Papa'nın Bakanlar Kurulu olarak adlandırılan 'Curia Romana' tarafından imzalanan 9 Şubat tarihli mektupta, Türkiye'nin Trabzon'daki papaz cinayetinin ardından teslim bayrağı çekmesi isteniyor! Mektupta Vatikan'ın sıraladığı 14 talebin AKP iktidarı tarafından biran önce yerine getirilmesi isteniyor. Tempo dergisinde yayınlanan mektupta, taleplerin gerekçeleri uzunu uzun anlatıldıktan sonra, Başbakan Erdoğan icraya davet ediliyor. Başbakan'a emir verdilerMektupta geçen şu ifade dikkat çekiyor: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı olarak sizi bu gerekleri icra etmek amacıyla harekete geçmeye çağırıyoruz." Böylece Medeniyetlerarası İttifak ile Dinlerarası Dieyalog'u bir misyon olarak benimseyen AKP iktidarından, 'fikir ve ifade özgürlüğü'nü de baskı altına alarak, Vatikan'ın taleplerini yerine getirmesi isteniyor. Vatikan'ın mektubunda yeralan 14 madde şöyle: 1) Hıristiyanlar üzerinde cebir ya da psikolojik yollardan baskıya derhal son verilmelidir.2) Hıristiyanların yeri ya da biçimi ne olursa olsun ibadethaneleri kapatılmamalı, gözetim altında tutulmamalı, tam güvenliği sağlanmalıdır. 3) Hıristiyan din adamları özel koruma altına alınmalı, kendilerine diplomatik dokunulmazlık uygulanmalıdır.4) Hıristiyan din adamlarına yönelik saldırılar, devlete karşı işlenmiş suç niteliğine sokularak caydırıcılık açısından cezaları artırılmalıdır.5) Hıristiyan Türk vatandaşlarına askerlik görevleri sırasında uygulandığı tarafımızca bilinen kötü muameleler ortadan kaldırılmalıdır.6) Milli Eğitim müfredatı yeniden gözden geçirilmeli, gerek Hıristiyanlığa gerekse Hıristiyanlığa mensup din adamlarına yönelik olumsuz fikirler aşılayan öğretiler ders kitaplarından çıkarılmalıdır.7) Eğiticiler, bu din mensupları ya da dinin inançlarıyla ilgili ima yoluyla da genç kafalarda olumsuz fikirler doğuracak anlatımlarda bulunmaktan men edilmelidir.Misyonerliği eleştirenler cezalandırılsın8) Medyaya, Hıristiyanlıkla ya da Hıristiyanlığı benimseyenlerle ilgili, özellikle kışkırtıcı içerikli aleyhte yayın yapma yasağı getirilmeli, yapanlarla ilgili cezai şartlar yürürlüğe konulmalıdır.9) Güvenlik güçleri hemen bir genelgeyle uyarılmalı, insan hakları temelinde dinsel hoşgörü eğitimine tâbi tutulmalıdır.10) Türkiye'nin mevcut yasalarında dinsel konularla ilgili hükümler, uluslar arası hukuka uygun hale getirilmelidir.11) Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi çıkartılmalıdır.12) Gecikmeksizin Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalı, yerine din işlerinin yürütüleceği 'Dinler Bakanlığı' kurulmalıdır.13) Bakanlık yönetim kadrosunda, bütün dinlerin temsilcileri ya da dinin üst kurumu tarafından belirlenecek danışman yer almalıdır.14) Temsilci ya da danışmanlara diplomat statüsü uygulanmalıdır.Talepnamemizin, bağımsızlığımızın yıldönümünü kutladığımız bugünlerde, en kısa sürede işleme koyularak, üzüntü verici olayların son bulacağına olan inancımızla sunuyoruz."Milli güçlerin ağzını kapatın!Mektupta gerçeklere aykırı bir biçimde Türkiye'de Hıristiyanlara karşı bilinçli bir cephe hareketinin oluşumundan söz edilerek, buna karşı hükümetin önlem alması isteniyor. Mektupta yeralan şu ifadeler dikkat çekiyor: "Başbakanı olduğunuzu Türkiye Cumhuriyeti Devletinde üzülerek belirtelim ki, Hıristiyan olmanın bedeli ağırdır. Bunun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milliyetçilik politikalarıyla ilgili olduğunu düşünmekteyiz. Hıristiyanlara, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yer olmadığı imajını doğuran bu cephe, kamu görevlilerinden, siyasetçilerden, asker-polis gibi güvenlikle ilgili kurumlardan, medya mensuplarından ve vatandaşlardan oluşmaktadır. Tespitlerimize göre, cephenin icraat stratejisi, devletin (asker-polis gibi) resmi milliyetçi kanadınca hazırlanmakta, siyasetçilerce dile getirilmekte, medyaca kamuoyuna aktarılmaktadır. Baktığımız zaman, Hıristiyanlara karşı uygulanan baskı, medyada yukarıda belirttiğimiz kurumlarca dikte edilen haberlerin yoğunluğuyla ciddi bir paralellik izlemektedir. Zaten hassas olan kamuoyu, izlenen bu yolla etki altına alınmakta, bilinçaltına Hıristiyan düşmanlığı yerleştirilmektedir. Trabzon'da meydana gelen üzücü olay, bu uygulamanın bir sonucudur."Vatikan bu ifadelerle Türkiye'de Avrupa Birliği uyum yasaları ile serbest bırakılan misyonerlik faaliyetlerine karşı 'milli güç'lerin tepkilerinin yasal düzenlemelerle giderilmesini talep ediyor. Oysa Türkiye'de Hıristiyanlara karşı herhangi bir olumsuz tavır sözkonusu değil. Türkiye'de milli hassasiyeti olan kesimler, Türkiye'nin işgali projesinin bir yönünü teşkil eden misyonerlik faaliyetlerine karşıdır.
VATİKAN BUNLARI TEHDİT OLARAK ALGILIYORVatikan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın internet sitesinde yeralan misyonerlik karşıtı şu ifadelerden rahatsızlık duyuyor.* Türkiye'de Hıristiyanlığın yayılması yolunda girişilecek her faaliyet milli bekamız için büyük bir tehlike teşkil ettiği gibi, bu faaliyetlerin sadece dini değil, aynı zamanda emperyalist bir gayesinin de bulunduğunu bilmek mecburiyetinde olduğumuzu bir kere daha vurgulamalıyız.* Misyonerlik faaliyetleri haçlı zihniyetinin şekil değiştirmiş bir devamı olarak telakki edilmektedir. Unutulmamalıdır ki, haçlı seferleri hangi zihniyetin ürünü ise misyonerlik faaliyetleri de aynı zihniyetin bir ürünüdür.* İslam indikten sonra başka bir din tanıyan, bir yol tutan kimsenin bu tutumu ile İslam'a aykırı davranmış olduğu açıktır. O halde bu yüce dinini mensubu olan herkes sorumlu olup, gücü ve imkanları ölçüsünde bir şeyler yapmak zorundadır.