Evet, Yargıtay'da ve Sayıştay'da boş üyelikler var. Bunlar için bir yıldır seçim yapılamıyor. En hafif tabiriyle bir anlaşmazlık var, diyelim. Taraflarda laf üretimi dehşet verici boyutlarda. Ben dilimin döndüğünce özetlemeye çalışayım. AKP iktidarının sözcülerine göre, Meclis'te bir kanun tasarısı var. Tasarı, Yargıtay'daki üye sayısını 250'den 150'ye indirmeyi öngörmüş. Boş üyeliklere seçimin geciktirilmesinde bu bakımdan fayda var. Daha önce noksan üye sayısı 60'a çıktığı halde bu seçimlerin yapılmayabildiği de biliniyor. Muhalefet adına konuşanlar, açık kadrolara atamaların karar yeri olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), gerektiği gibi bağımsız olmadığı üzerinde duruyorlar. Anayasa ve HSYK Kuruluş Kanunu, bu kurulu istediği kadar bağımsız ilan etsin. Gene bu kanunlarda öyle başka maddeler var ki, bağımsızlık ilkesi daha orada baltalanmış oluyor. Ayrıntılara inmemeye özen gösteriyorum, laf kalabalığında ben de pekalâ kaybolabilirim. Bağımsızlığa aykırı bir şart, Adalet Bakanı'nın HSYK'nın tabiî başkanı olması; Müsteşarının da kurul üyesi. Başkan katılmadan bir toplantı yapılabilir, ama bir şartla: o yoksa, müsteşarı toplantıda bulunacak. Bulunmazsa? Can alacı mesele bu aşamada ortaya çıktı. Müsteşar Fahri Kasırga toplantılara katılmayarak HSYK'da Yargıtay ve Sayıştay üyelerinin seçimini fiilen önlemiş oluyor. Son günlerde yaptığı da bu. Muhalefet, bu suretle iktidar, yargıyı hükmü altına almaya çalışıyor iddiasında. Müsteşarın son marifetini, sanırım duymayan kalmadı. HSYK, Müsteşar'ın görevde olduğu halde toplantıya katılmadığını bir tutanakla belgeleyince, o da bir sonraki toplantıdan önce hastaneye gidip «Griptir, istirahat etmesi lazım» diye rapor aldı. Cemil Çiçek (Adalet Bakanı) artık bildiğimiz biri. Onu yeniden tanıtmaya kallkmanın bir anlamı yok. Müsteşar hakkında ben size bir fikir vereyim. Saygı Öztürk'ün köşesinde yazdığına göre, Müsteşar Fahri Kasırga öztanıtımını şöyle yapmış: - «Birileri sanıyor ki Sayın Başbakan ya da Sayın Bakan bana, toplantıya katılmamam konusunda siyasî baskı yapıyor. Hayır. Böyle bir şey yok. Kesinlikle siyasete alet olmam. Ben de bu memleketin evladıyım. Gerektiği zaman kanımın son damlasına kadar da vermeye hazırım» (Gözcü, 23 mart). Ve araya sokuşturduğu şu cümlecik: «Dilim varmıyor amma, birilerinin yargıyla ilgili çok ince hesapları var.» HSYK'da Yargıtay'a üye seçilmesinde ısrar edenlerin Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay C. Başsavcılığı seçimlerine yönelik hesapları var, demek istiyor (Yeni Şafak, 23 mart). Ya Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun şu dediğine ne dersiniz: - «Gündemi siyasal iktidar temsilcisinin elinde olan bir kurulun bağımsız olduğu nasıl ileri sürülebilir?» (Cumhuriyet, 23 mart). Ve nerede kalır, demokrasinin olmazsa olmaz şartı kuvvetler ayrılığı ilkesi? Hakkı Devrim