Yaptıracağı bir işe müşteri garantisi yani "sen bu iş yap, bitir, hiçbir şekilde zarar etmeyeceksin. Vatandaş almaz ise ben, senin hem maliyetini, hem de kârını karşılarım" diyen bir tüccar veya toptancı gördünüz mü?
Ticaret dünyasını bilmem ama siyaset dünyasında böyle bir uygulamayı AKP sayesinde görüyor ve bedelini ödüyoruz.
Konuya gelmeden önce İzmir'de birkaç ay önce metro açılış töreni vardı. CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Aziz Kocaoğlu konuşuyor. Birileri bu konuşmayı sabote ederek, Erdoğan lehine
slogan atıyor.
Tabi başkan sinirlendi. "Bu proje tamamen İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin projesi ve öz kaynaklarımız ile yapılmıştır" diyerek kürsüyü
terk etti.
Sayın Başbakan kürsüye çıktı ve başkana bir iki laf attıktan sonra yine tarihe geçecek bir cümle kurdu; "Hizmetin pazarlaması olmaz."
Hey gidi dünya hey! 15 yıldır yaptırılan, hazineden para vererek özel firmalara yaptırdıkları, maliyetleri bile her zaman tartışılan her projeyi tam kadro, büyük bir festival havasında gerçekleştiren hatta ve hatta Beşiktaş'taki o melun terör saldırısının (ki 44 polis ve insanımızı kurban vermiştik) hemen akabinde davul, zurna, mehter havalarıyla açılan Avrasya Tüneli aklıma geliyor. Hey gidi dünya hey, diyorum.
Neticede bu ülkede hizmetin pazarlaması çok iyi yapıldı ki, vatandaşa geldiğimiz vahim tabloyu gösteriyoruz. Ama hâlâ "yol yaptılar, köprü yaptılar" cevapları ile gerçekle yüzleşme yerine asfalt ile tatmin olan kalabalıklar karşımıza çıkıyor.
Gerçi yolun, köprünün de maskeleri düştü. Başta örnek verdim ya! Yap, işlet devredene kadar maliyetini çıkaracağın gibi asla zarar da etmeyeceksin, mantığının bedeli fatura olarak karşımızda duruyor. Hadi ödeme sıkıysa!
İki köprü, bir tünel yaptırıldı. Hükümet bunlara para vermedi. Ne verdi? Garanti verdi.
Böyle toptancıya nasıl hayır denilebilir ki?
Yaptılar ve bitirdiler. Ama kâr edemiyorlar. Haliyle hemen hükümet devreye girdi. Edemedikleri kârı hazineden tıkır tıkır ödemeye başladı. Ödenen para öyle fahiş bir rakam ki, yılsonuna kadar yapılacak ödemeler ile yeni bir Osman Gazi Köprüsü daha yapılabilir.
Şimdi gündemde ise 'şehir hastaneleri planı' var. İllerde büyük hastaneler (dikkat edin) yaptırılıyor. Şehir hastaneleri nedir? Kime, nasıl ve hangi şartlarla yaptırılıyor?
Meltem TV'de, Adem Birinci'nin hazırlayıp sunduğu 'Milletin Efendisi' programına konuk olan Yazar Metin Aydoğan; "Yap-işlet-devret modeline benziyor ama çok daha çarpık yanları var" diyor bu projeler için.
Sayın Aydoğan'ın açıklamalarından ve bu konuda medyaya yansıyan bilgilerden şöyle bir değerlendirme çıkardım ortaya.
Bu hastaneler yeni kurulacak ve lüks yapılardan oluşacak otel, rezidans, site gibi projelerin içerisinde olacak.
Bu projeler çağrı usulü ile ihale edilecek. Kimlerin çağrılacağını hükümet belirleyecek. İhale şartları gizli.
Çok büyük kapasiteli ve modern bina şeklinde yapılacak bu hastaneler tamamlandıktan sonra o şehirdeki diğer devlet hastaneleri kapatılacak.
Kapatılan bu hastanelerin arazileri, doktoru, hemşiresi, sağlık personeli şehir hastanesi yapan firmaya verilecek. Yani taşeron doktorculuk, hemşirecilik ortaya çıkacak.
Ve..
Bu hastaneleri yapan firmaya hasta garantisi veriliyor. Nasıl mı? Sen, şehir hastanesi yap. Eğer hastanen % 70 dolmaz ise eksiği biz kapatacağız, şeklinde.
Nasıl ki, köprülerden geçmeyenler köprü parası ödüyorsa, hasta olmayanlar da hastane parası ödeyecek.
Ne yapalım? Sağlıklı ömür mü, dileyelim yoksa hasta olmayı mı bekleyelim!?
Ticaret dünyasını bilmem ama siyaset dünyasında böyle bir uygulamayı AKP sayesinde görüyor ve bedelini ödüyoruz.
Konuya gelmeden önce İzmir'de birkaç ay önce metro açılış töreni vardı. CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Aziz Kocaoğlu konuşuyor. Birileri bu konuşmayı sabote ederek, Erdoğan lehine
slogan atıyor.
Tabi başkan sinirlendi. "Bu proje tamamen İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin projesi ve öz kaynaklarımız ile yapılmıştır" diyerek kürsüyü
terk etti.
Sayın Başbakan kürsüye çıktı ve başkana bir iki laf attıktan sonra yine tarihe geçecek bir cümle kurdu; "Hizmetin pazarlaması olmaz."
Hey gidi dünya hey! 15 yıldır yaptırılan, hazineden para vererek özel firmalara yaptırdıkları, maliyetleri bile her zaman tartışılan her projeyi tam kadro, büyük bir festival havasında gerçekleştiren hatta ve hatta Beşiktaş'taki o melun terör saldırısının (ki 44 polis ve insanımızı kurban vermiştik) hemen akabinde davul, zurna, mehter havalarıyla açılan Avrasya Tüneli aklıma geliyor. Hey gidi dünya hey, diyorum.
Neticede bu ülkede hizmetin pazarlaması çok iyi yapıldı ki, vatandaşa geldiğimiz vahim tabloyu gösteriyoruz. Ama hâlâ "yol yaptılar, köprü yaptılar" cevapları ile gerçekle yüzleşme yerine asfalt ile tatmin olan kalabalıklar karşımıza çıkıyor.
Gerçi yolun, köprünün de maskeleri düştü. Başta örnek verdim ya! Yap, işlet devredene kadar maliyetini çıkaracağın gibi asla zarar da etmeyeceksin, mantığının bedeli fatura olarak karşımızda duruyor. Hadi ödeme sıkıysa!
İki köprü, bir tünel yaptırıldı. Hükümet bunlara para vermedi. Ne verdi? Garanti verdi.
Böyle toptancıya nasıl hayır denilebilir ki?
Yaptılar ve bitirdiler. Ama kâr edemiyorlar. Haliyle hemen hükümet devreye girdi. Edemedikleri kârı hazineden tıkır tıkır ödemeye başladı. Ödenen para öyle fahiş bir rakam ki, yılsonuna kadar yapılacak ödemeler ile yeni bir Osman Gazi Köprüsü daha yapılabilir.
Şimdi gündemde ise 'şehir hastaneleri planı' var. İllerde büyük hastaneler (dikkat edin) yaptırılıyor. Şehir hastaneleri nedir? Kime, nasıl ve hangi şartlarla yaptırılıyor?
Meltem TV'de, Adem Birinci'nin hazırlayıp sunduğu 'Milletin Efendisi' programına konuk olan Yazar Metin Aydoğan; "Yap-işlet-devret modeline benziyor ama çok daha çarpık yanları var" diyor bu projeler için.
Sayın Aydoğan'ın açıklamalarından ve bu konuda medyaya yansıyan bilgilerden şöyle bir değerlendirme çıkardım ortaya.
Bu hastaneler yeni kurulacak ve lüks yapılardan oluşacak otel, rezidans, site gibi projelerin içerisinde olacak.
Bu projeler çağrı usulü ile ihale edilecek. Kimlerin çağrılacağını hükümet belirleyecek. İhale şartları gizli.
Çok büyük kapasiteli ve modern bina şeklinde yapılacak bu hastaneler tamamlandıktan sonra o şehirdeki diğer devlet hastaneleri kapatılacak.
Kapatılan bu hastanelerin arazileri, doktoru, hemşiresi, sağlık personeli şehir hastanesi yapan firmaya verilecek. Yani taşeron doktorculuk, hemşirecilik ortaya çıkacak.
Ve..
Bu hastaneleri yapan firmaya hasta garantisi veriliyor. Nasıl mı? Sen, şehir hastanesi yap. Eğer hastanen % 70 dolmaz ise eksiği biz kapatacağız, şeklinde.
Nasıl ki, köprülerden geçmeyenler köprü parası ödüyorsa, hasta olmayanlar da hastane parası ödeyecek.
Ne yapalım? Sağlıklı ömür mü, dileyelim yoksa hasta olmayı mı bekleyelim!?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinler arası diyalog gömleği -1 / 07.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinler arası diyalog gömleği -1 / 07.04.2024