"AB standartlarındaki uygulamaların projektörleri bu iki tabunun üzerine tutuldukça, Türkiye ile çağdaş dünya arasındaki uçurum iyice ortaya çıkıyor. Neyse ki, bu uçurumu aşmaya niyetli siyasal ve toplumsal bir irade var.
Örneğin, Ankara Delvet Güvenlik Mahkemesi savcısı Cengiz Köksal'ın Almanya'da Kürt Festivali nedeniyle iki parti başkanını, şarkıcı Haluk Levent'i ve iki gitaristini neden gözaltına aldırdığı ve şarkı söylemenin neden "yardım ve yataklık" sayılabileceği anlaşılamadı. Sadece uygulama açısından AB'de kuşkular uyandırılıp, Türkiye karşıtlarına koz verildi...
Bunun benzeri bir ikinci olay ise, ne gariptir ki, gene I No'lu Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yaşanmakta...
... Örneğin, Ahmet Altan'ı bir telefonla gazetesinden attırdığı söylenen orgeneral (Çevik Bir) şimdi emekli, o yazıdan dolayı mahkumiyet isteyen savcı İsa Geyik ise "uyuşturucu kaçakçıları ile işbirliği" iddiasıyla çoktan meslekten men edildi. Üstelik, Türkiye, bu davada Ahmet Altan'ı mahkum ettiği için AİHM'de özür diledi ve tazminat ödemeyi kabul etti."