Türkiye'yi beyin göçü tüketiyor
Yüksek eğitimlilerde göç hızla artıyor
Türkiye'de 2000 yılında 15 yaş üstü nüfusta ortalama yüzde 4.2 olarak ölçülen “beyin göçü”nün yüzde 4.5'ini “düşük eğitimli”, yüzde 3.5'ini “orta eğitimli”, yüzde 3.2'sini ise “yüksek eğitimli” bireyler oluşturdu. 2005-2006 yılında gerçekleşen beyin göçünün ise yüzde 5.3'ünü “düşük eğitimli”, yüzde 3.6'sını “orta eğitimli”, yüzde 5'ini ise “yüksek eğitimli” kişiler meydana getirdi. OECD raporuna göre beyin göçü dünyanın bir gerçeği. 2000 yılında 72.3 milyon kişi, 2005-2006'da 91 milyon kişi beyin göçüne katılarak yetiştiği toprakları terk etti. 2000 yılında AB27 ülkelerinde 15 yaş ve üstü 19 milyon 370 bin kişi beyin göçü çerçevesinde ülkesini değiştirdi. Rakam 2005-2006 döneminde 22 milyon 129'a çıktı. 2000'den sonraki beş yıl içinde beyin göçü; düşük gelirli OECD ülkelerinde yüzde 3.3, Fas'ta yüzde 2.3, Meksika'da yüzde 2, üst orta gelirli OECD ülkelerinde binde 8, Türkiye, Filipinler ve AB27 gibi ülke ve bölgelerde binde 5, yüksek gelirli OECD dışı ülkelerde binde 2, yüksek gelirli OECD ülkeleri, Çin ve Hindistan'da binde 1, puan arttı.
Beyin göçü veren ülkeler zararda
OECD beyin göçü veren ülkelerin bu kişilere yapılan yatırımı kaybetmek suretiyle büyük maliyet kayıplarına uğradıklarını belirterek şu saptamalarda bulundu: “Avrupa, Latin Amerika ve Okyanusya en yüksek göç veren nüfusa sahip bölgeler. Örneğin 2008'de Bulgaristan'dan toplam ülke nüfusunun yüzde 1'i göç etti. Göç Romanya'da yüzde 0.8, Polonya'da ise yüzde 0.6 oldu. Afrika, Asya ve Kuzey Amerika'da beyin göçü olayı ise ilk gruptakilerin yarısından az gerçekleşti. Tüm bölgelerde üniversite mezunu işçilerin göç oranları toplam göç oranına göre önemli ölçüde yüksek. Afrika'da bu oran yüzde 10.6 ile daha da yükseliyor. Latin Amerika'da üniversite mezunu işçilerin beyin göçü ise yüzde 8.8 olarak ölçülüyor.
Eğitimli insan sıkıntı var
Beyin göçü, kaynak ülkeler için eğitimli insan sıkıntısına yol açıyor. Bazı ülkeler beyin göçünü durdurmak için koruma politikaları devreye sokuyor. Teşvik politikalarının zorlayıcı önlemlerden daha etkili olduğu ortaya konuldu. Ülke dışına çıkış fırsatlarının büyük olduğu ortamlarda, zorlayıcı önlemler etkisiz kalıyor, hatta kanunlarla uygulanır hale gelmedikçe, ülkeden çıkışa teşvik ediyor. Başka ülkelere göç edip daha fazla para kazanma imkânı, kaynak ülkelerde eğitim ve staj sektörlerine daha fazla kaynak yatırımını beraberinde getiriyor. Yatırım sonuçta her eğitilen ülkeyi terk etmeyecek olsa bile, kaynak ülkenin insan sermayesine net katkı olabiliyor.” ANKA
AİHM'den bir ceza daha
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, (AİHM) Türkiye'yi yine haksız tutuklamadan tazminata hükmetti. Tutuklu bulunduğu esnada, kardeşi tarafından kimliğiyle suç işlenen Mehmet Nuri Çaçan gerçeğin ortaya çıkmasıyla serbest bırakıldı, 12 yıllık hukuk mücadelesinin ardından AİHM'e başvurarak, Türkiye'yi tazminata mahkum ettirdi. Bitlis'te yaşayan Mehmet Nuri Çaçan, 29 Nisan 2000 tarihinde tutuklandı. Çaçan'ın tutuklu bulunduğu süre içinde kimlik kartıyla erkek kardeşinin suç islediği tespit edilince 25 Temmuz 2000 tarihinde, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tahliye edildi. Çaçan, uzun süren evrak işleri nedeniyle cezaevinden ancak 7 Ağustos 2000 tarihinde çıkabildi.
4 Şubat 2002 tarihinde de İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Çaçan'ın beraatine karar verdi. Çaçan, 27 Ekim 2000 tarihinde, 466 sayılı Kanun uyarınca, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne haksız olarak tutuklu bulunduğu 3 ay 8 günlük süre için tazminat talebiyle dava açtı. Yargılama süreci boyunca mahkeme, 21 duruşma yaptı ve 2007 yılında tazminat talebinin kısmen kabul etti. ANKA