Avrupa Birliği (AB) üyeliği Türkiye için uzun ince bir yol olarak vasıflandırılmıştır. Nitekim de öyledir... Her yol biter ama AB yolu bitmez... Türkiye, bu yola Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) kurulmasından 2 yıl sonra çıktı. 1960 askeri darbesine rağmen 12 Aralık 1963’te Türkiye ile AB arasında bugüne kadar akdedilen en önemli anlaşma olan Ankara Anlaşması imzalandı. Türkiye; 1987’de tam üyelik başvurusunda bulundu, 1999’da aday ülke statüsüne yükseltildi ve 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerine başladı. Türkiye’nin 56 yıldır sürdürdüğü ve neticelendiremediği AB yolculuğunu Finlandiya 2 yıl 8 ayda tamamlamıştı. Komünist Doğu Avrupa ülkeleri ise ortalama 10 yılda bu süreci neticelendirdi.
Türkiye ile AB arasında 3 Ekim 2005’te müzakereler başladığında, Türkiye’de AB yanlısı kesimler 2013 yılında Türkiye’nin tam üye olacağını savunmuşlardı. 3 Ekim tarihini AB bayramı olarak ilan eden kesimler bile vardı. Oysa 2015 sonuna gelindiğinde 35 müzakere faslından sadece 16’sı açıldı, sadece biri kapatılabildi. Tüm başlıklar kapatılsa ve Avrupa Komisyonu ‘tamam’ dese dahi AB üyeliği kesinleşmiyor. Katılımın olabilmesi için her üye ülkenin tek tek ya parlamentolarına danışarak, ya da icrai (bakanlar kurulu vesaire) karar alarak ‘aday ülkeye onay’ vermesi gerekiyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Brüksel’de önceki akşam gerçekleştirilen AB-Türkiye Zirvesi’nin ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinde 14 Aralık’ta Ekonomik ve Parasal Politika başlıklı 17. faslın açılacağını söyledi. Ortak bildirgenin taslak metninde ‘enerji’, ‘yargı ve temel haklar’, ‘adalet, özgürlük ve güvenlik’, ‘eğitim ve kültür’ ve ‘dış politika, güvenlik ve savunma’ fasıllarına atıf yapılmıştı ama nihai bildirgede bunlara yer verilmedi. Bu da 2016 yılında yeni bir faslın açılmasının, Türkiye’nin sığınmacılara ilişkin tutumuna bağlı olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye rüştünü ispat ederse...
Müzakerelerin akıbeti Kıbrıs’a bağlı
Başbakan Davutoğlu, basın toplantısında, Kıbrıs devam eden kapsamlı çözüm müzakerelerine değinerek, kritik bir açıklamada bulundu. Davutoğlu, “Önümüzdeki aylarda Kıbrıs sorununu çözebilirsek, ki müzakereler oldukça iyi gidiyor, Türkiye’nin AB üyeliği bir rüya olmayacak” ifadesini kullandı. Bu ifadenin anlamı şu: Türkiye-AB ilişkilerinde tüm yollar Kıbrıs’ta kesişiyor. Nitekim önceki akşam Brüksel’deki aile fotoğrafında Rum lider Anastasiadis’in Davuttoğlu’nun sağ tarafına yerleştirilmesi tesadüf olamaz! Öte yandan Davutoğlu, “Avrupa’ya gelen sığınmacıların sayısının azaltılacağına dair garanti verebilir misiniz” sorusuna şöyle cevap verdi: “Suriye’deki durumu hiç kimse, hiçbir şey garanti edemez. Size ‘evet sığınmacıların sayısı azalacak’ demeyi isterim ancak bunu söyleyemeyiz çünkü Suriye’de neler olacağını bilmiyoruz.
Ama size şunun garantisini verebilirim; Türkiye ortak eylem planında belirtilen bütün sözleri yerine getirecek. Ortak eylem planını uyguladığımızda kaçak göçten çok düzenli göçün olacağından eminim. Amacımız, Suriye’den yeni göç akınını engelleyebilmek. Söz konusu 3 milyar Euro Türkiye için değil Suriyeli mülteciler için harcanacak.” Bu arada 3 milyar Euro’luk kaynak ortaklaşa bir mutabakatla kullanılacak. Yani Türkiye bu parayı istediği gibi harcayamayacak.
Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması Eki’nde yer alan ‘Açıklamalı (Meşruhatlı) Yol Haritası’nda seyahat belgelerinin güvenliği, göç ve sınır yönetimi, kamu düzeni ve güvenliği ile temel haklar gibi alanlarda AB müktesebatına uyum ve etkili uygulamayı içeren 79 kriter yer alıyor.
Bunun için Türkiye’nin, varılan anlaşmayı tam ve eksiksiz uygulaması ve öngörülen süreç sonunda vizesiz girişin gerçekleşmesi amacıyla bütün belirlenen kriterlere uyması zorunluluğu bulunuyor.