logo
19 MART 2024

Haydar Baş dinlenseydi 15 Temmuz yaşanmazdı

Atatürk Vatandır Sempozyumu'ndaki konuşmasında, "FETÖ konusunda Prof. Dr. Haydar Baş dinlenseydi; ne 15 Temmuz yaşanırdı, ne de devlet bugün böyle bir acziyet içine düşerdi" tespitini yapan hukukçu yazar Lütfullah Önder, "Haydar Baş'ın FETÖ ile mücadelesi ve zaferi çok büyük bir hayat dersidir. Hak üzere olanlara kimsenin zarar veremeyeceğini garanti eden ayetin tecellisidir" dedi.
12.10.2017 00:00:00
Hukukçu yazar Lütfullah Önder'in, Bursa'da düzenlenen Atatürk Vatandır Sempozyumu'nda yaptığı konuşmayı, önemine binaen aynen aktarıyoruz:

Bugün tabular bir bir yıkılıyor. Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu sayesinde, yıllardır doğru bilinenlerin yanlış, yanlış bilinenlerin ise doğru olduğu, tarihi belgelerle gün yüzüne çıkarılıyor.

3-5 yıl öncesine kadar Fetullah Gülen konusu da Türkiye'de adeta bir tabu idi. Ona CIA ajanı demek, Hıristiyanlığın Truva atı demek şöyle dursun onu eleştirmek bile adeta yasaktı. Ona dokunan yanıyordu. Öyle diyorlardı.

3-5 sene önce Türkiye'de 3 grup insan vardı.

- Ona tabi olan, bağlıları, şakirtleri,

- O harekete sempati duyanlar,

- Onları sevmese de güçlerinden korkup ses çıkarmayanlar.

Herkesin malumu olduğu üzere, bir de onu deşifre edip, onunla mücadele eden Prof. Dr. Haydar Baş ve ekibi vardı.

Onun dışında Gülen hareketini eleştiren çok sınırlı sayıda insan olmuştur. Onlar da, Fetullah Gülen'i İslam devleti kurmak, gizliden şeriatı getirmek için çalışmak ile suçluyorlardı.

Ancak Haydar Baş; tam da bu gün insanların gördüğü FETÖ'nün yüzünü 20 yıl önce gören ve görmek isteyenlere gösteren isimdir.

20 yıl boyunca; Fetullah Gülen hareketinin "CIA ile birlikte çalıştığını", "Vatikan'nın Hıristiyanlıştırma projesinin bir parçası olduğunu" anlattı.

Ülkede etkinliği olan herkese gönderdiği heyetlerle; "Fetullah Gülen hareketine engel olunmaz ise hem dini varlığımız hem de milli varlığımız zarar görecek" uyarısında bulundu.

Bugün ülkemizde hiç kimse; "Fetullah Gülen konusunda beni uyaran olmadı" diyemez. 

FETÖ'nün dinler arası diyalog projesini üstlendiği dönemde, 1998 yılında Haydar Baş tarafından oluşturulan ikaz ekipleri, ülkedeki tüm siyasetçilere, kanaat önderlerine, STK temsilcilerine, cemaat/tarikat lideri, ileri geleni olarak bilinen tüm etkin isimlere, hatta cami imalarına varıncaya kadar insanlar üzerinde etkinliği olan hemen herkese gidip "Fetullah Gülen hareketinin dini ve milli bütünlüğümüzü bozmaya yönelik eylemleri"ni anlatmış ve karşı çıkılması, engellenmesi çağrısında bulunmuştur.

Cumhurbaşkanı bizzat ikaz edildi

Ve Sayın Cumhurbaşkanını Prof. Dr. Haydar Baş, kendisi bizzat uyarmıştır.

2001 yılında parti kurma çalışmaları esnasında, Sayın Cumhurbaşkanı kendisinden destek istediğinde, saatlerce FETÖ'nün hem inancımız hem de devletimiz ve vatanımız için zararlı ve tehlikeli olduğunu anlatmıştır.

Prof. Dr. Haydar Baş, Sayın Cumhurbaşkanına, "FETÖ'cüleri uzak tut, onlara fırsat verme" dedi, o ise, Yargı'yı FETÖ'cülere teslim etti. Emniyet'i, TSK'yı, üniversiteleri, TÜBİTAK'ı teslim etti. Devletin her yerine onları yerleştirdi.

Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı'nı tümden teslim etti. Sonra TİB üzerinden kendisinin kriptolu telefonlarının dahi dinlediğini  açıklayarak kurumu lağvetti. Çünkü bu kurumun başkanından, kapıdaki görevlisine kadar FETÖ'cü idi.

Haydar Baş, Sayın Cumhurbaşkanına, "FETÖ'nün fikirleri zehirlidir. İnsanımızın tevhid inancına teslisi karıştırmak istiyorlar sakın buna fırasat verme" dedi. O ise, bu tarihi uyarının tam tersini yaparak FETÖ'nün fikirlerini ve çalışmalarını devlet politikası haline getirdi. 

Başbakanlığı döneminde Bakanlar Kurulu'nda karar alıp, on bakanlığın Dinlerarası Diyalog projesine göre şekillenmesi ve faaliyette bulunmasına karar verdi. 

Milli Eğitim, Diyanet, Kültür ve Turizm Bakanlığı? Adeta devlet, FETÖ fikirleri için seferber edildi.

Örneğin, Fetullah Gülen yazdığı kitapta; kelime-i tevhidin ikinci kısmını yani Muhammedün Resûlullah kısmını çıkarmıştı. Bu iktidar FETÖ'nün bu fikrini aldı, okullarda çocuklarımıza okutulan din kültürü kitaplarına koydu, Din dersi kitabında kelime-i tevhidin Muhammedün Resûlullah kısmını çıkarttı. Yıllarca bu kitaplar çocuklarımıza okutuldu.

'Aldatıldık, kandırıldık' bahanesi

Tüm bu yanlışlardan sonra Sayın Cumhurbaşkanı, "biz bunları tanıyamadık. Aldatıldık. Kandırıldık" diyor. Hayır Sayın Cumhurbaşkanım! Siz aldatılmadınız! Sizi Prof. Dr. Haydar Baş bizzat uyardı. Bugün millete ve dünyaya anlatmaya çalıştığınız FETÖ'nün yüzünü AK Parti'yi kurmadan önce Prof. Dr. Haydar Baş sizin önünüze serdi.  Ama siz görmek istemediniz.

Siz kandırılmadınız! Siz bir tercih yaptınız! Arkasında Allah'tan başka bir güç olmayan Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinlemeyi reddettiniz. Arkasında ABD olan Fetullah Gülen'i dinlemeyi tercih ettiniz. Siz Prof. Dr. Haydar Baş ile değil, Fetullah Gülen ile beraber olmayı seçtiniz. Ve bu tercihin ağır faturasını hem devlet, hem de millete ödetiyorsunuz.

Eğer bugün yaptığınız tercihin gerçekten yanlış olduğunu düşünüyorsanız,

Prof. Haydar Baş'ı dinlemediğiniz ve Fetullah Gülen'i dinlediğiniz için gerçekten pişman iseniz; bu konuda samimi iseniz, en azından bugün Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak vermelisiniz. "Hocam ben yanlış yaptım. Siz bana bunları anlattınız ama ben sizi dinlemedim" demeniz gerekir.

20 yıl boyunca tek başına mücadele eden Haydar Baş'ı FETÖ konusunda en azından bugün dinlemeniz gerekir. Ama siz bunu yapmıyorsunuz. "FETÖ ile mücadele ediyoruz" diyerek, FETÖ konusunda sizi uyaran, 20 yıldan bu tarafa FETÖ ile mücadele eden Prof. Dr. Haydar Baş'ın oğluna FETÖ şüphelisi deyip soruşturma dosyaları açtırıyorsunuz.

FETÖ'nün kurduğu kumpas davalarında Prof. Dr. Haydar Baş'ın avukatlığını yapan, Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber 20 yıldan bu tarafa FETÖ ile mücadele eden beni ve eşimi FETÖ'cülük ile suçluyorsunuz.

FETÖ'nun kurduğu ama başaramadığı kumpasları devam ettirerek mi FETÖ ile mücadele edeceksin!

FETÖ ile kol kola yürüyen sizdiniz

Siz FETÖ ile kol kola beraber yürürken, sizin FETÖ'ye teslim ettiğiniz Yargı'da Prof. Dr. Haydar Baş, FETÖ kumpaslarıyla yargılanıyordu.

Alnımız açık ve gururla söyleyebiliriz ki; kumpaslarla herkesi teslim alan FETÖ, Prof. Dr. Haydar Baş'ı teslim alamadı. O, tek başına kalmasına rağmen, bedel ödemeyi göze alıp FETÖ'nün gerçek yüzünü ortaya koymaya devam etti. Neticede FETÖ'ye karşı tüm davaları da kazandı.

Evet, Genelkurmay Başkanı'nı silahlı terör örgütü lideri olarak mahkûm ettirip, üç yıldan fazla bir süre hapis yatırtan ve bunu millete de kabul ettiren FETÖ, Prof. Dr. Haydar Baş'ın karşısında tüm davaları kaybetti.

Bu nasıl olabildi? Şaşılacak bir durum değil mi?

15 Temmuz darbe girişimden sonra FETÖ ile mücadele kapsamında 13 bin hakim/savcının yaklaşık 5 bin tanesi FETÖ'cü olduğu için ihraç edildi. O dönemde geri kalan hakim ve savcılar da FETÖ'yü karşısına almaktan korkuyordu.

Şimdi dönüp baktığımızda Prof. Haydar Baş'ın hukukçuları olarak biz de şaşıyoruz. Biz bu davaları nasıl kazandık! Kazandık çünkü Prof. Dr. Haydar Baş, F. Gülen hareketi ile güç kapma yarışına girmedi. Hiçbir hesap yapmadan, Allah için mücadele etti. Allah da onu yalnız bırakmadı.

FETÖ'nün Prof. Dr. Haydar Baş'a yaptığı kumpaslar

FETÖ Prof. Dr. Haydar Baş'a neler yapmadı ki?

- Prof. Dr. Haydar Baş'ı Ergenekon davalarında, Balyoz davalarında sanık yapmak istediler ama hep bir hesaplama hatası yaptılar. Bir yerlerde yanlış yaptılar ve başaramadılar.

Örneğin, "Balyoz Darbe planının ekonomik sistemi Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli olacaktı" şeklinde bir yalan ile Balyoz darbe planının içine Prof. Haydar Baş'ın 2005 yılında 1. Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nin kapanış konuşmasını koydular. Bu iddia ile Balyoz davasının sanıkları arasına sokmak istediler. Ancak, iddiaya göre darbe planı 2003 yılında hazırlanmıştı, Konuşma ise 2005'te yapılmış, MEM kitabı da 2005'te ilk kez basılmıştı. Bu nedenle soruşturma dosyasında sayfalarca yer verilmiş olmasına karşın Prof. Haydar Baş'ı sanık yapamadılar.

- Nesep davası açıp ceza yargılaması ile çocuklarının annesini araştırdılar. Hz. Adem'den günümüze böyle nesep davası örneği yoktur. Nesep davalarında baba araştırılır, anne araştırılmaz. Sonra çocuğun itirazı yok, annenin itirazı yok, babanın itirazı yok. Ama dava açılıyor.

Peki kim itiraz ediyor? FETÖ'cü avukat Murat Araç. Neticede Prof. Dr. Haydar Baş beraat etti, davayı kazandı. O Murat Araç ise, ilk genel seçimde AKP tarafından önce ödüllendirildi. 2011'de AKP Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı yapıldı. Ancak 15 Temmuz'dan sonra aynı kişinin, FETÖ adına birçok operasyonda kullanıldığı ortaya çıktı. İşte İlahi adalet diyorum buna ben. O Murat Araç şimdi hapiste. Tüm mal varlığına el konuldu, her şeyini kaybetti. Ona bu kumpası kurma talimatını veren Pensilvanya'daki hocası da bugün her şeyini kaybetti; maskesi düştü, rezil rüsva oldu. Allah, bu konuda da Prof. Haydar Baş'ı bir kez daha haklı çıkardı, O'nu mahcup etmedi

- 2004 yılında hazırlanan, FETÖ'yü deşifre eden "Hıristiyanlığın Truva Atı" CD'lerinin dağıtımını engellemek için FETÖ'cüler baskınlar yapıp soruşturma dosyaları oluşturmak istediler. Mahkeme kararları ile, BTP bürolarına baskınlar yapıldı. BTP yöneticilerinin evlerine baskınlar yapıldı. Ancak elleri boş döndüler. 

- 2013'te Fetullah Gülen'in kendisi bizzat dava açtı. Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kendisine, "Batı'nın ajanı" dendiği iddiası ile Fetullah Gülen bizzat kendisi Prof. Haydar Baş'a dava açtı. Tazminat davasını Ankara'da, ceza soruşturmasını İstanbul'da açtı. İkisinden birinde muhakkak kendi adamının olmasını bekliyordu. İki davayı da biz kazandık.

FETÖ'nün açtığı davalar 40 bin sayfayı aşmıştır. O kadar FETÖ'cü hakim ve savcının olduğu bir ortamda tüm davaları Prof. Dr. Haydar Baş kazanmıştır.  

- FETÖ, kumpaslardan ve davalardan netice alamayınca, Haydar Baş'ı itibarsızlaştırmak için internet siteleri kurdurttu. Türlü iftiralar ve hakaretler ile ailesine dil uzattılar. İnternette dolaşan Haydar Baş hakkındaki tüm yalan ve çirkin iftiraların FETÖ tarafından yapıldığı istihbarat raporlarına, kitaplara konu olarak ortaya çıktı.

- RTÜK'te FETÖ'cülerin güçlü olduğu dönemde Meltem Medya Grubuna trilyonlarca cezalar kesildi. Halen bu cezalar ödenemedi.

- Türksat'ta FETÖ'cüler hakimken; Meltem Medya Grubuna yaptıkları çifte standart ile 5 yıl içinde yaklaşık 3,5 milyon TL fazla para aldılar, Meltem Medya Grubunu ekonomik olarak adeta çökerttiler.

Bu konuda daha anlatacak çok şey var ancak daha uzatmaya gerek. Prof. Dr. Haydar Baş'ın FETÖ ile mücadelesi ve zaferi çok büyük bir hayat dersidir. En büyük gücün Allah'a sırtını dayamak olduğunun tüm insanlığa ilanı ve ispatıdır. Hak üzere olanlara kimsenin zarar veremeyeceğini garanti eden ayetin tecellisidir.

FETÖ konusunda Prof. Dr. Haydar Baş dinlenseydi; ne 15 temmuz yaşanırdı, ne de devlet bugün böyle bir acziyet içine düşerdi.

OKAN EGESEL


Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
8 yılda ülkemizden çıkan yerli sermaye miktarı 600 milyar dolar
Kaftancıoğlu da ifadeye çağrıldı
İki şüphelinin ifadesi ortaya çıktı
Erdoğan 4. Kolordu Komutanlığı'nda konuştu
Irak ve Suriye mesajı
Utan dünya!
Bombalardan kurtulanlar açlıktan ölüyor
Ali Koç'tan tarihi çıkış
'Gerekirse bir alt lige düşeceğiz'
TİP adaylığını çektiğini duyurmuştu
Ses kayıtları yayınlandı
İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü ifade verdi
'Para sayma' soruşturması sürüyor
Makas açılınca, Altınok için sahaya indi
Mansur Yavaş'ı hedef aldı
'Darende'ye hizmet için yola çıktık'
BTP'den Darende'de büyük miting
Ankara anketinden büyük fark çıktı
Mansur Yavaş kendiyle yarışıyor
"Gazze en büyük açık hava mezarlığına dönüştü"
AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell
İsrail'e 35 bin ton silah ve mühimmat taşındı
Büyük çoğunluğu ABD'den
Doğrusu 11 bin dolar
Sığınmacıların geliri Türklere sayılmış!
"Koltukta vakit geçirmeye değil çalışmaya talibiz"
BTP Aksu Adayı Bilal Şahin

Dışişleri Bakanı terörle mücadelede kararlılık vurgusu yaptı

Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye'nin bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli şekilde kullanma konusunda kararlı olduğunu vurguladı
19.03.2024 01:58:00
AA
Dışişleri Bakanı terörle mücadelede kararlılık vurgusu yaptı
Dışişleri Bakanı terörle mücadelede kararlılık vurgusu yaptı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı.

Irak'taki terörle mücadeleye değinen Fidan, "Bizim arzumuz Süleymaniye'deki arkadaşlarımızın yol yakınken hatalarından geri dönmesi, Türkiye'yle dostluklarını, tarihte olduğu gibi bugün de perçinlemeleri ve ortak geleceğe bizim beraber hareket etmemiz" ifadelerini kullandı.

Fidan, Erbil, Süleymaniye, Bağdat, Kerkük ve Musul'da "geleceği hep beraber" kuracaklarını, burada terör örgütlerine yer olmadığını belirterek, "Bunları artık bizim sistem dışına atmamız lazım. Bunlar kullanım ömrü tamamlanmış örgütler. Sözünü ettiğim şehirler, kültürler kadim kültürler ve daha önce bu türden tehditlerin üstesinden geldiler, inşallah bundan sonra da gelecekler" diye konuştu.

İleri tedbirlerin gündemde olup olmadığının sorulması üzerine Fidan, şöyle yanıt verdi:

"Siz benim düşmanıma destek verdiğiniz sürece ne yapmamı bekliyorsunuz? Bu konuda açığız. Bu düşmanın senden istifade etmesinin yolunu engellemek benim görevim. Ben bunu yapacağım. Bunu yaparken de sana hile tuzak kurmuyorum, yüzüne söylüyorum. Bundan vazgeç, çünkü bu senin lehine değil, kimsenin lehine değil. Süleymaniye'deki halk Türkiye'nin dostu olan bir halk. Terör örgütüyle işi olabilecek bir halk değil."

Bakan Fidan, "Süleymaniye'deki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) liderliği ve onu oluşturan ekibin PKK ile olan ilişkileri, samimiyeti bizim için bir problem olmanın ötesinde artık ulusal bir güvenlik tehdidi olmuştur" dedi.

Fidan, "Türkiye bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki tüm dış politika araçlarını koordineli bir şekilde kullanma konusunda kararlı" şeklinde konuştu.

Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı

CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği öne sürülen para sayma görüntülerine ilişkin soruşturmada, eski CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağırıldı.
18.03.2024 21:22:00
Anadolu Ajansı
Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı
Canan Kaftancıoğlu "para sayma" soruşturmasında "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, CHP İl Başkanlığında çekildiği iddia edilen ve sosyal medyada paylaşılan para sayma görüntüleriyle ilgili başlatılan soruşturma devam ediyor.

Bu kapsamda, şüpheli Ali Rıza Braka'nın savcılıkta, "CHP adına süreci o tarihte İl Başkanı olan Canan Kaftancıoğlu yürütüyordu. Kendisiyle 6 Kasım 2019'da Beyoğlu 3. Noterliği'nde satış sözleşmesi imzaladık." şeklindeki ifadesiyle isminden söz ettiği Kaftancıoğlu'nun "şüpheli" olarak ifadeye çağırıldığı öğrenildi.

Soruşturma

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı sosyal medya hesaplarında, "Fatih Keleş'in CHP İstanbul İl Başkanlığında para destelerini sayarken çekilen görüntüleri ortaya çıktı." notuyla paylaşılan görüntülere ilişkin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç ve suç unsuru bulunup bulunmadığının tespit edilmesi amacıyla resen soruşturma başlatmıştı.

Soruşturma kapsamında İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, eski CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas ve eski CHP İstanbul İl Başkanlığı Basın Danışmanı Can Poyraz'ın şüpheli olarak savcılıkça ifadesi alınmıştı.

Keleş, "Parayı avukatlık ofisinde CHP İstanbul il binasını satan Ali Rıza Braka teslim aldı." şeklinde ifade vermişti.

Soruşturma kapsamında, Braka ve İmamoğlu İnşaat Şirketi'nin Genel Müdürü Tuncay Yılmaz'ın da "şüpheli" olarak ifadesi alınmıştı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Irak hududumuzun güvenliğini bu yaz itibarıyla komple garanti altına alacak, Suriye'de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız' dedi.
18.03.2024 21:16:00 / Güncelleme: 18.03.2024 22:27:05
İhlas Haber Ajansı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Irak ve Suriye mesajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4. Kolordu Komutanlığı'nda askerlerle birlikte iftar yaptı. İftar sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatanın dört bir yanında ve yurt dışında görev yapan kahraman Türk ordusunun tüm mensuplarını selamladı. Erdoğan, '11 ayın sultanı olan Ramazan-ı Şerifinizi canı gönülden tebrik ediyorum. Rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı bu mübarek ayda sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu vesileyle bir kez daha devletimizin bekası ve milletimizin güvenliği için canı pahasına görev yapan askerlerimizin her birine başarılar diliyorum. Rabbim askeri, polisi, jandarması, güvenlik korucusu ve istihbaratçısıyla tüm güvenlik güçlerimizin yardımcısı olsun, onları her türlü kazadan, beladan, saldırıdan, ihanetten muhafaza eylesin diyorum' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, 'Sabah ilk olarak Çanakkale'de aziz şehitlerimizi ziyaret ettik. Dünyanın en modern ordularına karşı 'Çanakkale geçilmez' dedirten bu büyük kahramanları rahmetle, tazimle yad ettik. Çanakkale Savaşları'yla birlikte İstiklal Harbimizde, Kıbrıs Barış Harekatı'nda, terörle mücadelede, 15 Temmuz'da vatanı için, bayrağı için, hürriyeti için, onuru için toprağa düşen şehitlerimize de bu vesileyle Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Burada şu hususun altını çizmek istiyorum. Çanakkale sadece bizler için bir deniz zaferi değil, bir milletin küllerinden yeniden doğuşunu müjdeleyen direniş ruhudur. Çanakkale bir iman okyanusudur ve o iman okyanusunda 20. yüzyılın Haçlı ordusu Çanakkale'ye gömülmüştür. Çanakkale tarihin en büyük deniz zaferlerinden birisi olduğu kadar, aynı zamanda parçalanmak istenen bir devletin, yok edilmek istenen bir milletin yeniden ayağa kalktığı, imanını ve inancını tazelediği büyük bir kıyamdır' açıklamasını yaptı.

'Şehadet şuurunun zayıflamasına asla izin veremeyiz'
'Çanakkale Deniz Zaferi geçen sene 100. yılını gururla kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni doğuran ana, büyüten beşik olmuştur' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Milletçe hep beraber Çanakkale ruhuna ne kadar sıkı sahip çıkarsak, geleceğimize o derece güvenle bakacağımıza inanıyorum. Kahraman Mehmetçiklerimizin yanı sıra istikbalimizin güvencesi olan gençlerimizin de şehitlik ve şehadet bilincine sahip olması çok ama çok önemlidir. 'Asker millet' olarak nam salmış, bu vasfıyla dünyada temayüz etmiş bir milletin mensupları olarak bizi biz yapan temel değerlerden şehadet şuurunun zayıflamasına asla izin veremeyiz. Her karışında bir aslanın yattığı vatan topraklarını başka türlü muhafaza etmemiz mümkün olmaz. Bu gerçeğe yakın tarihimizde defalarca şahitlik ettik' değerlendirmesinde bulundu.

Kıbrıs Türkleri'nin daha bundan yarım asır önce soykırımın eşiğinden döndüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, '1974 Barış Harekatı'nda ülkemizin dört bir köşesinden subayı, astsubayı, eriyle tam 498 Mehmedimiz şehit oldu. Tüm baskılara rağmen şayet Türkiye'nin müdahalesi olmasaydı bugün ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olurdu ne de Kıbrıs Türkleri kalırdı. Hatta belki de güneye yüklenmiş olsaydık, bugünün bir evladı olarak söylüyorum, artık güney kuzey diye bir şey kalmaz, tamamen Kıbrıs bizim olurdu. Aynı şekilde 40 yıllık bölücü terörle mücadelemizde vatan topraklarının müdafaası için henüz hayatlarının baharında olan binlerce evladımızı şehit verdik. Son olarak 15 Temmuz'da 253 insanımız istiklal ve istikballeri uğrunda kahramanca toprağa düştü. DEAŞ'ından DHKP-C'sine kadar envai çeşit terör örgütlerinin eylemlerinde ve sınır ötesi operasyonlarda nice kardeşimiz vatanımız uğrunda hiç düşünmeden canlarını feda etti. Yani 1071'den beri hem bu toprakları vatan yapmak hem de ebedi ve ezeli vatanımız olarak muhafaza etmek için can verdik, kanımızı döktük, mücadele ettik ve bedel ödedik' diye konuştu.

Bundan sonra da aynı azim ve kararlılıkla vatana, ezana, bayrağa sahip çıkmayı sürdüreceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Şu gerçeği asla unutmamalıyız. Kimsesizlerin kimsesi olan Türkiye Cumhuriyeti var olduğu, köklerine sahip çıktığı, mazluma kol kanat gerdiği müddetçe, emin olun bize yönelik saldırıların da ardı arkası hiç kesilmeyecektir. Bizler millet olarak ilahi kelimetullah davamızı yücelttiğimiz sürece bizi bu topraklardan kazıma planları hiçbir zaman son bulmayacak. Şehit kanlarıyla sulanmış kendi öz yurdumuzda hür, başı dik, onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak, oyunları bozmaya, hain emelleri kursaklarda bırakmaya devam etmekten başka çaremiz yoktur. Bu bakımdan güçlü bir orduya sahip olmak, bizim için tercihten öte bir mecburiyettir. Biz, caydırıcılığını her zaman en üst seviyede tutması gereken bir ülkeyiz, bir milletiz, bir orduyuz. Türk milleti olarak bizi hasımlarımıza karşı ancak kendi bileğimiz, kendi kuvvetimiz, kendi geliştirdiğimiz imkan ve kabiliyetlerimiz koruyabilir' dedi.

Savunma sanayiindeki yerlilik oranının yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıkarıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bunu çok daha ilerilere taşımak zorundayız. Şimdi uçak gemimizi yaptık. Ne diyoruz' Yetmez. Şimdi ikinci uçak gemisinin daha da büyüğünü yapma kararlılığımız var. Paşam bu işin başında Deniz Kuvvetleri Komutanımız ekibiyle şu anda çalışıyorlar. Ve şu anda arayışlarımızı da devam ettiriyoruz. Ve malum uçaklarımız ortada. Ve tek koldan çalışmıyoruz. Bunun dışında denizin altında da insansız denizaltıları, bunları da yapmanın gayreti içerisindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız. Bu işi de halledeceğiz. Yani elin oğlu yapar da biz niye yapmayalım' Bizde bu kabiliyet var, evelallah bunları da başaracağız. İş başa düştüğünde ne üyesi olduğumuz ittifakların ne de görevi küresel barışı korumak olan uluslararası yapıların hiçbir işe yaramadığını yakın dönemdeki acı tecrübelerden biliyoruz' açıklamasını yaptı.

Savunma sanayiinin yerli ve milli olmasının önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Biz işte bunun için sürekli yerli ve milli savunma sanayii diyor, her alanda tam bağımsız Türkiye için çalışıyoruz. Onun için dikkat ederseniz birçok yerde konuşmalarımızda artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve kestik. Bunu Cudi'de yaptık, Gabar'da yaptık, Tendürek'te yaptık, Bestler Deresi'nde yaptık. Yaptık ve yaptık. Bundan sonra da yapacağız. Sınır ötesinde de yapacağız. Yani sınır ötesi, ne işiniz var orada diyenlere karşı; kimler olduğunu biliyorsunuz. Cevabımız oralara yaptığımız operasyonlardır. İşte bunun için güçlü Türkiye, güçlü ordu diyor, milletimizin birliğinin ve kardeşliğinin en büyük dayanağımız olduğunu ifade ediyoruz. İşte bu anlayışla kahraman ordumuzun vatan müdafaası görevini en güzel şekilde yerine getirebilmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz. Yani ben şöyle bir geriye doğru dönüyorum. Ya biz toplu iğne yapamıyorduk. Bize Amerika'sı, Batısı normal tabanca vermiyordu. Ama şimdi onlara biz yerli tabanca satıyoruz. Onlar sıraya giriyor. İş bu noktaya geldi. Eğer çalışırsan senin de olur. Ama çalışmazsan onların kapısında kul köle olursun. Şimdi bizde tabancanın yanında orta menzilli tüfeklerimizin daniskasını üretiyoruz. Hele hele şimdi mühimmatta çok çok öndeyiz. Onlar sıraya giriyor, istiyorlar. E biz de yetiştiremiyoruz. Ama bu noktaya geldik. Çalışırsan senin de oluyor' şeklinde konuştu.

Eli kanlı terör örgütlerine karşı yürütülen zorlu mücadelenin başarıya ulaşması için her türlü desteğin verildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bir süredir sabırla uyguladığımız terörü kaynağında kurutma stratejimizin müspet neticelerini sınırlarımız içinde ve dışında görmeye başladık. Silahlı insansız hava araçlarımızla kendi ürettiğimiz mühimmatlarla, yerli, milli silahlarımızla nerede bir terörist varsa buluyor ve başını kopartıyoruz. Operasyonlarımız neticesinde artık can çekişen, iyice köşeye sıkışan ve bitme noktasına gelen bu kiralık katil sürülerinin yeniden palazlanmasına, milletimizin başına tekrar bela olmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Kimin projesi olduğuna bakmadan güney sınırlarımızın ötesinde bir teröristan kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Irak hududumuzun güvenliğini bu yaz itibarıyla komple garanti altına alacak, Suriye'de yarım kalan işimizi de mutlaka tamamlayacağız. Amacımız evlatlarımıza terörün karanlık gölgesinden tamamen kurtulmuş, yolu da bahtı da aydınlık bir Türkiye teslim etmektir. Bölgemizde terörün olmadığı bir iklimi tesis etmeyi sadece şehitlerimize değil, aynı zamanda gelecek nesillere yönelik bir borç olarak görüyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Askerlik mesleğini seçerek bu kutlu yola yöneldiğiniz için ben sizleri tebrik ediyorum. Bir cennet bahçesine girercesine toprağa giren aziz şehitlerimizi şu mübarek Ramazan akşamında rahmetle yad ediyor, gazilerimize sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum' dedi.

En hüzünlü şehitlik: Cepheye gidemeden şehit oldular

Sivas'ın Zara ilçesinde yer alan ve 1914 yılında cepheye asker yetiştirmek üzere kurulan 36'ncı Talimgah Alayı'nda salgına yakalanan 256 asker, 50-60 kişilik toplu mezarlara defnedildi.
18.03.2024 11:54:00 / Güncelleme: 18.03.2024 12:02:48
İhlas Haber Ajansı
En hüzünlü şehitlik: Cepheye gidemeden şehit oldular
En hüzünlü şehitlik: Cepheye gidemeden şehit oldular
Sivas'ın Zara ilçesinde bulunan 36'ncı Talimgah Alayı Şehitliği, hikayesi ile duyanları duygulandırıyor. 1914 yılında Doğu Cephesi'ne asker yetiştirmek maksadıyla kurulan Alay, cephede yaralanan askerlerin tedavisine de hizmet etti. Aynı yıllarda orduda baş gösteren salgın hastalıklar nedeniyle eğitim birliğinde bulunan ve tedavi olmak üzere askeri hastaneye gelen onlarca Mehmetçik şehit oldu. Salgın nedeniyle şehit olan askerlerin defin işlemleri güçleşince 50 ila 60 arasında naaş alabilecek toplu mezarlar kazılarak askerler defnedildi.



1'inci Dünya Savaşı öncesi Sivas'taki 12. Tümen'e bağlı 36. Talimgâh Alayı'nın Zara'da kurulduğunu ifade eden Zara eski İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Hakkı Acar, "Bu alayın amacı doğuya asker yetiştirmek, eğitmek hem de Sivas, Erzincan, Giresun yol ağını kontrol edebilmekmiş. Savaş başladıktan sonra bir Amele Taburu Zara'da bırakılmış, diğer askerler cepheye sevk edilmiş. Ancak 1915 yılında askerler arasında bir salgın hastalık başlamış ve bu Amele Taburu, Zara'daki askeri hastaneyi ve askeri kışlanın binalarını inşa etmiş. Giresun ve Erzincan civarında hem yaralananları hem de bu salgın hatalığa yakalanan askerleri Zara'ya getirerek oradaki askeri hastanede tedavi ederlermiş. Bu hastanede ise üç doktor görev yapmaktaymış ve hastane binasının yetmediği durumda çevre konaklara da asker yatırılırmış, bu bir süre böyle devam etmiş" dedi.



"Halk arasında 20-30 bin şehidin yattığı rivayet edilir"

Tedavi edilen askerlerin yeniden cepheye sevk edildiğini belirten Acar, "Ölümlerin önü alınamamış ve birçok asker şehit olmuş, cenazeleri defnetmek de büyük bir problem olunca 50-60 kişilik çukurlar kazarak buralara şehitleri defnetmişler. 1970'li yıllarda araştırmalara başladığımda 256 şehidin ismine rastladım bir listede ama vatandaşların da ziyaret ettiği bu şehitlikte 20 bin, 30 bin şehidin yattığı rivayet edilir. Bu şehitliğin üzerine bir de 1915 yılında anıt yapımına başlanmıştır. Osman Usta ile Simon Veyani adında iki usta, 1917 yılında bu şehitlik anıtını bitirirler. Bu anıt 1939 Erzincan depreminden etkilenir ve üst kısmından bir bölüm yıkılır ve eğilir. Pisa Kulesi'ne benzer yerli ve yabancı turistlerin odak noktası haline gelir ve 1952 yılına kadar Zara'da 36. Eğitim Alayı Şehitliği diye adlandırılmıştır. Yine 1952 yılında kışlada bir yangın çıkar ve kışla binaları yanar bu nedenle askeri birlik de alay da Zara'dan başka bir yere nakledilir. Benim ilkokul yıllarımda askeri birlik Zara'daydı en azında kalıntıları, depoları vardı onları muhafaza ediyorlardı, 1950'lili yıllarda çok güzel bayramlar yapılır. Şehitlikte 256 şehidimiz yatıyor demiştik ancak o zaman için ama burada görev yaparken şehit olanlar da buraya defnedilmiş, hatta bir yarbay Zara'da görev yaptıktan sora başka bir yerde şehit olmuş ve vasiyeti üzerine buraya defnedilmiş. Ve şu anda 275 civarında şehit yatmaktadır Zara şehitliğinde" şeklinde konuştu.

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.