyapı hazırlıkları hariç günlük maliyeti yaklaşık 20 TL. Sayı 200 bine ulaşırsa ve gelenler mesela 6 ay kalırsa bunun Türkiye bütçesine yükü yaklaşık 1 milyar TL olacaktır. Gel de bütçenin büyük açıklar verdiği bir dönemde bu yükün altından kalk!
3. PKK'nın Kuzey Suriye'ye yerleşmesi, PKK terörüyle mücadeleyi zorlaştıracaktır. Nitekim Halep'te çatışmaların başladığı, Kürt grupların Suriye'nin kuzeyinde denetim sağladığı günlerde, PKK Şemdinli'de alan hâkimiyeti kurmak için bugüne kadar görülmemiş bir eyleme girişti.
ABD neden acele etmiyor?
ABD'nin acele etmemesinin nedenleri yukarıdaki maddelerde yer alıyor. Özetlersek:
1. ABD, 1991'de Birinci Körfez savaşında kolunu kanadını kırdığı Saddam Hüseyin'e Kürtlere saldırma izni vermişti. Bunun sonucunda 400 bin Kuzey Irak Kürdü, çareyi Türkiye'ye sığınmakta bulmuştu. Washington, bunun üzerine Kuzey Irak'ı Saddam'ın uçakları için uçuşa yasak bölge ilan etti. Burası PKK için de halen daha kullandığı güvenlik bir bölge haline geldi, getirildi! Devreye Çekiç Güç girdi. O dönemi bilenler Çekiç Güç'ün PKK'ya hamilik ettiğini hatırlayacaklardır. Şimdi ABD'nin Kuzey Suriye için de Çekiç Güç benzeri bir yapıyı düşünmesi şaşırtıcı değil.
2. ABD, bölgede Büyük İsrail'in altyapısını oluşturuyor. Önceliği Esad'ın gitmesi değil! Bunun için 4 ülkedeki Kürt halkının özerk idarelere kavuşması gerekiyor. Bu çerçevede adımlarını yavaş atıyor ki, Ankara daha iyi hazmetsin! Kuzey Irak'taki yapıyla müthiş diplomatik, ekonomik ve siyasi bağlar kuran Ankara, neden gelecekte Kamışlı merkezli Kuzey Suriye ile benzer bir diyalog geliştirmesin ki?!
3. ABD, Türkiye'nin canını yakmayı seviyor. Mesela Türkiye mülteciler için bugüne kadar 200 milyon TL harcarken ve bundan sonra aylık harcaması 150 milyon TL'yi aşacak bir riski ihtiva ederken, Washington mülteciler için sadece 5.5 milyon dolar kaynak aktaracağını açıklıyor! Yani bedeli Türk halkına ödettiriyor.
4. ABD, Ankara'nın Şam'la iplerini koparmasını sağlarken, İran ile de arasını açtı. Bedava taşla milyar dolarlar harcayarak elde edemeyeceği bir diplomatik ve siyasi yarar sağladı.
Beşar Esad'ı götürmek o kadar kolay mı?
Ankara ile Washington'un Beşar Esad'ı devirmek için yeni planları masaya koyması gerçekte o kadar kolay netice vermeyecektir. Muhalifler beklenildiği gibi Halep'te zafer elde edemedi, hatta ağır kayıplar verdi. Dahası Rusya ve İran, Şam yönetimine askeri ve mali desteğini arttırdı. Bu durum hem Şam'a moral veriyor, hem de Suriye Ordusu'nun mücadele azmini yükseltiyor. Olan ise Türkiye'ye oluyor. Suriyeli mülteciler için milyonlarca dolar harcayan Ankara, şimdi de isyancıların tedavi giderleri için Türk milletinin milyonlarını feda ediyor.