Kurban, Allah'ın kullarına yaklaşarak, kulları ile yakınlaşarak, gönüller arası mesafeleri daraltarak Allah'ın rızasına erme gayreti olduğuna göre, her bayram bir öncekine göre aradaki mesafelerin biraz daha azalmış olması gerekmez mi?
Toplumu kemiren, sosyal dokuyu allak-bullak eden, komşuluk ilişkilerini alt-üst eden, özellikle akrabalar arasındaki normal ilişkileri, gidiş-gelişleri baltalayan, zedeleyen her çeşit eylem ve söylemlerin bayramdan bayrama asgariye inmiş olması gerekmez mi?
Bayram, özellikle Kurban Bayramı kurbiyyet, yani yaklaşmak, yakınlaşmak, kalbi kırık, kalbi mahzun kulların gönüllerine girerek, gönüllerini yaparak, ihtiyaçlarını gidererek Allah'ın rızasını kazanma gayretlerinin tamamı olduğuna göre, bu övülen davranışlar bayramlarda zirve yapmalı değil mi?
En son idrak ettiğimiz Kurban Bayramı ile kapımızı çalmak üzere olan Kurban Bayramı arasındaki bir yıllık süreyi, yardımlaşma, yaklaşma, yakınlaşma, gönüllere girme, gönül kazanma açısından ciddi bir tahlile tabi tutsak acaba nasıl bir sonuçla karşılaşırız?
Gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran haberler, her akşam takip ettiğimiz televizyon haberlerinin neredeyse üçte ikisini işgal eden haberler, bayramdan bayrama değil, günden güne çürüyen bir toplumda yaşadığımızı açıkça gösteriyor.
Bayramlar, diriliş günleri, derlenip-toparlanma günleri, toplumu kemiren yaraların sarıldığı, merhemlerin çalındığı günler olarak bilinir ama uzun zamandan beri bayramlar da sıradan günlere dönüşmüş gibiler.
İki bayram arasında, yaklaşmalar değil uzaklaşmalar artmış, barışmalar değil küskünlükler artmış, evlenmeler değil boşanmalar artmış, huzur değil kavgalar almış başını gitmiş, güvenin yerini can korkusu, mal korkusu, evlad u iyal korkusu almış.
"Allah şöyle bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarından dolayı açlık sıkıntısını ve korkuyu tattırdı." (Nahl: 112).
Her gelen bayram bir öncekine göre bizi daha da fakirleşmiş olarak, alım gücü zayıflamış, dolayısıyla ihsan edenlerin ve ikram edenlerin sayısında ciddi azalmalar hasıl olmuş vaziyette buluyorsa, büyük baş ve küçük baş hayvan sayısı yarı yarıya azalmış olarak buluyorsa, her manada yakınlaşmadan değil uzaklaşmadan söz etmek gerekir.
Gerçeklerden uzaklaşan ve yalanlara teslim olan bir toplum görüntüsü bayramdan bayrama biraz daha netleşiyor.
İdrak ettiğimiz her Kurban Bayramı, bir öncekine göre, daha öncekilerine göre bizi daha perişan bir halde buluyorsa, daha dağılmış, daha ayrılmış, daha ayrışmış, gönüller paramparça olmuş bir vaziyette buluyorsa, demek ki biz toplum olarak Kurban Bayramı'nın "kurbiyyetinden" fazla bir şey anlamamışız.
İki bayram arası, var olan, kanamakta olan toplumsal yaralarımızın sarıldığı, iyileşmeye yüz tuttuğu günlerin
hasretiyle?
Toplumu kemiren, sosyal dokuyu allak-bullak eden, komşuluk ilişkilerini alt-üst eden, özellikle akrabalar arasındaki normal ilişkileri, gidiş-gelişleri baltalayan, zedeleyen her çeşit eylem ve söylemlerin bayramdan bayrama asgariye inmiş olması gerekmez mi?
Bayram, özellikle Kurban Bayramı kurbiyyet, yani yaklaşmak, yakınlaşmak, kalbi kırık, kalbi mahzun kulların gönüllerine girerek, gönüllerini yaparak, ihtiyaçlarını gidererek Allah'ın rızasını kazanma gayretlerinin tamamı olduğuna göre, bu övülen davranışlar bayramlarda zirve yapmalı değil mi?
En son idrak ettiğimiz Kurban Bayramı ile kapımızı çalmak üzere olan Kurban Bayramı arasındaki bir yıllık süreyi, yardımlaşma, yaklaşma, yakınlaşma, gönüllere girme, gönül kazanma açısından ciddi bir tahlile tabi tutsak acaba nasıl bir sonuçla karşılaşırız?
Gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran haberler, her akşam takip ettiğimiz televizyon haberlerinin neredeyse üçte ikisini işgal eden haberler, bayramdan bayrama değil, günden güne çürüyen bir toplumda yaşadığımızı açıkça gösteriyor.
Bayramlar, diriliş günleri, derlenip-toparlanma günleri, toplumu kemiren yaraların sarıldığı, merhemlerin çalındığı günler olarak bilinir ama uzun zamandan beri bayramlar da sıradan günlere dönüşmüş gibiler.
İki bayram arasında, yaklaşmalar değil uzaklaşmalar artmış, barışmalar değil küskünlükler artmış, evlenmeler değil boşanmalar artmış, huzur değil kavgalar almış başını gitmiş, güvenin yerini can korkusu, mal korkusu, evlad u iyal korkusu almış.
"Allah şöyle bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarından dolayı açlık sıkıntısını ve korkuyu tattırdı." (Nahl: 112).
Her gelen bayram bir öncekine göre bizi daha da fakirleşmiş olarak, alım gücü zayıflamış, dolayısıyla ihsan edenlerin ve ikram edenlerin sayısında ciddi azalmalar hasıl olmuş vaziyette buluyorsa, büyük baş ve küçük baş hayvan sayısı yarı yarıya azalmış olarak buluyorsa, her manada yakınlaşmadan değil uzaklaşmadan söz etmek gerekir.
Gerçeklerden uzaklaşan ve yalanlara teslim olan bir toplum görüntüsü bayramdan bayrama biraz daha netleşiyor.
İdrak ettiğimiz her Kurban Bayramı, bir öncekine göre, daha öncekilerine göre bizi daha perişan bir halde buluyorsa, daha dağılmış, daha ayrılmış, daha ayrışmış, gönüller paramparça olmuş bir vaziyette buluyorsa, demek ki biz toplum olarak Kurban Bayramı'nın "kurbiyyetinden" fazla bir şey anlamamışız.
İki bayram arası, var olan, kanamakta olan toplumsal yaralarımızın sarıldığı, iyileşmeye yüz tuttuğu günlerin
hasretiyle?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024