Gıda fiyatları yüzde 19 düştü haberiniz var mı? Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Yüksek Ekonomi Sorumlusu Abdolreza Abbassian; "2015 yılı sonunda dünyada, et, süt, tahıl başta olmak üzere, gıda fiyatlarının yüzde 19,1 düzeyinde gerilediğini, dünya gıda fiyatlarının dört yıldır üst üste düştüğünü" açıkladı.
Birleşmiş Milletler'in resmi verilerine göre, gıda fiyatlarındaki bu düşüş son 6 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Pirinç fiyatı bizde 2 yılda yüzde 42 artarken dünya pazarında ortalama yüzde 17 fiyat düşüklüğü olmuş.
Gıda fiyatları dünyada 4 yıldır sürekli düşüşte; ancak Türkiye'de sürekli yükselişte. Hatta bazı ürünlerde %40'a varan artış söz konusu. Bizim de dünya ile birlikte hareket etmemiz gerekmiyor muydu? Bu rezaleti hangi ekonomi kanunları ile açıklayacağız. O kanunları ben size söyleyeyim. Tarım ve hayvancılık sektöründe getirilen tahdit kanunlarına Meclis'te milletin vekilleri evet derken gazeteniz Yeni Mesaj bugünleri görmüş ve yazmıştı. Tohum mevzuatının değiştirilmesi ile tarım kesiminin nasıl küresel güçlere teslim edildiğini gazeteniz Yeni Mesaj yazmıştı.
Ne demiş Henry Kissinger: "Eğer gıdayı kontrol derseniz nüfusu kontrol edersiniz." Bir başka sözünde de "Seçeneksizlik, düşüncenizi berraklaştırır" diyor. Adeta Henry'nin bu iki düşüncesiyle ülkemiz dizayn edildi. Önce dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olan ülkemiz tahdit kanunları ile dışa bağımlı hale getirildi. Sonra başka seçenek yokmuş gibi 193 ülkeden alınan tarım ürünü market raflarında yer alıyor. Sanki Türkiye'yi Kissinger yönetiyor. Adamın bütün dediklerini fazlasıyla yaptık. Kendi ülkemizde Afrikalıların durumuna düştük. Tek farkımız beyaz olmamız.
Atatürk: "Kılınç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi" demiş. Bu gerçeğin farkında olan Haydar Hoca; "Tarıma elverişli devlet arazilerinin uzun vadeli sembolik fiyatlarla tarım köylüsüne kiralanacak, bu sayede yeni istihdam sağlanacağı gibi, artan üretim sayesinde hem tarımla uğraşan insanımız, hem de devlet kazanmış olacaktır" dedi. Biz Kissinger'ın yolundan gittik.
Haydar Hoca; "Devlet çiftçiye gerekli finansal desteği daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiği ürüne pazar garantisi vermelidir" dedi. Biz Kissinger'ın istediği kanunları çıkardık.
Haydar Hoca; "Tarım sektörü Milli Ekonomi Modeli'nde emisyon ile sübvanse edilecek ve çiftçi milletin efendisi olacak" dedi. Biz Kissinger gibileri başımıza patron yaptık.
Şimdi ne üretici memnun, ne tüketici; ne ekilecek toprak kaldı, ne yetiştirilecek hayvan. Çünkü bizden olan Haydar Hocayı değil; Yahudi kökenli Kissingir'ı dinledik. Şimdi Henri'nin öğrettiği seçeneksizlik içinde bocalayıp duruyoruz.
Birleşmiş Milletler'in resmi verilerine göre, gıda fiyatlarındaki bu düşüş son 6 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Pirinç fiyatı bizde 2 yılda yüzde 42 artarken dünya pazarında ortalama yüzde 17 fiyat düşüklüğü olmuş.
Gıda fiyatları dünyada 4 yıldır sürekli düşüşte; ancak Türkiye'de sürekli yükselişte. Hatta bazı ürünlerde %40'a varan artış söz konusu. Bizim de dünya ile birlikte hareket etmemiz gerekmiyor muydu? Bu rezaleti hangi ekonomi kanunları ile açıklayacağız. O kanunları ben size söyleyeyim. Tarım ve hayvancılık sektöründe getirilen tahdit kanunlarına Meclis'te milletin vekilleri evet derken gazeteniz Yeni Mesaj bugünleri görmüş ve yazmıştı. Tohum mevzuatının değiştirilmesi ile tarım kesiminin nasıl küresel güçlere teslim edildiğini gazeteniz Yeni Mesaj yazmıştı.
Ne demiş Henry Kissinger: "Eğer gıdayı kontrol derseniz nüfusu kontrol edersiniz." Bir başka sözünde de "Seçeneksizlik, düşüncenizi berraklaştırır" diyor. Adeta Henry'nin bu iki düşüncesiyle ülkemiz dizayn edildi. Önce dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olan ülkemiz tahdit kanunları ile dışa bağımlı hale getirildi. Sonra başka seçenek yokmuş gibi 193 ülkeden alınan tarım ürünü market raflarında yer alıyor. Sanki Türkiye'yi Kissinger yönetiyor. Adamın bütün dediklerini fazlasıyla yaptık. Kendi ülkemizde Afrikalıların durumuna düştük. Tek farkımız beyaz olmamız.
Atatürk: "Kılınç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi" demiş. Bu gerçeğin farkında olan Haydar Hoca; "Tarıma elverişli devlet arazilerinin uzun vadeli sembolik fiyatlarla tarım köylüsüne kiralanacak, bu sayede yeni istihdam sağlanacağı gibi, artan üretim sayesinde hem tarımla uğraşan insanımız, hem de devlet kazanmış olacaktır" dedi. Biz Kissinger'ın yolundan gittik.
Haydar Hoca; "Devlet çiftçiye gerekli finansal desteği daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiği ürüne pazar garantisi vermelidir" dedi. Biz Kissinger'ın istediği kanunları çıkardık.
Haydar Hoca; "Tarım sektörü Milli Ekonomi Modeli'nde emisyon ile sübvanse edilecek ve çiftçi milletin efendisi olacak" dedi. Biz Kissinger gibileri başımıza patron yaptık.
Şimdi ne üretici memnun, ne tüketici; ne ekilecek toprak kaldı, ne yetiştirilecek hayvan. Çünkü bizden olan Haydar Hocayı değil; Yahudi kökenli Kissingir'ı dinledik. Şimdi Henri'nin öğrettiği seçeneksizlik içinde bocalayıp duruyoruz.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021