Ankara'da Cumhuriyet döneminde TSK'ya en ağır darbelerden birinin Altay Tokat'ça vurulduğu konuşuluyor. Radikal'den Murat Yetkin yazıyor Aslında başlığı biraz popülist yaklaşıp, emekli Korgeneral Altay Tokat'ın soyadına kafiye kurup 'Askerin imajına içeriden tokat' yazmak da mümkündü. Bir yandan Başbakan Tayyip Erdoğan neredeyse gün aşırı ABD Başkanı George Bush'a telefon açıp, Irak'taki PKK varlığına karşı somut destek istiyor. Bir yandan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD'de, Avrupa'da, Rusya'da, hatta işgal altındaki Irak'ta kapı kapı dolaşıp terörizmle mücadelede Türkiye'ye karşı çifte standart uygulanmamasını istiyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök giderayak ordunun neredeyse üçte birini PKK ile mücadele amacıyla Irak-İran sınırına yığıyor; birkaç gün sonra yerini alacağının kesinleşmesi beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı Başbakan'la iki saate yakın bir toplantıya gönderiyor. Güvenlik güçleri her gün PKK ile mücadelede yeni şehitler veriyor, hâlâ dağlarda binlerce militanla çatışıldığı söyleniyor. Diğer yandan yıllarca PKK ile mücadelede yer almış bir emekli general çıkıp, sivil görevlileri, hakimleri, savcıları rehavete kapılmamaları amacıyla 'birkaç bombayla' uyardığını, söz meclisten dışarı, böylelikle 'eğittiğini' açıklayıveriyor. Genelkurmay, yayınlar üzerine harekete geçti, soruşturma açtı. Ama yargıdan hâlâ bir soruşturma haberi gelmemişti akşam saatlerine kadar. Tokat, dün Genelkurmay'ın soruşturma açıklaması sonrasında da attırdığı bombaların gerçek bomba değil, 'eğitim bombası' olduğunu söylemiş gazetecilere. Acaba bundan 11-12 yıl önce, Tokat, Olağanüstü Hal Asayiş Bölge Komutanı iken eğitim bombasına maruz kalan savcılar, hâkimler şimdi hangi noktalara terfi etmiş, olaydan nasıl etkilenmişlerdir, ya da etkilenmişler midir? Tokat'ın anlattıkları doğru mudur? Ne kadar doğrudur? Ne kadarı doğrudur? Çünkü Tokat'ın daha önce de dile getirdiği, şimdi tekrarladığı 'Özkök benim sayemde Genelkurmay Başkanı oldu' iddiasının büyük ölçüde, nasıl diyelim, yaşanan gerçekliğin ötesinde olduğunu Ankara'yı birazcık bilenler biliyor. Tokat'a göre, az kalsın 2002 yazında dönemin hükümeti, DSP-MHP-ANAP koalisyonu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun görev süresini uzatacakmış, ama 1999'da emekli olan ve o tarihte MHP lideri Devlet Bahçeli'nin danışmanlığını yapan Tokat, 'Olmaz öyle şey' demiş, Bahçeli de onu dinleyerek 'Olmaz' demiş, yani Tokat sayesinde Özkök Genelkurmay Başkanı olabilmiş. (Özkök, dün Tokat hakkında soruşturma açtırmaktan çekinmedi.) Kıvrıkoğlu'nun görev süresinin uzatılmasının o tarihte ortadan ikiye bölünmüş ve Melis'te birinci parti olma niteliğini yitirmiş DSP yönetiminin, Başbakan Bülent Ecevit ve Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel'in, perde arkasından MHP'li Meclis Başkanı Ömer İzgi'nin girişimiyle gündeme getirdiği doğru. Bu konunun 30 Haziran günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e çıkarıldığı da doğru. Yine MHP'li Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu'nun da devrede olduğu biliniyor. Ancak Kıvrıkoğlu, böyle bir görev uzatma yasasının o Meclis'ten çıkmayacağının Tokat'tan çok fazla farkındadır zaten. Çakmakoğlu'da, Bahçeli de ve tabii Sezer de farkındadır. Nitekim Bahçeli 2003'te, İzgi'nin girişiminin kendisinden habersiz yapıldığını da açıklamıştır. Tokat'ın ben yaptım demesi, halk deyimiyle, 'kahve dövücünün hınk deyicisi' gibi davranmaya benziyor. İnsanın aklına, acaba Tokat'ın eğitim bombalarının da aynı söylem gücünün ürünü mü olduğu geliyor. Genelkurmay, tam da Yüksek Askeri Şûra toplantıları öncesi, tam da Şemdinli, Harp Okulu olayı gibi sıkıntıları yatıştırmaya çalışırken, şimdi kendi içinden gelen bu ağır suçlamayı soruşturacak. Soruşturmanın sonucu ne olursa olsun, Tokat'ın söyledikleri PKK ve yandaşları için gümüş tepside sunulmuş bir propaganda fırsatı verecek; bundan böyle Tokat'ın sözlerinin Türkiye'nin uluslararası davalarında karşısına çıkarılması sürpriz olmamalı. İşin bir başka acı yanı var. Orgeneral yapılmamış olmasına hayıflanan Tokat'a, emekliliği öncesinde korgeneral rütbesiyle Eğitim ve Doktrin Komutanlığı gibi kritik bir görevin teslim edilmiş olması. Demek ki bir dönem Türk Silahlı Kuvvetleri'nin eğitim programlarının ve uzun dönemli planlarının hazılanmasında bu anlayış etkili olmuş. Ankara'da, Tokat'ın sözlerinin Cumhuriyet döneminde TSK'ya vurulmuş en ağır darbelerden biri olduğu konuşuluyor.