Kıran kırana koltuk kavgası
Türkiye, milli birlik ve bütünlüğün tehdit altında olduğu zifiri karanlık bir dönemden geçiyor. Bölünmenin fiili ve hukuki adımlarının atıldığı bu süreçte siyasiler soruna çare bulmak yerine bizzat sorunun kaynağı durumunda. Türkiye beka sorunu yaşarken siyasiler iktidarından muhalefetine koltuk derdinde. İşte Türkiye'nin hâlihazırda karşı karşıya olduğu hayati sorunlardan birkaçı;
1- Şehirler bomba deposu:
Terör örgütünün bomba deposu haline getirdiği Güneydoğu'da operasyonlar devam ediyor. Bölgede hayat felç. Yüz binler göç etmek zorunda kaldı. Okullar başta olmak üzere tüm kamu kurumları kapalı. Temmuz 2015'ten bu yana verdiğimiz şehit sayısı 500'e dayandı, yaralı güvenlik kuvvetlerinin sayısının bir tugaya yaklaştığı ifade ediliyor.
2- Canlı bomba saldırıları:
Kentler sık sık canlı bomba saldırılarına maruz kalıyor. 20 Temmuz'da yaşanan Suruç saldırısıyla başlayan yeni terör dalgasında Ankara 3 defa, İstanbul 2 defa olmak üzere Gaziantep ve Bursa hedef alındı. Bu saldırılarda 200'e yakın kişi hayatını kaybetti.
3- Kilis Suriye'ye döndü:
Kilis'e sınır ötesinden roketli saldırılar devam ediyor. Nüfusundan kat kar fazla mülteci barındırdığı için kısa süre öncesine kadar Nobel adaylığı gündeme gelen Kilis saldırılar nedeniyle boşaldı. Kilis'e yapılan saldırılar aynı zamanda Türkiye'nin kurtuluş savaşından bu yana ilk kez topraklarının bombalanması anlamına geliyor.
4- Büyük İsrail'e adım adım:
Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye'nin Güneydoğu'sunda adım adım büyük İsrail'in taşları döşeniyor. Akdeniz'e açılan bir koridor hedefinde sona gelen Büyük Ortadoğu Projesi'nin sahipleri ve piyonları koridorun önündeki tek engel olan Hatay'a dayanmış durumda.
5- Kriz ekonomiyi de vurdu:
Piyasalar allak bullak durumda. Ekonomide derin bir kriz yaşanıyor. İşsizlik aldı başını gidiyor. İflaslar, icrayla karşı karşıya kalan vatandaşların sayısı, ödenmeyen çek ve senetler tarihi rekorlar kırıyor.
6- Mülteci sorunu kronikleşti:
Türkiye'de bulunan sayıları 3 milyondan fazla Suriyeli mülteci krizi her geçen gün daha büyük bir sorun haline geliyor. Türkiye'nin nüfus yapısını değiştiren tarihin en büyük göç dalgası birçok sorunu da beraberinde getirdi. Hükümet bu sorun karşısından çaresizlik içerisinde.
Hükümetin derdi düşük profillibaşbakan!
Her biri birbirinden ağır bu ve daha birçok başlık Türkiye'nin başını ağrıtırken Ankara'da iktidarından muhalefetine kıran kırana bir koltuk kavgası yaşanıyor. En büyük kavga iktidar partisi AKP içinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık sistemi konusunda yeteri çabayı göstermemekle eleştirdiği Başbakan Davutoğlu'nu tasfiye etti. Şimdi AKP'de yeni genel başkanın ve başbakanın kim olacağı tartışılıyor. Erdoğan tarafından belirlenecek isim 22 Mayıs'ta yapılacak olağanüstü kongrede AKP delegeleri tarafından onaylanacak. Yeni Başbakan, Erdoğan'a yakın isimlerden biri olan AKP milletvekili Aydın Ünal'ın ifadesiyle düşük profilli olacak. Düşük profilli başbakanın kim olacağı merak edilirken genel başkan adayının kim olacağı gelecek hafta netleşmesi bekleniyor. Başbakanlık için adı öne çıkan isimler ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile İçişleri Ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım. Yapılan değerlendirmelere göre ise sembolik bir görev üstlenmekten öte bir fonksiyonu olmayacak olan yeni başbakanın en temel görevi başkanlık sistemine geçiş sürecinde üzerine düşeni yapmak.
MHP'de gözler Yargıtay'da
MHP'de ise muhaliflerle ile genel merkez arasında yaşanan kurultay mücadelesi kızıştı. Bahçeli yönetimi kurultay isteyen muhaliflere karşı tavrını sertleştiriyor. Meral Akşener'den sonra diğer genel başkan adayları Sinan Oğan ve Koray Aydın hakkında da yaptıkları açıklamalar nedeniyle inceleme başlatıldı. Partide tüm gözler Yargıtay'dan çıkacak kararda. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin olağanüstü kurultayın toplanması gerektiği yönündeki kararını görüşecek olan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin yerel mahkemenin kararını onaması halinde kurultay gerçekleşecek ve MHP yönetiminin değişme ihtimali ortaya çıkacak. Herkesin merakla beklediği Yargıtay kararı kısa süre içerisinde çıkmazsa MHP'deki belirsizlik daha da artacak. Bu süreçte Bahçeli'nin iktidar partisi ile yakınlaşması ise dikkat çekiyor. Bahçeli hafta sonu yaptığı açıklamada, "Eğer ihtiyaç hâsıl olursa düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve milliyetçi hareket partisi yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır" demişti. Bahçeli'nin bu açıklamasına parti içinden ve diğer muhalefet partilerinden eleştiri geldi. Bahçeli'nin muhaliflere karşı koltuğunu korumak için hükümet ile özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakınlaştığı şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Yine yapılan değerlendirmelere göre her iki taraf da mevcut konumlarını sürdürmek için birbirlerinin mevcut pozisyonlarına destek veriyor. Bu kapsamda Bahçeli liderliğindeki MHP'nin başkanlık sisteminin yolunu açacak bir anayasa değişikliğinde AKP ile birlikte hareket edebileceği ifade ediliyor.
CHP de suni gündemlerle oyalanıyor
Türkiye zifiri karanlık bir süreçten geçerken AKP ve MHP koltuk kavgası yaparken diğer ana muhalefet partisi CHP ise suni gündemlerle oyalanıyor. İktidar partisinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın attığı adımları eleştirmekten öte geçemeyen CHP, Türkiye'nin ihtiyacı olan plan ve projeleri üretmekten çok uzak bir görüntü içerisinde. Terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan TBMM'deki diğer parti olan HDP'de ise gündem dokunulmazlıklar, Güneydoğu'daki operasyonlar ve özerklik. Bu konuda HDP Şanlıurfa milletvekili "insanlar bir evde birlikte yaşayamıyorsa komşu olsa daha iyidir. Şimdi durum komşuluğa doğru gidiyor" sözleri dikkat çekerken HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'tan da "halk tek bir parlamentoya mecbur ve mahkum da değil. Bölgesel ve yerel parlamentolarda kendi idaresini ortaya koyabilir. Sadece Kürdistan'da değil, İstanbul'da da İzmir'de de bizim seçilmiş halk temsilcilerimiz, vekillerimiz her yerde var. Ve bu parlamentoları biz meşru olarak görürüz ve halk meclislerini meşru olarak görürüz ve oralarda çalışmaya devam ederiz ve bunu mücadele merkezleri haline getiririz. TBMM'nin kapısı bize kapalı ise ve halkımız bize başka bir kapı açmak istiyorsa 'başka bir parlamentoda çalışmalarınızı yapın' derse bu yapmaktan çekinmeyiz" demişti.