Hilafet, yani Resûlullah'tan sonra kimin halife olacağı muğlak bir konu değildir. Gadir-i Hum'da Resûlullah'ın irad ettiği hutbe ile birlikte tam 6 yerde hilafetin İmam Ali'ye ve ondan sonra da kendi evlatlarına ait olduğunu bu seçimin de Allah tarafından olduğu kesin bir dille anlatılmıştır.
Resûlullah'ın vefatından sonra Sakife'de toplananlar Gadir-i Hum emrine uymadılar. Uymadılar de ne oldu? Hilafet kimseye fayda getirmedi. Ümmetin birlik ve beraberliğinin garantisi ve sigortası olan bu kurum sahibine verilmediği için ayrılık, kan ve gözyaşının merkezi durumuna geldi.
Prof. Dr Haydar Baş'ın Hz. Fatıma adlı eserinde Hz. Fatıma Anamızın büyük bir kararlılık, cesaret ve feraset içeren mescitteki konuşmasına yer verilmiştir. Bu konuşma kıyamete kadar tazeliğini korumaktadır. Birinci Halife'ye hitaben herkesin içinde "Size ait olmayan bir deveyi damgaladınız. Ve yine size ait olmayan bir yalakta suladınız. Allah biz Ehl-i Beyt'i bu ümmetin birlik ve beraberliği için yaratmıştır." Sözleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Gerçekten hilafet gerçek sahiplerinden gasp edildiği için bugüne kadar Müslümanların iki yakası bir araya gelmemiştir. Gelmesi de mümkün değildir.
Hilafet gerçek sahiplerinden alındığı için fonksiyonunu icra etmek bir tarafa, birçok fitne ve katliamlara neden oldu. Ümmet, Muaviye'yi ve akabinde oğlu Yezid'i tercih etti. Bu iki isim inanılmaz zulümlere imza atılar. Şam valisi olan Muaviye, meşru halife İmam Ali tarafından azledilince kudurdu. Hazırladığı 90 bin kişilik ordusuyla saldırdı. Sıffin savaşında mızraklara Kur'an hilesiyle işin içinden çıktı. Bazıları ne var bunda canım, ikisi de haklıdır fakat Hz Ali daha haklı olduğu için Muaviye 1 sevap, Hz Ali 2 sevap alır diye hezeyan kusarak sanki bir futbol maçından bahsediyorlar. Sıffin Savaşı'nın müsebbibi Muaviye'dir. Öldürülen bütün Müslümanların kanı da onun boynundadır.
Muaviye'nin isyanının günümüzdeki karşılığı şudur: Sayın Başbakanımızın bir ilin valisini görevden aldığını varsayalım. Valinin bu karara çok sinirlenmesi ve çevresinde topladığı silahlı 90 bin asiyle Ankara'ya doğru yürümesiyle eşdeğerdir. Muaviye'nin yaptığı da tam olarak budur.
Yezid'e gelince, kan donduran cinayetlere ve eylemlere imza atmıştır. Ebrehe'nin yarım kalan işini tamamlayarak Kâbe'yi yakmıştır. Medine'ye saldırarak sahabe dahil binlerce insanın kanına ve ırzına geçmiştir. Ama hiçbiri Kerbela'da yaptığıyla kıyaslanamaz. İmam Hüseyin ve evlatlarını katlederek İslam'ı ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. İmam Hüseyin'in hilafetini desteklemeyen ümmetin başına gelen felaketler zinciri bununla da bitmedi. Emevi ve Abbasi hanedanlıkları türlü zulümlerle kan kusturdular.
Hilafetin Osmanlılara geçiş sürecinde Yavuz sadece Müslümanlarla savaştı. Hilafet kurumu adeta bir oyuncak mesabesine düşürüldü. Abdülhamit döneminde İngilizlere karşı kullanılmak istendi. Fakat İngiltere Araplara, hilafet sizin hakkınız, Türklerin değil diyerek tam tersine aleyhimize kışkırtmayı başardı.
Netice itibariyle membaından uzaklaştırılan hilafet kurumu faydadan çok üzerinde ciddi iktidar hesaplarının yapıldığı bir çekişme alanı haline getirildi. Bu iktidar çekişmelerinde milyonlarca insan katledildi. Ülkeler yıkıldı talan edildi. Tevhidin merkezi konumumdaki Ehl-i Beyt dışında hiç kimse bu makamı hakkıyla temsil edemez. Hz Fatıma Anamızın hilafet ile ilgili sözleri kıyamete kadar geçerlidir.
Resûlullah'ın vefatından sonra Sakife'de toplananlar Gadir-i Hum emrine uymadılar. Uymadılar de ne oldu? Hilafet kimseye fayda getirmedi. Ümmetin birlik ve beraberliğinin garantisi ve sigortası olan bu kurum sahibine verilmediği için ayrılık, kan ve gözyaşının merkezi durumuna geldi.
Prof. Dr Haydar Baş'ın Hz. Fatıma adlı eserinde Hz. Fatıma Anamızın büyük bir kararlılık, cesaret ve feraset içeren mescitteki konuşmasına yer verilmiştir. Bu konuşma kıyamete kadar tazeliğini korumaktadır. Birinci Halife'ye hitaben herkesin içinde "Size ait olmayan bir deveyi damgaladınız. Ve yine size ait olmayan bir yalakta suladınız. Allah biz Ehl-i Beyt'i bu ümmetin birlik ve beraberliği için yaratmıştır." Sözleri günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Gerçekten hilafet gerçek sahiplerinden gasp edildiği için bugüne kadar Müslümanların iki yakası bir araya gelmemiştir. Gelmesi de mümkün değildir.
Hilafet gerçek sahiplerinden alındığı için fonksiyonunu icra etmek bir tarafa, birçok fitne ve katliamlara neden oldu. Ümmet, Muaviye'yi ve akabinde oğlu Yezid'i tercih etti. Bu iki isim inanılmaz zulümlere imza atılar. Şam valisi olan Muaviye, meşru halife İmam Ali tarafından azledilince kudurdu. Hazırladığı 90 bin kişilik ordusuyla saldırdı. Sıffin savaşında mızraklara Kur'an hilesiyle işin içinden çıktı. Bazıları ne var bunda canım, ikisi de haklıdır fakat Hz Ali daha haklı olduğu için Muaviye 1 sevap, Hz Ali 2 sevap alır diye hezeyan kusarak sanki bir futbol maçından bahsediyorlar. Sıffin Savaşı'nın müsebbibi Muaviye'dir. Öldürülen bütün Müslümanların kanı da onun boynundadır.
Muaviye'nin isyanının günümüzdeki karşılığı şudur: Sayın Başbakanımızın bir ilin valisini görevden aldığını varsayalım. Valinin bu karara çok sinirlenmesi ve çevresinde topladığı silahlı 90 bin asiyle Ankara'ya doğru yürümesiyle eşdeğerdir. Muaviye'nin yaptığı da tam olarak budur.
Yezid'e gelince, kan donduran cinayetlere ve eylemlere imza atmıştır. Ebrehe'nin yarım kalan işini tamamlayarak Kâbe'yi yakmıştır. Medine'ye saldırarak sahabe dahil binlerce insanın kanına ve ırzına geçmiştir. Ama hiçbiri Kerbela'da yaptığıyla kıyaslanamaz. İmam Hüseyin ve evlatlarını katlederek İslam'ı ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. İmam Hüseyin'in hilafetini desteklemeyen ümmetin başına gelen felaketler zinciri bununla da bitmedi. Emevi ve Abbasi hanedanlıkları türlü zulümlerle kan kusturdular.
Hilafetin Osmanlılara geçiş sürecinde Yavuz sadece Müslümanlarla savaştı. Hilafet kurumu adeta bir oyuncak mesabesine düşürüldü. Abdülhamit döneminde İngilizlere karşı kullanılmak istendi. Fakat İngiltere Araplara, hilafet sizin hakkınız, Türklerin değil diyerek tam tersine aleyhimize kışkırtmayı başardı.
Netice itibariyle membaından uzaklaştırılan hilafet kurumu faydadan çok üzerinde ciddi iktidar hesaplarının yapıldığı bir çekişme alanı haline getirildi. Bu iktidar çekişmelerinde milyonlarca insan katledildi. Ülkeler yıkıldı talan edildi. Tevhidin merkezi konumumdaki Ehl-i Beyt dışında hiç kimse bu makamı hakkıyla temsil edemez. Hz Fatıma Anamızın hilafet ile ilgili sözleri kıyamete kadar geçerlidir.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- Tek çözüm Milli Devlet anlayışıdır / 17.03.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Ağızlıkları atmanın zamanı geldi / 25.02.2024
- Cihan, İstanbul sana emanet / 24.02.2024
- Eğer milli paranız yoksa / 14.02.2024
- Milli Ekonomi Modeli'nde nüfus / 13.02.2024