logo
25 NİSAN 2024

Bütün krizlerin müsebbibi kapitalizmdir

Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler Sempozyumu'nda tebliğ sunan araştırmacı yazar Harun Kayacı, "Ekonomik durgunluğa (resesyon), enflasyona, işsizlik ve pahalılığın aynı anda yaşanmasına (stagflasyon) insanlığı mahkum eden kapitalizm; finans, döviz, reel sektör, petrol, bankacılık gibi bir çok krizlerin de müsebbibidir" dedi.
15.10.2016 00:00:00
Bütün insanlık 250 yıldır dünyada uygulanan iktisat ilminin uygulamalarından çektiğini hiçbir şeyden çekmemiştir. Oysa biz insanlar olarak çok şey mi istedik. Hayır, biz Allah'ın sonsuz nimetlerle donattığı ve kulunun rızkına kefil olduğu bu dünyada, kimseye muhtaç olmayacak kadar aş ve iş istedik. İnsan olarak en doğal hakkımız olan onurlu yaşam hakkı, aslında her sosyal devletin anayasal güvencesi altında olmalıdır.

Maalesef dünyada uygulanan serbest piyasa ekonomileri, bırakın her bireye ekonomik bağımsızlık sağlamayı, insanlığı açlığa, sefalete, yoksulluğa,  yolsuzluğa, hırsızlığa, kan ve gözyaşına mahkûm etmiştir.
Bugün dünyanın içinden çıkamadığı, çözemediği sorunların başında; işsizlik, enflasyon, iç-dış borçlar, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, küreselleşmenin zararları, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler arasındaki makasın giderek açılması gelmektedir. Yapılan ampirik çalışmalar sonucunda, elimizde bulunan ekonomik dünya verileri analiz edildiğinde, sorunların kaynağının kapitalizm olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bu veriler aynı zamanda kapitalizmin çözüm noktasında yetersizliğini ve başarısızlığını da ispat etmektedir.
Dünyada çıkan bütün küresel krizler, uygulanan ekonomi modellerinin kaçınılmaz bir neticesidir. Krizlerin doğurduğu her türlü faturayı, bireyler, hane halkları, emek ve üretim ortaya koyan reel sektör şirketleri ödemek zorunda kalmıştır. Her küresel krizden sonra insanlık biraz daha fakirleşmiş, şirketler iflas etmiş, işsizlik patlamış ve borçlar artmıştır.
Bu krizlerden kazananlar, parayı elinde bulunduran ve yöneten küresel güçler olmuştur. Çıkan veya çıkartılan her kriz, onların dünyayı tek merkezden idare etmek için geliştirdikleri küreselleşme projesine ve dünyayı yeniden dizayn etmelerine hizmet etmektedir.
Dünya kapitalizmin boyunduruğu altında
Küresel güçler, kendilerinin inşa ettiği kapitalizm ile bütün insanlığı ideallerine hizmet ettirmektedirler.
Örnek olarak 1873'de ABD'de çıkan ve dünyayı etkileyen ilk küresel kriz; Üretim fazlası, talep daralması nedeniyle meydana gelmiştir. Krizi fırsata çeviren küresel güçler ise batan bankaların, fabrika ve reel sektör şirketlerinin yeni sahipleri konumuna gelmiştir.
24 Ekim 1929 ABD'de baş gösteren ve kısa bir sürede bütün dünyayı etkisi altına alan Büyük Bunalım (Big Depression), kara Perşembe krizi olarak tarih kayıtlarında yerini aldı. Bu büyük kriz ABD borsanın dibe vurması nedeniyle meydana gelmiştir.
1926 yılında gayrimenkullerde, 1929 yılı başında ise otomobil sektöründe başlayan durgunluk ABD'de büyümeyi sekteye uğratmıştı. 1928'de ABD Merkez Bankası faiz oranlarını yükselterek piyasalara yeniden istikrar getirmek istediğinde, denizaşırı yatırımlarda kullanılan büyük meblağda sermaye, diğer ülkelerden çıkarak yerel holdingleri şişirmek için hızla Amerikan piyasasına geri döndü. Hisse senetlerinden başka finansal araç olmadığı için bu para Wall Street'e akmış, talep artışı beraberinde fiyat artışını tetiklemişti.
Borsa dünyasında çok doğru bir söz vardır "Borsada beklentiler satın alınır, gerçekler satılır" diye, tam da böyle oldu. Beklentiler öyle yükseldi ki 1,5 milyon borsa yatırımcısının 600 binini %10 faizle kredi alanlar oluşturuyordu. Amerikan borsası her an patlayacak balon gibi şişmişti. Kredi veren bankalar borsanın aşırı yükselmesi karşısında bir an kuşkuya düşünce açıl ödeme talimatında bulundular. Bunun üzerine yatırımcılar ödeme yapmak için ellerindeki kâğıtları satmaya başladılar.
Diğer taraftan Bank of England'ın iskonto oranlarını yükselterek Avrupa fonlarını kendine çekmesi de Wall Street'te satış dalgasının başlamasına neden oldu.
Borsa balonu patladı ve 22 günde sanayi endeksi %40 düştü. Yatırımcı bir haftada tam 300 milyar dolar kaybetti. Bu büyük ekonomik bunalım bütün dünyayı etkilemişti. Sayısı belli olmayan gizli kısmi işsizler bile hesaba katılmadan 1932'de Almanya'da faal nüfusun % 17.2'si, ABD'de 23.5'i, İngiltere'de % 13.1'i işsiz kalmıştı.
Topraklarını terk etmek zorunda kaldılar
Çoğu zaman çiftlik kirasını ve aldığı borcu ödeyemeyen çiftçiler topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Çünkü tarımsal üretimdeki gerileme %60'ları bulmuştu. ABD'deki yersiz yurtsuz insanların sayısı 200.00'i aşmıştı. 1932 yılında New York Times gazetesi ailelere "ucuz kalori, protein, mineral, tuzlar ve gerekli vitaminleri elde etmek için ekmek ve sütle yetinmelerini" öğütlüyordu. Fakat ekmek ve süt elde etmek için de çalışmak zorunluydu. Oysa göğüslerine astıkları afişlere, "haftada 1 dolara çalışmaya hazırım" yazan işsizler bile iş bulmakta zorlanıyordu. 1929 krizinden en çok akılda kalan kareler ise kelli felli insanların geçinebilmek için elma satmaları, üç-beş kuruş için son derece onur kırıcı dans maratonlarına katılmak zorunda kalmaları ve binlerce işsizin belediyelerin verdiği bir tas çorba için sıraya girdikleri uzun kuyruklardı.
Bu krizden kazananlar yine finansı elinde bulunduran, krizlerden beslenen küresel güçler olmuştur. 1,5 milyon yatırımcı bir haftada 300 milyar dolar kaybederek iş hayatından silinirken, üç-beş küresel güç 300 milyar doların yeni sahibi olmuştu.
1973'de başlayan petrol krizi insanlığı aynı anda hem işsizliğe hem de pahalılığa (stagflasyon) mahkûm etmişti.
2007 tarihinde Amerika'da başlayan ve 2008'de bütün dünyaya yayılan finans krizi: Ev sahibi olmak için aldıkları kredileri geriye ödeyemeyen insanla evlerinden olmuş, verdikleri kredileri geriye toplayamayan bankalar ise batmıştır. Bankalara para satan küresel güçler bu krizin yine kazananı olmuştur.
Ekonomik durgunluğa (resesyon), enflasyona, işsizlik ve pahalılığın aynı anda yaşanmasına (stagflasyon) insanlığı mahkum eden kapitalizm; finans, döviz, reel sektör, petrol, bankacılık gibi bir çok krizlerin de müsebbibidir.
'Küreselleşmenin alternatifi yok' yalanı
Küresel hâkim güçler, bütün bunları insanlığa küreselleşmenin ne kadar iyi bir şey olduğu ve alternatifinin olmadığı masallarını anlatarak gerçekleştirdiler.
Günümüzde ekonomik açıdan küreselleşmeyi yöneten üç ana kurum, ABD'nin öncülüğünde kurulan IMF, Dünya Bankası (DB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kuruluşlardır.
Yoksullukla mücadele için kurulmuş olan Dünya Bankası, küresel istikrarı korumak için kurulmuş olan IMF, uluslararası ticareti yönetmek için kurulmuş Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşlar amaçlarının çok uzağında politikalar yürütmektedirler. Bu kuruluşların gayesi, amaçları belirlenen hedefleri gerçekleştirmekse, çok net olarak ortaya koyabiliriz ki bunlar başarısız olmuşlardır ve dünyadaki ekonomik sorunların baş müsebbibidirler.
Bugün zengin ile yoksul arasındaki uçurum daha da artmıştır. 1960 yılında dünyanın en zengin yüzde 20'si ile en yoksul yüzde 20'si arasındaki gelir uçurumu 1/30 iken bu oran 1990 yılında 1/60'a, 2000 yılında ise 1/75'e yükselmiştir. Son 10 yılda sanayileşmiş ülkelerdeki yüksek ücretliler grubunun gelirlerinde daha da artış yaşanırken, daha fazla sayıda aile sosyal güvenceden mahrum kalmış, ücretleri gerilemiş ve daha da yoksullaşmıştır. 
Küresel istikrarı korumak için kurulmuş olduğu iddia edilen IMF, kurulduğu günden bu tarafa yüzden fazla ülkede kriz çıkmıştır. Dünya Bankası yoksullukla mücadele yapmak için kurulmuş olduğu ifade edilmesine rağmen, bugün hala dünya nüfusunun yüzde 45'i günde 2 doların altında bir gelirle hayatlarını sürdürmektedir. Diğer taraftan zengin ve fakir ülkeler arasındaki makas açılmaya devam etmekte, fakir ülkeler giderek daha da fakirleşmekte, zengin ülkeler daha da zenginleşmektedir.
Kendilerinin kurduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşların, dünyadaki yoksullukla ilgili yayınladığı bazı raporlar ve Dünya Bankası'nın, gelişmemiş ülkelerin daha da yoksullaştığıyla ilgili itirafları, bu kuruluşların başarısız olduklarını ortaya koymuştur. Aynı zamanda ulusal (milli) devletlere dayatılan küreselleşme masalının içyüzünün ne olduğu gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Bu kuruluşlar, küresel güçlerin ülkeleri ekonomik olarak işgal etmek için kullandıkları vasıtalardan başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır.
Örneğin Gana; 2006 yılında IMF tarafından ithal gıda maddeleri üzerindeki gümrük vergilerini kaldırmaya zorlandı. Sonuçta, Gana AB ülkelerinin iç pazarı olurken yerel çiftçiler açlığa mahkûm edildi.
Zambiya ise yine IMF tarafından 140 firmadan oluşan yerel hazır giyim sanayisini korumaya yönelik gümrük duvarlarını kaldırmaya zorlandı. Ülkeye ucuz ve kalitesiz tekstil ürünleri doluşunca Zambiya'da 8 firma hariç bütün firmalar kapandı, işsizlik patladı.
1990'lı yılların başında, IMF'nin kabul ettirdiği "yapısal ayarlama" programı uyarınca hububat ithalatına getirilen gümrük indirimi sonucunda Peru, yılda 40 milyar dolarlık destek alan Amerikan çiftçisinin pazarına dönüştürüldü. Perulu çiftçiler hububat üretiminden çıkmak zorunda kaldılar. Kokain üretiminin ana maddesi olan koka ekmeye mahkûm edildiler. (devamı yarın) 

(Bu metin, Harun Kayacı'nın, 9 Ekim'de İstanbul'da yapılan Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler Sempozyumu'nda yaptığı konuşmadır).
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!

23 Nisan töreninde İmamoğlu'nun yanındaki çocuğun kimliği ortaya çıktı

Taksim'deki 23 Nisan töreninde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yanına gelerek saygı duruşunda bulunan 8 yaşındaki çocuğun adının Efe Ercan olduğu ve İstanbul doğumlu bir Türk olduğu ortaya çıktı.
25.04.2024 07:33:00 / Güncelleme: 25.04.2024 07:40:22
Gazete Pencere
23 Nisan töreninde İmamoğlu'nun yanındaki çocuğun kimliği ortaya çıktı
23 Nisan töreninde İmamoğlu'nun yanındaki çocuğun kimliği ortaya çıktı
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ile birlikte, 104'üncü 23 Nisan kutlamaları kapsamında Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda düzenlenen resmi törene katıldı.

15 farklı ülkeden gelen çocuklarla anı fotoğrafları çektiren İmamoğlu'nun yanında bir çocuk dikkat çekti.

Sosyal medyada hızla paylaşıma giren o anlar ise; İmamoğlu'na kurulan "siyahi çocuk" kumpası olarak lanse edildi.


Gerçekte ise Türk olan Efe Ercan törene ailesi ile katıldı. Annesi Gineli Safiatou Diallo ve babası Malatyalı Emre Ercan'ın oğlu olan Efe, "siyahi çocuğu getiren Alman ajanı" olarak tanıtılan kadın ise, Efe'nin babaannesi çıktı.



Malatyalı olan babası Emre Ercan, 11 yıl önce bir iş gezisinde tanıştığı Gine vatandaşı Safiatou Diallo'ya aşık olarak evlendi. Çift Türkiye'de yaşamaya başlayarak Efe adında bir çocuğu oldu.



Efe ile babaannesi dün Taksim'deki 23 Nisan töreninde dikkat çekerek sosyal medyada "Siyahi çocuğu İmamoğlu'nun yanına getiren Alman ajanı" olarak yansıtıldı. O kadının Efe'nin babaannesi olduğu kendisinin bir Türk kadını olduğu ortaya çıktı.



Öte yandan Gine Cumhuriyeti'nden 11 yıl önce Türkiye'ye gelin gelen ve Türk vatandaşı olan Safiatou Diallo Ercan, 2024 yerel seçimleri için İstanbul'da oy kullandı.

Anzakların 'Şafak Ayini'nde Atatürk'ün mektubu okundu

Çanakkale Kara Savaşları'nın 109. yıl dönümü anma törenleri çerçevesinde Tarihi Gelibolu Yarımadası'ndaki Anzak Koyu'nda geleneksel 'Şafak Ayini' yapıldı.
25.04.2024 07:10:00 / Güncelleme: 25.04.2024 07:15:19
İhlas Haber Ajansı
Anzakların 'Şafak Ayini'nde Atatürk'ün mektubu okundu
Anzakların 'Şafak Ayini'nde Atatürk'ün mektubu okundu
Her yıl 24- 25 Nisan tarihleri aralığında atalarını anmak için gelen Avustralyalı ve Yeni Zelandalı binlerce kişinin uyku tulumlarıyla katıldığı 'Şafak Ayini'nde tören düzenlendi.



Sabaha karşı 05.30'da başlayan Şafak Ayini, Yeni Zelanda Savunma Kuvvetleri ile Avustralya Savunma Kuvvetlerinin konuşmasıyla devam etti.

Daha sonra Shell Green Mezarlığı'nı anlatan bir video ile Şeref videosu izletildi.



Ardından Karanga (toplanma çağrısı) yapıldı.

Yeni Zelanda, Avustralya adına konuşmalar gerçekleştirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri adına Yarbay Fatih Kurtgöz , Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektubu hem Türkçe hem de İngilizce okudu.



Tören, Türkiye ve diğer devletlerin çelenk sunumuyla devam etti. Borozan çalınması ve saygı duruşunda bulunulurken, Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda Ulusal Marşları okundu. 

Atatürk'ün Anzak annelere mektubu

"Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."

Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?

Meteoroloji, doğanın diliyle konuşur ve bu dili anlamak için renkli uyarı kodlarından yararlanır. Türkiye'de Meteoroloji Genel Müdürlüğü, hava durumu tahminlerinde ve uyarılarda dört farklı renk kodu kullanır: yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı. Her bir renk, doğanın bize gönderdiği mesajların şiddetini ve önemini ifade eder
24.04.2024 13:05:00 / Güncelleme: 24.04.2024 13:08:29
Ahmet Haydar Tarhanlı
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Yeşil (Tehlike Yok): Yeşil kod, hava durumunun sakin olduğunu ve herhangi bir tehlike beklemediğimizi gösterir. Bu renk, günlük yaşantımızı etkileyecek meteorolojik bir hadisenin olmadığını belirtir ve huzurlu bir gün geçirebileceğimizin işaretidir.

Sarı (Az Tehlikeli): Sarı kod, dikkatli olmamız gerektiğini söyler. Hava durumu olağanın dışında olmasa da, bazı faaliyetler için potansiyel riskler taşıyabilir. Bu uyarı, özellikle açık havada yapılacak etkinliklerde daha tedbirli olmamız gerektiğini hatırlatır.

Turuncu (Tehlikeli): Turuncu kod, tehlikenin arttığını ve olası hasarlar için hazırlıklı olmamız gerektiğini bildirir. Bu renk, nadiren gerçekleşen ve can veya mal kaybına yol açabilecek meteorolojik olayların beklendiğini ifade eder.

Kırmızı (Çok Tehlikeli): Kırmızı kod, en ciddi uyarıdır ve çok tehlikeli durumları simgeler. Bu renk, hayatı tehdit edebilecek, geniş alanlarda büyük hasarlara neden olabilecek son derece kuvvetli meteorolojik hadiselerin beklendiğini gösterir. Kırmızı kod gördüğümüzde, güncel meteorolojik koşulları sıkça takip etmeli ve gerekli tüm önlemleri almalıyız.

Bu renk kodları, doğanın bize sunduğu ipuçlarını çözmemize ve kendimizi olası tehlikelere karşı korumamıza yardımcı olur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün bu renkli uyarı sistemi, "Haberdar olun, hazırlıksız yakalanmayın" sloganıyla bizlere doğru bilgiyi zamanında sunar ve güvenliğimizi sağlamak için önemli bir araçtır.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin 21. turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı

24.04.2024 12:27:00 / Güncelleme: 24.04.2024 12:31:28
AA
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi 24 Mart itibarıyla doldu.

Bu kapsamda Yüksek Mahkemenin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay üyeleri 25 Mart Pazartesi sandık başına gitti.

Seçimin ilk 20 turunda hiçbir adayın, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması nedeniyle bugün 21. tur oylaması yapıldı.

Oylama sonucu Mehmet Akarca 100, 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez 96, 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk ise 112 oy aldı. Seçime katılım 324 olarak kayıtlara geçerken, 2 boş oy kullanıldı, 14 oy da geçersiz sayıldı.

Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 22. tur oylamayla devam edilecek.

Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.