Hepimiz tarihi şeritlerden öğrendik ve şu anda okullarda okuyan öğrenciler de hakeza... Hatırlayın; sınıfın arkasında olurdu genellikle ve taa ilk çağdan başlayıp günümüze kadar tarihi devir ve dönemlerine ayırırdı. Kısaca anımsatayım:
Karanlık Çağ (bilinmeyen), Kaba Taş Devri, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Maden Çağı vs.
Bu tarih, Hıristiyanların dizayn ettiği tarihtir. Bu iddialı cümleyi Kur'an'a dayanarak ve bilimsel bir görüşle iddia ediyorum. Bizim tarihimiz değildir, aslına bakarsanız insanlığın tarihi de değildir.
Bizim tarihimizde "Karanlık/Bilinmeyen Çağ" yoktur! Çünkü Bakara suresi 31. ayette Allah şöyle buyurur: "Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, 'Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin' dedi." Bu ayette dikkati çeken nokta, "Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti" bölümüdür ki, bilimsel olarak varlıkların isimleri hem dili hem eşyayı dolayısıyla dünya bilgisini içerir. Nitekim "dünya" varlıklar alemidir. İnsan da zaten dünyaya gelince çevresini varlıklar yoluyla tanır. Çocuklarımıza ilk öğrettiğimiz varlıklardır. Ardından onların hareketlerini öğretiriz.
Örneğin bir insanın herhangi bir dili öğrenirken bilmesi gereken asıl kelimeler, varlıklar ve onların hareketleridir. İstediğiniz dili düşünün, varlık isimleri ve varlıkların hareketleri çok büyük çoğunluğu oluşturur. Dolayısıyla Hz. Adem'e bütün isimleri öğreten Allah-u Teala, aynı zamanda dünyayı tanıtmış ve öğretmiştir diyebiliriz. O zaman şu sonuç ortaya çıkar: Hz. Adem ve onun toplumu 'kesinlikle' karanlık ve bilinmeyen bir çağda yaşamamıştır. Ancak onu tanımayan Hıristiyanlar için karanlık olabilir. Bu, onların inancıdır, saygı duyarız ama bizim inancımız zinhar değildir ve çocuklarımıza öğretilmemelidir. Bir olan Allah'a inanan milletimize, insanlığın asıl tarihi öğretilmeli ve "sınav"larda da, bu konulardan sorular hazırlanmalıdır (biz sınava da karşıyız, başka bir yazıda değinelim).
Ayrıca belirtelim ki; "hiç el değmemiş" dünyaya gönderilen Hz. Adem (a.s.), doğaldır ki vücuduna ve doğaya uyumlu yaşamış, Allah'ın dünyadaki nimetlerini (su, hava, toprak, demir, çelik vs) zamanla değerlendirmiştir. Zaten toprağı işleyen ve çocuklarına öğreten de yine kendisidir. Hal böyle olunca, Yontma Taş vs çağlar, insanların geri kalmış dönemleri değil, doğal sürecin ta kendisidir. Nitekim üstadım Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle medeniyet, insanın insana ve çevresine davranışıdır; araç ve gereçler zamanla gelişen teknolojidir.
Bu ana fikirden geriye gidersek bambaşka bir "tarih" ile karşı karşıya kalırız ki bizce asıl olan da bu tarihtir. Bugün de Ehl-i Beyt'ten uzak düşen insanlığın yaşadığı, can damarından koparılmış bir "tarih"tir. Elbette tarih bir bilimdir ancak, inanç da bilimin çıkış noktasını oluşturduğundan (ki, ilk insana cahil demek farklı bir inancı gerektirir), kendi tarihimizi ortaya koymak bir zorunluluktur. Nasıl ki ekonomi biliminde Kapitalizm'i ortaya koyan papazlar, "kaynaklar sınırlı" demişse; Milli Ekonomi Modeli'nde de Prof. Dr. Haydar Baş, "kaynaklar sınırsız" demiştir. Bu açı, bilimde inanç farkını ortaya koyduğu gibi insanlığın seyrini de değiştirmiştir. Sınırlı kaynaklar savaş ve soykırımları doğurmuş, sınırsız kaynaklar bolluk ve huzuru doğurmuştur.
Sonuç olarak, ilk insanlara ve yaşadığı döneme "karanlık" demek ve sonrasını da buna göre dizayn etmek, bizim inancımız ile ilgili değildir. Bizim inancımızda ilk insan (Hz. Adem), ilim sahibidir. Çocuklarını ve insanları Allah'ın kendisine öğrettiklerine göre yetiştirmiştir. Bizim tarihimiz böyle başlar.
Karanlık Çağ (bilinmeyen), Kaba Taş Devri, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Maden Çağı vs.
Bu tarih, Hıristiyanların dizayn ettiği tarihtir. Bu iddialı cümleyi Kur'an'a dayanarak ve bilimsel bir görüşle iddia ediyorum. Bizim tarihimiz değildir, aslına bakarsanız insanlığın tarihi de değildir.
Bizim tarihimizde "Karanlık/Bilinmeyen Çağ" yoktur! Çünkü Bakara suresi 31. ayette Allah şöyle buyurur: "Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, 'Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin' dedi." Bu ayette dikkati çeken nokta, "Allah, Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti" bölümüdür ki, bilimsel olarak varlıkların isimleri hem dili hem eşyayı dolayısıyla dünya bilgisini içerir. Nitekim "dünya" varlıklar alemidir. İnsan da zaten dünyaya gelince çevresini varlıklar yoluyla tanır. Çocuklarımıza ilk öğrettiğimiz varlıklardır. Ardından onların hareketlerini öğretiriz.
Örneğin bir insanın herhangi bir dili öğrenirken bilmesi gereken asıl kelimeler, varlıklar ve onların hareketleridir. İstediğiniz dili düşünün, varlık isimleri ve varlıkların hareketleri çok büyük çoğunluğu oluşturur. Dolayısıyla Hz. Adem'e bütün isimleri öğreten Allah-u Teala, aynı zamanda dünyayı tanıtmış ve öğretmiştir diyebiliriz. O zaman şu sonuç ortaya çıkar: Hz. Adem ve onun toplumu 'kesinlikle' karanlık ve bilinmeyen bir çağda yaşamamıştır. Ancak onu tanımayan Hıristiyanlar için karanlık olabilir. Bu, onların inancıdır, saygı duyarız ama bizim inancımız zinhar değildir ve çocuklarımıza öğretilmemelidir. Bir olan Allah'a inanan milletimize, insanlığın asıl tarihi öğretilmeli ve "sınav"larda da, bu konulardan sorular hazırlanmalıdır (biz sınava da karşıyız, başka bir yazıda değinelim).
Ayrıca belirtelim ki; "hiç el değmemiş" dünyaya gönderilen Hz. Adem (a.s.), doğaldır ki vücuduna ve doğaya uyumlu yaşamış, Allah'ın dünyadaki nimetlerini (su, hava, toprak, demir, çelik vs) zamanla değerlendirmiştir. Zaten toprağı işleyen ve çocuklarına öğreten de yine kendisidir. Hal böyle olunca, Yontma Taş vs çağlar, insanların geri kalmış dönemleri değil, doğal sürecin ta kendisidir. Nitekim üstadım Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle medeniyet, insanın insana ve çevresine davranışıdır; araç ve gereçler zamanla gelişen teknolojidir.
Bu ana fikirden geriye gidersek bambaşka bir "tarih" ile karşı karşıya kalırız ki bizce asıl olan da bu tarihtir. Bugün de Ehl-i Beyt'ten uzak düşen insanlığın yaşadığı, can damarından koparılmış bir "tarih"tir. Elbette tarih bir bilimdir ancak, inanç da bilimin çıkış noktasını oluşturduğundan (ki, ilk insana cahil demek farklı bir inancı gerektirir), kendi tarihimizi ortaya koymak bir zorunluluktur. Nasıl ki ekonomi biliminde Kapitalizm'i ortaya koyan papazlar, "kaynaklar sınırlı" demişse; Milli Ekonomi Modeli'nde de Prof. Dr. Haydar Baş, "kaynaklar sınırsız" demiştir. Bu açı, bilimde inanç farkını ortaya koyduğu gibi insanlığın seyrini de değiştirmiştir. Sınırlı kaynaklar savaş ve soykırımları doğurmuş, sınırsız kaynaklar bolluk ve huzuru doğurmuştur.
Sonuç olarak, ilk insanlara ve yaşadığı döneme "karanlık" demek ve sonrasını da buna göre dizayn etmek, bizim inancımız ile ilgili değildir. Bizim inancımızda ilk insan (Hz. Adem), ilim sahibidir. Çocuklarını ve insanları Allah'ın kendisine öğrettiklerine göre yetiştirmiştir. Bizim tarihimiz böyle başlar.
Hüsamettin Çalışkan / diğer yazıları
- ‘Otomobil uçar gider’ / 14.03.2023
- ‘Masa da masaymış ha!’ / 11.03.2023
- Reddiye-III / 29.12.2020
- Reddiye-II / 28.12.2020
- ABDAL MUSA SULTAN PEND-NAMESİ / 26.12.2020
- Reddiye-I / 25.12.2020
- Peygamberimiz (s.a.v) okuma yazma biliyordu! / 23.12.2020
- ‘Sınavsız üniversite’ ontolojisi / 18.12.2020
- Haydar Haydar… / 24.04.2020
- Sonuç ve Milli Ekonomi Modeli / 21.04.2020
- ‘Masa da masaymış ha!’ / 11.03.2023
- Reddiye-III / 29.12.2020
- Reddiye-II / 28.12.2020
- ABDAL MUSA SULTAN PEND-NAMESİ / 26.12.2020
- Reddiye-I / 25.12.2020
- Peygamberimiz (s.a.v) okuma yazma biliyordu! / 23.12.2020
- ‘Sınavsız üniversite’ ontolojisi / 18.12.2020
- Haydar Haydar… / 24.04.2020
- Sonuç ve Milli Ekonomi Modeli / 21.04.2020