Roger Garaudy'in görüşleri şu yöndedir: "1492 yılı bir kıtanın soykırımı ile başlayan Avrupa'nın ilk büyük sömürgeleştirme teşebbüsünün yıldönümü olarak geçmez.
Zorla çalıştırılarak ya da salgın hastalıklardan ölen yerlilerden bahsedilmez. Yerli kültür ve manevi değerler hiçe sayılır. Başpiskopos Diego de Landa'nın Maya kültürünün bütün yazılı eserlerini ve kutsal kitaplarını odun kümeleri üzerinde tutuşturarak yakması ve bu kültürün sanat eserlerini paramparça etmesi hatırlanmaz.İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarını kuranlar, şimdiki ABD'de Şili, Peru ve Bolivya'daki Kızılderelilerin atalarıydı. Sulama, tarım ve hayvan yetiştiriciliği, astronomi, tıp, mimarlık, matematik sahalarında son derece ileri bir medeniyete sahiptiler. Ancak, batılılar buraya ayak bastıktan sonra büyük bir katliama maruz kalan bu insanların medeniyetleri yerle bir edildi. 15. ve 17.yy'da batılılarca yapılan katliamdan önce bu uygarlıklar su mühendisliği ve sulama münavebeli ekim ve hayvan ıslahında bilim, tarım, matematik astronomi, tıp alanlarında pek ileriydiler. Ve bu kültür mirası onlara 5 asır süren vahşi sömürgeciliğe karşı koyma imkanını vermiştir. 20.yy'ın başlarında, artık Kızılderililer yüksek medeniyetleri ve kültürleriyle birlikte yok edilmişlerdir. ABD'nin bugün Kızılderililerin köklü değişimlerini sağlayabilmek için kullandığı özel yöntemleri vardır. Önce Kızılderilileri Hıristiyanlaştırabilmek için okullar açılmıştır. 1500'lerin başından itibaren başta Virginia olmak üzere yerlileri Amerikanlaştırmak için bir çok okul kuruldu. Güney Metogrosso eyaletinde bulunan oldukça geniş rezervlere sahip maden yatakları Kızılderili avcısı bir çete tarafından işletilmektedir. 1963'ten beri bu çete tarafından devam ettirilen katliam Brezilyalılar tarafından ancak son yıllarda duyulmuştur. Bu beyaz avcıların kurbanları Longribbon kabilesine mensupturlar ki bu kabile öküz arabalarıyla 9 yıl sonra Cuiba kasabasına vardıkları zaman yerli memurlara ancak hikayelerini anlatabilmişlerdir. Burada bulunan bazı köylerin tüm halkı makinalı tüfeklerle taranarak katledilmiştir. Bir defasında genç bir Kızılderili kız iki ağaç arasına baş aşağı bağlanmış karnı yarılarak öldürülmütür. Beyazlar daha önce de kollarında salladığı bebeğin kafasını parçalayarak öldürmüşlerdir. 1968'de yapılan, meşhur duruşmada bu hizmet gurubunun bozulduğu dünya kamuoyuna açıklanır. Kızılderilileri yok etmek için dinamit ve makinalı tüfek kullanıldığı gibi, Kızılderililerin dayanamayacağı bir hastalık olan çiçek hastalığına yakalanmış olanların mikroplu elbisesi onlara giydirilmiştir. Nehirler zehirlenmiş, halk parça parça doğranmış ve bu parçalar dev karıncalara yedirilmiştir.Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Zorla çalıştırılarak ya da salgın hastalıklardan ölen yerlilerden bahsedilmez. Yerli kültür ve manevi değerler hiçe sayılır. Başpiskopos Diego de Landa'nın Maya kültürünün bütün yazılı eserlerini ve kutsal kitaplarını odun kümeleri üzerinde tutuşturarak yakması ve bu kültürün sanat eserlerini paramparça etmesi hatırlanmaz.İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarını kuranlar, şimdiki ABD'de Şili, Peru ve Bolivya'daki Kızılderelilerin atalarıydı. Sulama, tarım ve hayvan yetiştiriciliği, astronomi, tıp, mimarlık, matematik sahalarında son derece ileri bir medeniyete sahiptiler. Ancak, batılılar buraya ayak bastıktan sonra büyük bir katliama maruz kalan bu insanların medeniyetleri yerle bir edildi. 15. ve 17.yy'da batılılarca yapılan katliamdan önce bu uygarlıklar su mühendisliği ve sulama münavebeli ekim ve hayvan ıslahında bilim, tarım, matematik astronomi, tıp alanlarında pek ileriydiler. Ve bu kültür mirası onlara 5 asır süren vahşi sömürgeciliğe karşı koyma imkanını vermiştir. 20.yy'ın başlarında, artık Kızılderililer yüksek medeniyetleri ve kültürleriyle birlikte yok edilmişlerdir. ABD'nin bugün Kızılderililerin köklü değişimlerini sağlayabilmek için kullandığı özel yöntemleri vardır. Önce Kızılderilileri Hıristiyanlaştırabilmek için okullar açılmıştır. 1500'lerin başından itibaren başta Virginia olmak üzere yerlileri Amerikanlaştırmak için bir çok okul kuruldu. Güney Metogrosso eyaletinde bulunan oldukça geniş rezervlere sahip maden yatakları Kızılderili avcısı bir çete tarafından işletilmektedir. 1963'ten beri bu çete tarafından devam ettirilen katliam Brezilyalılar tarafından ancak son yıllarda duyulmuştur. Bu beyaz avcıların kurbanları Longribbon kabilesine mensupturlar ki bu kabile öküz arabalarıyla 9 yıl sonra Cuiba kasabasına vardıkları zaman yerli memurlara ancak hikayelerini anlatabilmişlerdir. Burada bulunan bazı köylerin tüm halkı makinalı tüfeklerle taranarak katledilmiştir. Bir defasında genç bir Kızılderili kız iki ağaç arasına baş aşağı bağlanmış karnı yarılarak öldürülmütür. Beyazlar daha önce de kollarında salladığı bebeğin kafasını parçalayarak öldürmüşlerdir. 1968'de yapılan, meşhur duruşmada bu hizmet gurubunun bozulduğu dünya kamuoyuna açıklanır. Kızılderilileri yok etmek için dinamit ve makinalı tüfek kullanıldığı gibi, Kızılderililerin dayanamayacağı bir hastalık olan çiçek hastalığına yakalanmış olanların mikroplu elbisesi onlara giydirilmiştir. Nehirler zehirlenmiş, halk parça parça doğranmış ve bu parçalar dev karıncalara yedirilmiştir.Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden