logo
26 NİSAN 2024

Türkiye'nin tezi

18.03.2005 00:00:00
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, sözde Ermeni soykırım iddiaları konusunda "Böyle bir şey yok. Olan karşılıklı vuruşmadır. Siyasi irade de bu tezi savunmalı" dedi

Türkiye bu tezi savunmalı

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Ermeni soykırım iddiaları karşısında özgün tez geliştirmekte zorlanan AKP Hükümeti'ne ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerine çarpıcı önerilerde bulunarak, "Bu konuda milli duruşun ortaya konulup bağımsızlığımız yüksek sesle haykırılmalı" dedi.

Meselenin özü ve aslı

BTP Lideri, olayın aslını şu sözlerle izah etti: "Ermeni teşkilatlarının, Hınçak, Taşnak teşkilatlarının organize ettiği, ayaklandırdığı Ermeniler kışkırtmalar neticesinde, baskınlar yapıyorlar, evleri basıyorlar, yolları kesiyorlar. Yani Türkler, Ermeniler tarafından öldürülüyor. İşte bu yol kesen, ev basan insanlara karşı çıkılmıştır. Bu, karşılıklı vuruşmadır. Bu vuruşmada senden de adam gidecek, ondan da adam gidecektir."

Beklenen tavır

Prof. Dr. Baş, bugün siyasetten beklenmesi gereken tavrı şu şekilde ortaya koydu: "Bu mukateledir. Biz, ölenlerin hiç birini kabul etmiyoruz. Ama bu mukatelede müsaade et de benim elim taş toplamıyor, ben de üzerime düşeni yapayım. Nitekim de bu yapılmıştır" diyeceği yerde 'biz tarihçileri getirelim konuşturalım' diyorlar. Burada CHP'nin tavrı da yanlış."

Mevcut iktidarın özellikle ABD ile ilişkilerinde görülen teslimiyetçi hariciye politikası, işi ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edelman'ın "Cumhurbaşkanı Sezer Suriye'ye gitmesin" anlamına gelen içişlerimize doğrudan müdahaleye kadar getirmesi Türkiye'nin içine sürüklendiği durumu bir kez daha gözler önüne serdi. İşte bu noktada tam bağımsızlıktan yana tavır koyan, kuvay-ı milliye gerçeğini milletimize hatırlatmak için Anadolu'yu karış karış arşınlayan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadrolarının lideri, Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş, gelişmeleri değerlendirdi. Arkadaşımız İbrahim Berk'in sorularını cevaplandırarak ülkemizin karşı karşıya bulunduğu yeni vahim oyunlara karşı önemli uyarılarda bulundu.

Muhterem Hocam, Türkiye özellikle 2001 yılından sonra hem içeriden hem dışarıdan tam bir kıskaca alınmış durumda. O günden bu yana da siz konu ile ilgili değerlendirmelerde, ikazlarda bulunuyorsunuz. Özellikle dış politikada ABD ile ilişkilerden başlayarak konuyu açmak istersek, Türkiye, Irak'ı işgal sürecinde Amerika'ya her türlü desteği verdiği halde Türkiye'nin istediği yakınlığı bulabilmiş değil. Tam tersine cezalandırılıyor. Bu ilişkinin geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Prof. Dr. Haydar Baş- ABD ile Türk siyasetinin yakınlığı yeni değildir. Epey bir geçmişi vardır. Ancak bu iktidar döneminde daha farklı bir döneme girdi. İktidar olmadan evvel AKP kadrolarının Beyaz Saray yetkilileri ile yaptığı ahitleşmede şayet iktidar olunursa istediklerini Türkiye iktidarından alabilecekleri vaadlerinde bulundular. Hatta bu konuda Beyaz Saray yetkilileri ile birlikte mutabakat metinleri de hazırlandı. Malumunuz seçim sonrası henüz daha sayın Başbakanımız Meclis'e girmeden bile Beyaz Saray tarafından taltif edilen, kabul edilen ve de devlet başkanı ile görüşebilme imkan ve fırsatını elde edebilen bir insan konumunda kamuoyunda tanıtıldı, tanındı.

Diplomatik gelenekler bile hiçe sayıldı

n Diplomatik geleneklere uymayan bir biçimde değil mi?

Prof. Dr. Haydar Baş- Sadece Türkiye'nin diplomatik görenek ve geleneklerinde değil dünya diplomatik gelenek ve göreneklerinde böyle bir şeyin olduğu görülmedi. Bu, bilahare izah edildiğinde "zaten bu mutabakat, bu anlaşma seçim öncesi yapılmıştır. Seçim sonrası da bunlar gündeme gelecek, hayat bulacak" denilmiştir. Artık o gün kendilerinin verdikleri sözden hareketle "Biz büyük bir destek verdik. Dolayısıyla bunun da karşılığını seçim sonrası isteriz" diye Türkiye'den taleplere başlandı. Hatırlarsanız bazı havaalanları da dahil olmak üzere sanki tezkere geçmiş, her şey olup bitmiş gibi ABD'nin Türkiye üzerindeki talepleri hukuki bir zemine kavuşmadan fiili bir zemine kavuşmuştur. Yani fiili bir ortamda onlar hazırlıklar yapmıştır. Bütün bunlar olurken ABD'nin istedikleri Türkiye'nin menfaatlerine de aykırıdır. Tabiî Türkiye'nin menfaatlerine aykırı olan bu talepler, her ne kadar söz verilmiş ise de bazı kurumlar tarafından kabul edilmedi. En azından bunun bir uyarlı yolunun bulunması gerektiği ifade edildi. Kısaca ne sivilin, ne kamuoyunun, ne de askerin kabul edemeyeceği istekler doğrultusunda bu sefer sözle iktidara gelen bugünkü hükümetimiz sıkıştı. Dolayısıyla aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. İstiyor ama önünde birçok engeller var, veremiyor. Karşı taraf da bastırıyor. Bu, işin bir versiyonu. İşin bir tarafı böyle.

İktidar kırmızı

çizgileri yok etti

Bir de ABD'nin çıkarları ile Türkiye'nin çıkarları Kuzey Irak bölgesinde paralellik arzetmedi. Onlar fiilî mânâda bir Kürt devletinin bu bölgede kurulmasını talep ederken daha evvel Kıvrıkoğlu döneminde başlayan ve olması da zaruri olan kırmızı çizgiler belirlenmişti. Bir taraftan ABD'nin istediği, bir taraftan devletin devlet olarak koyduğu esaslar karşı karşıya gelince iktidar, içinden çıkamayacağı bir durum içerisine girdi. Kuzey Irak bölgesindeki tavizler, kamuoyu incitilmesin, asker darıltılmasın diye yumuşak geçişlerle verildi. Yani verilmemesi gereken büyük tavizler verildi. Malumunuz Kerkük bir Türk şehridir. Aynı zamanda Kerkük, Musul, Türk coğrafyasıdır. Ve Türklerin tapulu malıdır. Şimdi böyle bir %100 Türk milletine ve devletine ait olan coğrafyadan da maalesef iktidar sayesinde milletimizin vazgeçme durumu söz konusu oldu. Bunu da gören iktidar ne yapacağını şaşırdı. "Evet! Biz burada ciddi tavizler veriyoruz ama bir de arkamızda bize oy veren bir kitle var. Siyasi rakiplerimiz var" diye hülasa iki arada bir derede kaldı. Amerika da "Yardımı ben sana yaptım. Bunun karşılığı bu olamaz" diye bastırdı.

Teslimiyetçi hariciye

politikasının sonucu

n Hocam, Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı "bizi işgale Başbakan Tayyip Erdoğan cesaretlendirdi" dedi.

Prof. Dr. Haydar Baş- "Evet, niyetimiz vardı ama nasıl olacağı hususunda endişemiz var iken Tayyip bey bizi bu konuda ikna etti" diye dediğiniz gibi ifadelerde de bulundular.

Olayın bir farklı yönü daha var. ABD'nin bu coğrafyada bu kadar iştahlı olmasının bir başka sebebi, Türk siyaseti üzerine gelmesinin bir başka mânâsı da mevcut iktidarın gözü kapalı bir hariciye politika uygulamaya başlamasıdır. Bu gözü kapalı hariciye politikası öyle bir teslimiyetçi politika ki ne iç şartlar düşünüldü, ne dış şartlar düşünüldü. Ne denilirse "evet" sözü vermek gibi bir konumda bulunuldu. Şimdi bu sözler verilirken de gerek iç baskıların, gerekse dışta tezahür eden olayların hakikaten vahameti iktidarı da irkiltti. Bunu kabul edelim.

n Çünkü Amerika sadece Irak'ta Kürt devletini kurmakla Türkiye'nin onu tanımasına mecbur bırakılmasıyla da yetinmedi. Şimdi Suriye'yi hedefine koydu.

Prof. Dr. Haydar Baş- Yani Türk siyaseti şu anda mevcut olan Kürt siyasi akımını tamamen kabul etmiş durumdadır.

n On yıllık iddiasının tamamen tersine bir noktaya geldi.

Prof. Dr. Haydar Baş- Geldi. Talabani'yi kabul ettiler. Talabani'nin Kuzey Irak bölgesinde yapacağı her türlü tasarrufa Türk siyaseti "evet" demiş durumda.

n Muhterem Hocam, öyle bir anda buna "evet" dedi ki Türkiye, üç gün önce Talabani, "Biz Diyarbakır'ı da isteriz. Muş'u da isteriz" dediği bir anda Türkiye heyet göndererek adeta özür dilercesine "tamam bir federal yapıyı kabul ediyoruz" demek zorunda kaldı.

Prof. Dr. Haydar Baş- Ama bütün bunların asıl sebebi baştan beri teslimiyetçi bir politika ile ABD'ye teslim olmasından kaynaklanıyor. Yani realist, akılcı bir hariciye politikası yerine ABD'ye tam teslimiyetçi bir politika ile yola çıkıldı. Elbette ki bunun sonunda senin ne kırmızı çizgin kalır, ne Kuzey Irak bölgesi politikan kalır, ne şu kalır, ne bu kalır.

Vahim bir oyunla karşı karşıyayız

Çok daha vahim bir şey var. ABD Kuzey Irak bölgesinde Türkiye'den istediğini almakla da kalmadı. Bu sefer baskılarını arttırarak Suriye ve İran'a yapabileceği bir askeri müdahale ile de bir noktaya gelmek istiyor. Malum Büyük Ortadoğu Projesinde 22 İslam ülkesinin tamamının şekillendirilmesi gerekiyor. Birinci Irak oldu. İkinci Suriye, üçüncü İran olsun şeklinde halkayı genişletmeye çalıştığı bir dönemin de başladığını görüyoruz. Şimdi ABD dünya kamuoyu önünde çok ciddi darbeler aldı. İslam ülkelerinden daha evvel aldığı destekleri tamamen alamaz hale geldi. Türk kamuoyunda % 85'in üzerinde "Amerika'yı istemiyoruz" baskısı ile karşı karşıya geldi. Bir de Irak'ta yaşanan çok ciddi bir tecrübe var. "Biz elimizi kolumuzu sallayarak Irak'a girer, herşeyi hallederiz" diyen Amerika hiç de işin böyle olmadığını orada gördü. Irak vatandaşlarının Amerikalı askerleri Saddam'a karşı kucaklaması beklenirken bomba, tüfekle, topla karşılandılar. Hâlâ da bu direnç devam ediyor. Bu bir kurtuluş mücadelesidir. Benim kanaat-i şahsiyem de ABD burada kolay kolay rahat nefes alamayacaktır. Belki de sonunun bu coğrafyada geleceği de mukadder olabilir. Böyle bir durumda ne Suriye ne İran'a tek başına bir çıkarma yapması, müdahalede bulunması hiç ama hiç mümkün değildir. O zaman kendisine bu coğrafyada taşeronluk yapacak bir kiracıya, paralı askere ihtiyaç var. Şu ana kadar ortaya çıkan politikalardan da benim görebildiğim manzara "bu işi biz yapsak yapsak Türkiye ile yaparız veya Türkiye'ye yaptırırızdır." "Suriye mi önce olur, İran mı önce olur? Biz burada bir şey yapacaksak Türkiye'siz yapamayız" anlayışındalar. Benim kanaatime göre bu da yüzde yüz doğrudur. Yanlış değildir. Baskının sebebi biraz da İran üzerine, Suriye üzerine sürebilmektir. Şayet iktidar bu oyuna da gelirse Türk siyaseti zaten şu ana kadar yaptığı yanlışı Cumhuriyet tarihi boyunca değil bütün bir Türk İslam tarihi boyunca yapıldığını da tespit etmemiz, böyle bir emsali bulmamız da mümkün değildir. Artık bu yanlış böyle bir yanlış hareketle de desteklenir, daha doğrusu Türk Silahlı Kuvvetleri bu saydığımız ülkelere karşı kullandırılma aşamasına gelirse artık bu ciddi bir cinayet aşamasına ulaşır ki Türk siyaseti o zaman kamuoyuna da derdini anlatamaz. Kendisini katiyetle temize çıkartamaz. Onun için Türk siyasetinin şu anda geldiği nokta çok nazik bir noktadır. Esasen bu nazik noktaya Türk siyasetini getiren de bizzat siyasilerin kendisidir. Allah milletimize yardım etsin, bu arkadaşları da ayıktırsın, diyorum.

ABD'nin yanıldığı nokta

n Amerika, Türk kamuoyunun Amerikan politikalarından nefret etmesinden kaygılı olduğunu ifade ediyor ve hükümete "sen halkına Amerika'yı, politikalarımızı sevdireceksin" diyor. Galiba bu aşamada bu vazifeyi vermesinin sebebi de sizin ifade ettiğiniz gibi Amerika'nın Irak'ı işgalle yetinmeyerek yeni işgallere hazırlanırken içeriden bir direnç görmek istememesi. Ama Türkiye'de bir güzel gelişme var. Amerika'yı asıl endişelendiren herhalde bu. İlk defa devletin stratejik analizleriyle, devletin o devlet geleneğinden kaynaklanan endişeleriyle milletin endişeleri buluşmaya başladı.

Prof. Dr. Haydar Baş- Zaten bugüne kadar bizim de üzerinde durduğumuz başta gelen konulardır bunlar. Devlet ve milletin arasını açabilmek istediler. Ama bu hadiseler devlet ve milleti buluşturdu. Artık birbirini yargılamak yerine birbirinin güzelliklerine bakmak gibi Allah'a şükürler olsun, güzel de bir tablo ortaya çıkmaya başladı. Devletle milletin arasının daha da fazla açılacağını beklerken tamamen bunun aksi oldu. Bilakis devlet ve millet kaynaşması Türkiye'de gelişti. Bu durum, iki kurumun da siyasetin dışında ABD'ye karşı tavır alması şeklinde şu anda tezahür ediyor. Bu da onları ciddi şekilde endişelendirmektedir. Ayrıca ABD'nin yanıldığı bir nokta daha var. Türk siyasetinin kamuoyunu, devlet erkanını, ricalini bu konuda ikna edeceğini zannediyor.

n Orada biraz her halde bu şeyi gerçekleştirebilmek için iktidarla kendi arasında problem varmış gibi bir tatlı sert kavga görüntüsü vererek bunu sağlamaya çalışıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş- Doğrudur. Bunu devreye koymaya çalışıyor. Ama bunda da yanılıyor. Çünkü burada milli menfaatlere karar vermiş bir kamuoyu, milli menfaatlere karar vermiş bir devlet iradesi var. Bunu aşmak şu görüntüde zor bana göre de imkansızdır. Yani aslında ABD'nin girdiği süreç de eğer basiretli siyasileri varsa geri dönmek olması lazım. "Evet biz yanlış yapıyoruz. Asırlar boyu devam eden bir tecrübe neticesinde vücuda gelmiş bu devleti kolay kolay bu coğrafyada biz oyuna getiremeyiz. Siyasilerini bir noktaya taşırız. Ama o devlet tecrübesini bir noktaya taşıyamayız" diye ayıkıp da bana göre bir rücu hareketini başlatması lazım.

n Yani Türkiye, 400 sene savaşmadığı bir komşusu ile Amerika istedi diye savaşamaz ve savaştıramaz. Çünkü Türkiye öyle 100-200 senelik bir devlet değildir.

Prof. Dr. Haydar Baş- Türkiye bu coğrafyada bir kaç devletten birisidir. Dolayısıyla binlerce yıl beraber olduğu komşularını taa okyanusun ötesinden gelebilecek bir teklifin hatırına terk etmesi, hele ona karşı düşmanca bir tavır ortaya koyması kesinlikle beklenemez. Böyle düşünenler de zaten eninde sonunda yanıldığını görecek ama bu yanılgı da faturasız olmayacaktır.

Devamı yarın

14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
14 bin koşucu finişi görecek
Katılımda rekor geldi, şimdi sıra derecelerde!
İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu?
Ekonomiyi soğutmaya devam
IMF'siz IMF programı uygulanacak
Beyaz Saray'dan Erdoğan ziyareti sorusuna yanıt
'Takvime alınmış bir program yok'
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi

İstanbul'da çocuklar güven içinde spor yapacak

 
 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Spor İstanbul, düzenlediği etkinliklerle bu hafta 23 Nisan’da çocukların mutluluğuna ortak olurken, Türkiye’de bir ilk olan Çocuk Korumu Programı’nı da güncelleyerek yayınladı. Program politika, rehber ve yönergelerden oluşuyor.
26.04.2024 00:46:00
HASAN PARLAK
İstanbul'da çocuklar güven içinde spor yapacak
İstanbul'da çocuklar güven içinde spor yapacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirakı Spor İstanbul'un yayınlanan 2024 Çocuk Koruma Programı çerçevesindeki çalışmalar, uygulama rehberinin oluşturulması ve Çocuk Koruma Kurulu'nun kurulmasıyla daha güçlü bir yapıya kavuştu. "Güvenli Spor Hattı" üzerinde çocuklar hakkında bilgi toplayacak kurum içi iletişim ağının oluşturulmasında yazılımsal çalışmalar da sürüyor. Hat üzerinden elde edilecek bilgiler çocuk koruma kurulu tarafından değerlendirilecek. Bu bilgiler ortak bir havuzda toplanıp prosedürlere dönüştürülerek, yeniden sahaya aktarılacak.
10 kişinin yer alacağı Çocuk Koruma Kurulu, tesisler, akademi, hukuk, insan kaynakları ve bilgi teknolojileri departmanlarının uzman kadrolarının bilgi birikimlerini, güvenli spor çatısı altında çocukları korumak için birleştiriyor.

İstismara geçit yok

İBB Spor İstanbul Genel Müdürü İ. Renay Onur'un en önem verdiği çalışmalardan olan Çocuk Koruma Politikası, İstanbul Barosu ile işbirliği içinde yürütülüyor. Koruma programı, genel olarak her türlü fiziksel ve ruhsal istismarın önüne geçmeyi amaçlıyor. Program çerçevesinde spor yapan çocuktan eğitmen ve ebeveyne kadar, tüm tarafların hak ve sorumlulukları da ortaya konuluyor. 

Eğitmenler de eğitiliyor!

Çocuk Koruma Politikası'nın bazı önemli noktaları şöyle:
• İşe yeni başlayan her eğitmene çocuk koruma konusunda zorunlu eğitim veriliyor.
• Tüm işe alım sınavlarında, performans değerlendirmeile  oryantasyon sınavlarında çocuk koruma ve spor pedagojisi konularından sorular soruluyor.
• Oryantasyon kapsamında eğitmenler için 20 soruluk sınav hazırlanıyor.
• Yöneticiler için yapılan yükseltme sınavlarında çocuk koruma prosedürleri ve örnek vakalar hakkında sorular yöneltiliyor.
• Sahada çocuklar özelinde karşılaşılabilecek risk değerlendirme tabloları oluşturuluyor.
• Eğitim nişanları oluşturulurken, fair-play kapsamında spor kültürünü yaygınlaştırıcı çalışmalar da yürütülüyor.

Bu yıl faiz yüksekten uçacak

 
 
 
Geçen ay politika faizinin yüzde 5 yükselterek sürpriz bir çıkış yapan Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), Nisan ayı toplantısında politika faizini yüzde 50'de sabit tuttu. Politika faizi geçen yıl Nisan ayında yüzde 8.5 idi! Ekonomistler bu yıl faiz indirimi beklemiyor. Uygulanacak politika ise IMF'nin reçetesine benziyor. 
 
25.04.2024 23:42:00
AHMET TURAN YİĞİT
Bu yıl faiz yüksekten uçacak
Bu yıl faiz yüksekten uçacak

Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), 25 Nisan'daki toplantıısnda politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 50'de sabit bıraktı. Merkez Bankası geçen ay politika faizini 500 baz puan artışla yüzde 45'ten yüzde 50'ye yükselterek, dikkatleri üzerine çekmişti. Piyasadaki farklı anketlerde katılımcılar arasında faizin sabit tutulacağı beklentisi hakimdi. Anadolu Ajansı (AA) Finans'ın beklenti anketine katılan ekonomistler, TCMB'nin politika faizini yüzde 50'de sabit bırakmasını bekliyordu. Bazı ekonomistler ise Merkez Bankası'nın bu ayda yüzde 1 gibi sembolik olarak faiz artışına gidebileceğini savunuyordu. Ancak 31 Mart'taki Mahalli İdareler Seçimleri'nin ardından döviz kurlarının yatay seyre girmesi Merkez Bankası'nın böyle bir hamle yapmaya gerek duymamasına yol açtı.


Enflasyonun iniş takımları arıza yaptı!

PPK'nın kararla ilgili basın açıklamasında aylık enflasyonun ana eğiliminin Mart ayında 'devam eden zayıflamaya rağmen öngörülenden yüksek' gerçekleştiği belirtildi. Duyuruda yer alan şu ifadeler dikakt çekti: "Mart ayında atılan adımların etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaşmıştır. Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.
Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır." Duyuruda dezenflasyonun 2024 yılının ikinci yarısında tesis edileceğine işaret edildi. Türkiye'de tüketici fiyatları enflasyonu TÜİK'e göre Mart ayında yıllık olarak yüzde 68.50 olarak gerçekleşmişti. Enflasyon Araştırma Grubu'na göre (ENAG) ise yıllık enflasyon Mart ayında yüzde 124.63 idi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan geçen hafta ABD'nin başkenti Washington'da katıldığı bir panelde Türkiye'nin yüzde 36 olan yıl sonu enflasyon hedefine ulaşma yolunda olduğunu söylemiş ve piyasaların bu hedefe 3 ay gecikmeyle ulaşılacağına inandığını eklemişti.

Faiz indirimi ne zaman?

Ancak "Yenimesaj.co.tr"ye konuşan Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, yüzde 36'lık hedefin tutmasının zor olduğunu, enflasyonun yüzde 45'e çekilmesinin başarı olacağını kaydetti. Merkez Bankası'nın bu yıl faiz indirimine gitmesinin zor göründüğüne işaret eden Aslanoğlu, enflasyonun yüzde 45'e inmesi durumunda yıl sonunda faiz indirimlerinin başlayabileceğini dile getirdi. Bu arada ekononomistler hükümetin ekonomiyi soğutmak yani piyasadaki canlılığı kırmak için çaba sarfettiğini kaydetti. Ekonomiyi soğutmak bir IMF uygulaması! Eğer ekonomi soğutulursa haliyle büyüme de düşecek. OECD'ye göre Türkiye'nin bu yıl yüzde 2.9 büyümesi bekleniyor. Ancak bu büyüme oranında enflasyonun yüzde 36'ye inmesinin imkansız olduğunu savunuyor.

Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak ve 3 yıldan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava ertelendi.Bir sonraki duruşma 31 Mayıs'ta görülecek.
25.04.2024 19:47:00
Anadolu Ajansı
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, şartları oluşmayan bir firmaya ihale verdiği iddiasına ilişkin "ihaleye fesat karıştırma" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.

Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan 7 sanığın avukatları ile davaya müdahil olan İçişleri Bakanlığının avukatı katıldı. Duruşmayı CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile bazı partililer takip etti.

Hakim, sanık Ekrem İmamoğlu'nun celse arasında ifade verdiğini ve Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun da dava dosyasına geldiğini belirtti.

İmamoğlu: Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum

İmamoğlu'nun celse arasında, "Orada görev yapan arkadaşlarımın görev dönemi boyunca hassas ve titiz davranışlarının şahidiyim. Bahsi geçen olaylara hakim olmam mümkün değildir ancak o dönem görev yapan arkadaşlarıma güvendiğimi beyan etmek isterim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum. Herhangi bir talimatım olmamıştır. Beraatımı talep ederim." şeklinde ifade verdiği öğrenildi.

Duruşmada beyanda bulunan İçişleri Bakanlığı avukatı Ahmet Özten raporun kendilerine ulaşmadığını söyledi.

Sanıklardan bazılarının avukatı Mehmet Gencerler, dosyaya sundukları beyanlarını tekrar ettiklerini belirterek, davada mütalaa hazırlanması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesini istedi.

İmamoğlu'nun avukatı Nusret Yılmaz, bilirkişi heyetinin raporunda hukuka aykırılık olmadığına yönelik tespitlere katıldıklarını anlatarak, "Müvekkilin savunması ve bilirkişi raporu alınmıştır. Müvekkilin başkanlığı döneminde bazı ihalelerde usulsüzlük iddiası vardır. Bilirkişi raporuna dahi ihtiyaç duyulmaksızın adı geçen fiillerle bağı olmadığı sabittir. Müvekkilin beraatını talep ederiz." dedi.

İmamoğlu'nun diğer avukatı Kemal Polatda İçişleri Bakanlığının, İmamoğlu'nun görevi kötüye kullanma kapsamında görevinin gereğini yerine getirmediği iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu Danıştay'ın kaldırdığını ifade ederek, Danıştay'ın kaldırdığı soruşturma neticesinde yeniden yargılama yapılmasının mümkün olmadığını savundu.

Duruşma savcısı ise bilirkişi raporunda sözleşmenin değişmezliği ilkesinin görmezden gelindiğini ve raporda 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'yla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan, belediye ve firmayla yapılan ek sözleşmeyi hukuki göstermeye yönelik tespitlerde bulunulduğunun değerlendirildiğini kaydetti.

Bilirkişi raporunda eksiklikler olduğunu bildiren savcı, "Bilirkişi raporunun Bilirkişilik Yönetmeliğine aykırı olarak mahkemenin yerine geçerek, yargılama yaparcasına sanıklar hakkında yorum yaptığı, bu haliyle raporun tarafsızlığından söz edilemeyeceğine" dair değerlendirmede bulunarak, yeni bir rapor alınmasını talep etti.

Duruşmada sanıkların avukatları, savcılığın itirazına katılmadığını belirterek, yeni rapor alınması talebinin reddini istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, İçişleri Bakanlığı avukatına bilirkişi raporunun gönderilmesi ve buna karşın beyanda bulunması için süre verilmesini kararlaştırdı.

Mahkeme, savcılığın bilirkişi raporuna itirazının, İçişleri Bakanlığı avukatının da gelecek celse rapora karşı beyanının alınmasının ardından değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Duruşmanın ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat adliye önünde açıklama yaptı.

İddianameden neyle suçlanıyorlar?

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, ihbar eden olarak İçişleri Bakanlığı, sanık olarak ise Ekrem İmamoğlu ile Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam yer alıyor.

İddianamede, 29 Aralık 2015'te "Kültür Merkezlerinde Personel Çalıştırılması ve Kültür Sanat Organizasyonları Hizmet Alım İşi" ihalesi sırasında, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu, diğer sanıkların ise belediyede müdür ve personel olarak görev yaptıkları anlatılıyor.

Beylikdüzü Belediye Başkanlığınca yapılan söz konusu ihalede, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri değerlendirilen iddianamede, "Sanıklar, ihale alıcısı bir firma lehine ancak kamu zararına neden olacak şekilde, ihaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak ve teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak eylemlerinde bulunarak kamu kurumu statüsünü haiz Beylikdüzü Belediye Başkanlığının 250 bin 86 lira fazladan para ödemesine ve neticede 250 bin 86 lira tutarında kamu zararına neden olarak üzerlerine atılı 'ihaleye fesat karıştırma' suçunu işledikleri anlaşılmıştır." deniliyor.

İddianamede, sanıklar Ekrem İmamoğlu, Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam hakkında "ihaleye fesat karıştırma" suçundan üçer yıldan yedişer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı
25.04.2024 10:48:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.



Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı. Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.


logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.