Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Kıbrıs raporu Denktaş ve Papadopulos tarafından beğenilmedi.
KKTC lideri Denktaş, Kıbrıs Türkü'nün sözde vaadler ile aldatıldığını söyleyerek, BM tarafından bundan böyle açılım adı altında Türkler'in önüne getirilecek planların da bunun ötesine geçemeyeceğini vurguladı.
Kıbrıs'taki son süreci maça benzeten Denktaş, hakemin yanlı düdük çaldığını ve Rumlar lehine kararlar verdiğini söyleyerek Rumlar'a gol attırıldığını ilginç bir anekdot olarak düştü.
Kıbrıs Türkleri'ne BM ve AB gibi kurum temsilcilerince vaadedilen siyasal ve ekonomik sözlere bakıldığında Denktaş'a katılmamak elde değil.
Rumlar'ı AB'ye yamayan zihniyetin, KKTC'nin siyasal ve ekonomik taleplerine kulak tıkadığı gün gibi ortada.
Türkiye'ye her defasında ayakbağı olan Yunanistan'dan sonra İlave güç olarak Rumlar da AB'de Türkiye'ye karşı kapı bekçiliği yapacaklar.
Fransa ve Almanya'nın gizli emelleri de bu eksende Rum-Yunan tezi ile örtüşüyor.
Türkiye'ye açıkça cephe almak istemeyen Fransa ve Almanya Bekçinin suçu diyerek kesip atacak, Türkiye de bela olmaktan çıkacak.
Evet, çoğu Birlik ülkesi Türkiye'yi sorun olarak görüyor. Ekonomik ve siyasal yön bir tarafa; din motifiyle içörgüsünü döşeyen Avrupa Hıristiyanlığı şuuru, İslam kimliğine karşı koruma altına alınmak isteniyor.
Başa dönecek olursak; AB yanısıra BM'de de Türk tarafına karşı ikiyüzlü bir tutum takınıldı.
Kuzey Kıbrıs'ı tanımamak için elinden gelen tüm gayreti gösteren BM kurumları, bizim Evet'imize rağmen Rumlar'ın Hayır'ı üzerinde kafa yormaya başladı.
Genel Sekreter Annan, Rum Lider Papadopulos'u yeni raporunda eleştirir görünse de; Türk tarafından ziyade Rum tarafına yönelik yeni arayışlar başlatılacağını yakın süreçte göreceğiz.
Avrupa Hıristiyanlığı'nın Pagan kültürünü besleyen bir medeniyet olarak takdim edilen Rum-Yunan değerleri üzerinde Avrupa ülkeleri daha fazla kafa yormaktalar.
Genel Sekreter Annan'ın Konsey'e getirdiği Kıbrıs raporunda Rumlar'a inceden eleştiri yapılırken, Türk tarafına ne tür imtiyazlar ya da jestler yapılacağı gibi bir açılıma rastlanmıyor.
Önce ambargonun kalkması için kulis yapalım diyerek Tanınma kavramını geri planda tutan Türk Hükümeti'nin bunu iki yönlü kullanması daha akıllı olmaz mı?
Hele hele Ada'da evet diyen biz olmuşken; bunu talep etmek fazla bir beklenti olmasa gerek.
Türkler olarak bizler mi fazla umutlandık, yoksa başka birilerinin umutlarına mı aldandık?
Top bizden çıktı diyerek AB ve BM'nin adımlarını beklediğimiz bir süreçte onların bize şut çekmeyeceğini nasıl garanti edebiliriz?
KKTC lideri Denktaş, Kıbrıs Türkü'nün sözde vaadler ile aldatıldığını söyleyerek, BM tarafından bundan böyle açılım adı altında Türkler'in önüne getirilecek planların da bunun ötesine geçemeyeceğini vurguladı.
Kıbrıs'taki son süreci maça benzeten Denktaş, hakemin yanlı düdük çaldığını ve Rumlar lehine kararlar verdiğini söyleyerek Rumlar'a gol attırıldığını ilginç bir anekdot olarak düştü.
Kıbrıs Türkleri'ne BM ve AB gibi kurum temsilcilerince vaadedilen siyasal ve ekonomik sözlere bakıldığında Denktaş'a katılmamak elde değil.
Rumlar'ı AB'ye yamayan zihniyetin, KKTC'nin siyasal ve ekonomik taleplerine kulak tıkadığı gün gibi ortada.
Türkiye'ye her defasında ayakbağı olan Yunanistan'dan sonra İlave güç olarak Rumlar da AB'de Türkiye'ye karşı kapı bekçiliği yapacaklar.
Fransa ve Almanya'nın gizli emelleri de bu eksende Rum-Yunan tezi ile örtüşüyor.
Türkiye'ye açıkça cephe almak istemeyen Fransa ve Almanya Bekçinin suçu diyerek kesip atacak, Türkiye de bela olmaktan çıkacak.
Evet, çoğu Birlik ülkesi Türkiye'yi sorun olarak görüyor. Ekonomik ve siyasal yön bir tarafa; din motifiyle içörgüsünü döşeyen Avrupa Hıristiyanlığı şuuru, İslam kimliğine karşı koruma altına alınmak isteniyor.
Başa dönecek olursak; AB yanısıra BM'de de Türk tarafına karşı ikiyüzlü bir tutum takınıldı.
Kuzey Kıbrıs'ı tanımamak için elinden gelen tüm gayreti gösteren BM kurumları, bizim Evet'imize rağmen Rumlar'ın Hayır'ı üzerinde kafa yormaya başladı.
Genel Sekreter Annan, Rum Lider Papadopulos'u yeni raporunda eleştirir görünse de; Türk tarafından ziyade Rum tarafına yönelik yeni arayışlar başlatılacağını yakın süreçte göreceğiz.
Avrupa Hıristiyanlığı'nın Pagan kültürünü besleyen bir medeniyet olarak takdim edilen Rum-Yunan değerleri üzerinde Avrupa ülkeleri daha fazla kafa yormaktalar.
Genel Sekreter Annan'ın Konsey'e getirdiği Kıbrıs raporunda Rumlar'a inceden eleştiri yapılırken, Türk tarafına ne tür imtiyazlar ya da jestler yapılacağı gibi bir açılıma rastlanmıyor.
Önce ambargonun kalkması için kulis yapalım diyerek Tanınma kavramını geri planda tutan Türk Hükümeti'nin bunu iki yönlü kullanması daha akıllı olmaz mı?
Hele hele Ada'da evet diyen biz olmuşken; bunu talep etmek fazla bir beklenti olmasa gerek.
Türkler olarak bizler mi fazla umutlandık, yoksa başka birilerinin umutlarına mı aldandık?
Top bizden çıktı diyerek AB ve BM'nin adımlarını beklediğimiz bir süreçte onların bize şut çekmeyeceğini nasıl garanti edebiliriz?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005