Türkiye'nin 3 büyük riski
Dünya Bankası Başekonomisti Marina Wes, Türkiye ekonomisinin önündeki 3 temel sorunu “yüksek cari açık, düşük iç tasarrufu, ihracatın yetersizliği” olarak sıraladı
24.11.2012 00:00:00
RECEP BAHAR / İSTANBUL
Dünya Bankası Başekonomisti Marina Wes, İstanbul'da Türk ekonomisini ilişkin uyarılarda bulundu. Hükümet kurmaylarının çizdiği ‘olumlu, pembe tablo'nun aksine Türkiye ekonomisini kuşatan risklerin üzerinde duran Wes, özellikle ‘cari açığın' Türkiye'nin başlıca zaafı olduğunu vurguladı.
İstanbul'da Active Academy tarafından düzenlenen 10. Uluslararası Finans Zirvesi'nde konuşan Marina Wes, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki süreçte karşılaşabileceği sorunlara dikkat çekti. Türkiye'nin Asya ile Afrika arasında çok özel bir konuma sahip olduğuna dikkatleri çeken Wes, ülkemizin önündeki muhtemel sorunları ise şu şekilde sıraladı:
1. Yüksek cari açık: Türkiye'nin cari açığı hâlâ yüksek düzeyde ve ülkenizin ‘kilit zaaf'ı bu! Cari açığın kapatılması konusunda iyileşme görülse de, ekonominin yapısından kaynaklanan sorunlar yerinde duruyor.
2. İç tasarruf oranı düşük: Türkiye 2010 ve 2011 yıllarındaki büyüme dışarıdan gelen sermaye girişleriyle (capital inflows) sağladı. Sermaye akışı tersine döndüğünde ekonomide sorunlar görülecektir.
Burada bir parantez açarak, biz de şu noktaları hatırlatalım: Nitekim Türkiye'de tasarruf oranı milli gelirin yüzde 14'ü seviyesine kadar geriledi. Oysa bu rakam maaşların çok daha düşük olduğu Çin'de yüzde 40'ları aşıyor. Türk halkının önemli bir bölümü eline geçen para ile ay sonunu getiremediğinden, tasarruf edebilme imkânı bulunmuyor. Bu nedenle AKP Hükümeti tasarruf miktarını arttırmak için kısa vadeli mevduata uygulanan stopaj vergisini yüzde 20'ye, 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduata uygulanan stopaj vergisini ise yüzde 10'a düşürmeyi planlıyor.
3. İhracatın Gayri Safi Milli Hâsıla'ya (GSMH) oranının düşük olması: Türkiye yenilenebilir enerjiye yönelerek, enerji bağımlılığını azaltması gerekiyor. İhracatı arttırmak içinse pazar çeşitliliği önemli. Türkiye, son yıllarda Ortadoğu ve Afrika'da bu açıdan etkili. Türkiye, yeni pazarlar bulabilmek için Doğu Asya'ya yani Uzakdoğu'ya açılabilir. Avrupa kriz nedeniyle zor bir pazar ancak hala daha önemli bir pazar olarak öne çıkıyor.
Türk ekonomisi kapalı!
Türkiye ekonomisinin nispeten kapalı bir yapıya sahip olduğunu savunan Marina Wes, buna gerekçe olarak Türkiye'nin yaptığı ihracatın Gayri Safi Milli Hâsıla'ya (GSMH) oranının düşük olmasını gösterdi. Türkiye'nin GSMH'si 800 milyar dolara yaklaşırken, ihracatı 145 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Oysa Çin'in GSMH'si 5.5 trilyon iken ihracatı 2 milyar dolara yaklaşıyor. Yani Çin ürettiğinin 3'te birinden fazlasını ihraç ediyor.
Türkiye ise 5.5'te birini ancak dış pazarlara satabiliyor. Almanya ise ürettiğinin neredeyse yarısını dış pazarlara satıyor. Dünya ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Wes, küresel ekonominin Doğuya doğru kaydığına işaret ederek, 2013 yılında gelişmekte olan ülkelerin ihracatta gelişmiş ülkeleri geçeceğini ifade etti.
Önemli olan tabutun dışında olmak!
Uluslararası Finans Zirvesi'nde konuşan IMF Türkiye Temsilcisi Mark White Lewis, konuşmasına Nasrettin Hoca'nın bir fıkrasıyla başladı: “Nasrettin Hoca cenazeye gittiğinde tabutun hangi tarafında durmanın daha iyi olduğunu soran insanlarla karşılaştı. Hoca da, ‘Ey dostlar, önemli olan tabutun neresinde durduğun değil, ‘içinde mi yoksa dışında' mı durduğundur' demiş. Şimdi ben de bu bakış açısıyla global ekonomiyi değerlendirmeye çalışacağım” dedi. Resesyon beklemediklerini kaydeden Lewis, global düzeyde ekonomik aktivitenin büyük ölçüde düşüş gösterdiğini vurguladı. Bu düşüşün temel nedeni olarak da, Euro bölgesindeki gelişmelerin ve belirsizliklerin gerçek ekonomiye yansıması olduğunu söyledi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Dr. M. İbrahim Turhan, bugünkü kriz sürecinde söylenenler, algılar ve gerçeklerin birbirinden farklı olduğunu dile getirerek, “Finansal piyasaların sorunlu olduğu bir döneme giriyoruz” dedi. Sermaye piyasalarında gerçekleşen değişiklik sonucunda organize piyasaların olumsuz etkilendiğini, borsacılığın gelecekte büyük bir risk altında olduğunu belirten Turan, borsa dışı alım-satım platformlarının ve türev ürünlerinin yüzde 90'ını kapsayan tezgâh üstü piyasaların finansal stres anında risk oluşturacağını söyledi. Turhan, bu nedenle yeniden yapılanma sürecinde borç yerine pay senetlerinin gündeme alınarak gerekli düzenleme ve teşviklerin yapılması gerektiğini vurguladı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin de, 5 yıldır süren son küresel krizin toplamda 4 trilyon dolarlık çıktı kaybına ve 28 milyon kişinin işini kaybetmesine neden olduğunu belirterek, gölge bankacılığa dikkat çekti. Bu tarz bankacılığı “bankacılık dışında kredi faaliyetlerinde bulunma” olarak tanımlayan Öztekin, bunun sonuçlarının 2013'te görüleceğini bildirdi ve şeffaflık sağlanmadıkça, krizin atlatılmayacağını ifade etti.
Gerçekten istikrar var mı?
İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, içinde bulunduğumuz krizin yalnızca ekonomik olmadığını, davranış değişimin tetiklenmesi nedeniyle aynı zamanda kültürel, sosyolojik ve politik bileşenlerin de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Makroyu oluşturan mikroları dikkate almadığımızda, istikrar varmış gibi görüyoruz. Sürdürülebilir kırılganlık ve örtülü istikrarsızlık, hepimizde istikrar algısı yaratıyor. Böylece istikrarsızlığın tohumlarını atarak bu süreci daha da derinleştiriyoruz. Krizin ve istikrarın israfı, zaman içinde krizlerin başlı başına nedeni oluyor. İşte yeni bir küresel sistem tasarımı bu gerçekleri dikkate almalıdır”.
Dünya Bankası Başekonomisti Marina Wes, İstanbul'da Türk ekonomisini ilişkin uyarılarda bulundu. Hükümet kurmaylarının çizdiği ‘olumlu, pembe tablo'nun aksine Türkiye ekonomisini kuşatan risklerin üzerinde duran Wes, özellikle ‘cari açığın' Türkiye'nin başlıca zaafı olduğunu vurguladı.
İstanbul'da Active Academy tarafından düzenlenen 10. Uluslararası Finans Zirvesi'nde konuşan Marina Wes, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki süreçte karşılaşabileceği sorunlara dikkat çekti. Türkiye'nin Asya ile Afrika arasında çok özel bir konuma sahip olduğuna dikkatleri çeken Wes, ülkemizin önündeki muhtemel sorunları ise şu şekilde sıraladı:
1. Yüksek cari açık: Türkiye'nin cari açığı hâlâ yüksek düzeyde ve ülkenizin ‘kilit zaaf'ı bu! Cari açığın kapatılması konusunda iyileşme görülse de, ekonominin yapısından kaynaklanan sorunlar yerinde duruyor.
2. İç tasarruf oranı düşük: Türkiye 2010 ve 2011 yıllarındaki büyüme dışarıdan gelen sermaye girişleriyle (capital inflows) sağladı. Sermaye akışı tersine döndüğünde ekonomide sorunlar görülecektir.
Burada bir parantez açarak, biz de şu noktaları hatırlatalım: Nitekim Türkiye'de tasarruf oranı milli gelirin yüzde 14'ü seviyesine kadar geriledi. Oysa bu rakam maaşların çok daha düşük olduğu Çin'de yüzde 40'ları aşıyor. Türk halkının önemli bir bölümü eline geçen para ile ay sonunu getiremediğinden, tasarruf edebilme imkânı bulunmuyor. Bu nedenle AKP Hükümeti tasarruf miktarını arttırmak için kısa vadeli mevduata uygulanan stopaj vergisini yüzde 20'ye, 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduata uygulanan stopaj vergisini ise yüzde 10'a düşürmeyi planlıyor.
3. İhracatın Gayri Safi Milli Hâsıla'ya (GSMH) oranının düşük olması: Türkiye yenilenebilir enerjiye yönelerek, enerji bağımlılığını azaltması gerekiyor. İhracatı arttırmak içinse pazar çeşitliliği önemli. Türkiye, son yıllarda Ortadoğu ve Afrika'da bu açıdan etkili. Türkiye, yeni pazarlar bulabilmek için Doğu Asya'ya yani Uzakdoğu'ya açılabilir. Avrupa kriz nedeniyle zor bir pazar ancak hala daha önemli bir pazar olarak öne çıkıyor.
Türk ekonomisi kapalı!
Türkiye ekonomisinin nispeten kapalı bir yapıya sahip olduğunu savunan Marina Wes, buna gerekçe olarak Türkiye'nin yaptığı ihracatın Gayri Safi Milli Hâsıla'ya (GSMH) oranının düşük olmasını gösterdi. Türkiye'nin GSMH'si 800 milyar dolara yaklaşırken, ihracatı 145 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Oysa Çin'in GSMH'si 5.5 trilyon iken ihracatı 2 milyar dolara yaklaşıyor. Yani Çin ürettiğinin 3'te birinden fazlasını ihraç ediyor.
Türkiye ise 5.5'te birini ancak dış pazarlara satabiliyor. Almanya ise ürettiğinin neredeyse yarısını dış pazarlara satıyor. Dünya ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Wes, küresel ekonominin Doğuya doğru kaydığına işaret ederek, 2013 yılında gelişmekte olan ülkelerin ihracatta gelişmiş ülkeleri geçeceğini ifade etti.
Önemli olan tabutun dışında olmak!
Uluslararası Finans Zirvesi'nde konuşan IMF Türkiye Temsilcisi Mark White Lewis, konuşmasına Nasrettin Hoca'nın bir fıkrasıyla başladı: “Nasrettin Hoca cenazeye gittiğinde tabutun hangi tarafında durmanın daha iyi olduğunu soran insanlarla karşılaştı. Hoca da, ‘Ey dostlar, önemli olan tabutun neresinde durduğun değil, ‘içinde mi yoksa dışında' mı durduğundur' demiş. Şimdi ben de bu bakış açısıyla global ekonomiyi değerlendirmeye çalışacağım” dedi. Resesyon beklemediklerini kaydeden Lewis, global düzeyde ekonomik aktivitenin büyük ölçüde düşüş gösterdiğini vurguladı. Bu düşüşün temel nedeni olarak da, Euro bölgesindeki gelişmelerin ve belirsizliklerin gerçek ekonomiye yansıması olduğunu söyledi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Dr. M. İbrahim Turhan, bugünkü kriz sürecinde söylenenler, algılar ve gerçeklerin birbirinden farklı olduğunu dile getirerek, “Finansal piyasaların sorunlu olduğu bir döneme giriyoruz” dedi. Sermaye piyasalarında gerçekleşen değişiklik sonucunda organize piyasaların olumsuz etkilendiğini, borsacılığın gelecekte büyük bir risk altında olduğunu belirten Turan, borsa dışı alım-satım platformlarının ve türev ürünlerinin yüzde 90'ını kapsayan tezgâh üstü piyasaların finansal stres anında risk oluşturacağını söyledi. Turhan, bu nedenle yeniden yapılanma sürecinde borç yerine pay senetlerinin gündeme alınarak gerekli düzenleme ve teşviklerin yapılması gerektiğini vurguladı.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin de, 5 yıldır süren son küresel krizin toplamda 4 trilyon dolarlık çıktı kaybına ve 28 milyon kişinin işini kaybetmesine neden olduğunu belirterek, gölge bankacılığa dikkat çekti. Bu tarz bankacılığı “bankacılık dışında kredi faaliyetlerinde bulunma” olarak tanımlayan Öztekin, bunun sonuçlarının 2013'te görüleceğini bildirdi ve şeffaflık sağlanmadıkça, krizin atlatılmayacağını ifade etti.
Gerçekten istikrar var mı?
İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, içinde bulunduğumuz krizin yalnızca ekonomik olmadığını, davranış değişimin tetiklenmesi nedeniyle aynı zamanda kültürel, sosyolojik ve politik bileşenlerin de değerlendirilmesi gerektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Makroyu oluşturan mikroları dikkate almadığımızda, istikrar varmış gibi görüyoruz. Sürdürülebilir kırılganlık ve örtülü istikrarsızlık, hepimizde istikrar algısı yaratıyor. Böylece istikrarsızlığın tohumlarını atarak bu süreci daha da derinleştiriyoruz. Krizin ve istikrarın israfı, zaman içinde krizlerin başlı başına nedeni oluyor. İşte yeni bir küresel sistem tasarımı bu gerçekleri dikkate almalıdır”.