O, aklı erenle de, ermeyenle de; düşünebilenle de, düşünmeyenle de hemhal olur. Kâh bir münafıkla, kâh bir müminle bir arada oturur. Arif, büyük zahmet ve meşakkatlerle karşı karşıyadır... Hoşlanmadığı çirkin şeylere de sabreder, tahammül gösterir. Bununla beraber o, içinde bulunduğu sıkıntı, meşakkat ve tehlikeler karşısında mânevi koruma altına alınır. Çünkü o, hakkı söylemekle vazifeli kılınmıştır.Arif kişi, ahirete hitaben şöyle der: "Ey ahiret tasası, benden uzak ol. Çünkü ben, Hakk'ın kapısına talibim. Benim nazarımda senin de, dünyanın da birbirinizden farkınız yok. Dünya beni senden alıkoyuyor, sen de Rabbimden alıkoyuyorsun. Beni Rabbimden alıkoyan hiçbir şeyde, bence hayır yoktur."Arifin ahirete hitaben söylediği bu sözlere iyi kulak veriniz. Zira bu sözler, Allah'ı bilmenin özüdür. Allah'ın, mahlûkattaki iradesinin özüdür. Bu, aynı zamanda peygamberlerin, resullerin, evliyanın ve salihlerin de halidir.İnsanların herbiri bir şeyle meşguldür. Kimisi mevkiinin ve parasının kuludur. Kimisi devlet ileri gelenlerinin kuludur. Kimisi nefsinin, giyim kuşamının kuludur.Gene insanların herbiri, bir şeyle meşguldür ve bir şeyine güvenmektedir. Kimisi oruç tutmaktadır ve orucuna güvenmektedir. Kimisi çok namaz kılmakla meşguldür ve namazına güvenmektedir, vs.Bütün bunlardan başka öyle kişiler de vardır ki, kalbi Allah için çarpar. Allah ile beraberdir. Allah'a bağlıdır. Fanilere asla bağlanmaz. Allah'ın dininin ayakta durması için çalışır.Dünya hayatı, bir bakıma müminin zindanıdır. Mümin olarak kaldıkça, dünya onun zindanıdır. Fakat takva hali devam ettikçe, Allah onu oradan çıkarır. Zindanından, darlıktan çıkarır, ferahlığa kavuşturur.Müminin beden yumurtasının kabuğu çatlar. Başka bir şekle inkılab eder, dönüşür. Bu suretle o, hikmet tanelerini toplar. Allah onun göğsüne, kendisine yakınlık kanatlarını takar. Artık o, yemek tabaklarının sahibidir. Sofranın sahibidir.Sen uykudasın. Resulullah Efendimiz şöyle buyururlar:- İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar.Ancak ölümden sonra uyanabilen kişinin hali, ne kötüdür!* * * Kimin ki, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'e bağlılığı gerçekten sabit olursa, Allah Resulü ona bir zırh giydirir, başına bir miğfer çeker, kendi kılıcını kuşatır. Kendi edep ve terbiyesinden, kendi şemailinden, kendi ahlâkından ona bir şeyler tahsis eder. Kendi elbiselerinden bazılarını ona bizzat giydirir. Daha sonra da, ümmeti içinde onu kendisine vekil, rehber ve ümmetini Allah yoluna davetçi yapar. Böylece o da, Allah Resulüne vekaleten, Muhammed ümmetinin içinde, Allah'a götüren kılavuz ve davetçi olur.Kalbini bir mescit yap. Orada, Allah'tan başka hiçbir şeye yer verme. Nitekim Allah, şöyle buyurur:- Hakikatte mescitler, Allah'ındır. Onun için, Allah ile birlikte hiçbir şeye tapmayın, (Cin, 72:18).Kalbini bir mescit yaptığı ve orada Allah'tan başka hiçbir şeye yer vermediği zaman, bir kulun derecesi yükselir. İslam'dan imana, imandan sarsılmaz bilgi ve inanca, oradan marifete, marifetten ilme, ilimden muhabbete, muhabbetten mahbubiyete yükselir.