Yıldız AKSOY
Bir çoğumuzun ismini ilk kez duyduğu "Erguvan Faslı" Bursa'da Emir Sultan Hazretleri'nin başlatıp, onun vefatından sonra dervişlerinin devam ettirdikleri, 19. yy'ın sonuna kadar süren fakat günümüzde hiç hatırlanmayan büyük bir etkinliktir.
Medine'de bulunduğu sırada, aldığı manevi bir işaretle Anadolu'ya gelen Emir Sultan, rivayetlere göre, kendisine yol gösteren bulutun Bursa'da yok olmasıyla yanında bulunanlara "Ey kardeşlerim, bizim ömrümüzün kandili burada sönecek" diyerek Bursa'ya yerleşmiştir.
Dönemin padişahı Yıldırım Bayezid Han'ın kızı Hundi Hatun'la evlenen Emir Sultan Bursa'nın manevi rehberi, ilacı, asıl Sultanı olmuştur. Osmanlı topraklarının dört bir köşesinde bulunan müridlerini yılda bir kez dahi olsa bir araya getirip, manevi feyz dağıtan bu büyük zat, adını ilkbaharda açıp Bursa'ya nezih kokusuyla aşkı hatırlatan erguvan çiçeğinden alan bir cemiyet kurmuştur. Her yıl baharda düzenlenen Erguvan Faslı'yla Bursa'yı şenlendiren ve adeta oraya bereket yağdıran Emir Sultan müridleri onun Hakk'a yürümesiyle bu faslı bir vasiyet addederek devam ettirmişlerdir. Sabahtan akşama kadar Emir Sultan Camii'nde zikrullah yapan müridler, halkın da geniş iştirakıyla adeta kendilerinden geçer, Osmanlı'ya yıllarca başkentlik yapmış olan Bursa'ya sevgi ve muhabbet dağıtırlarmış. 19.yy'ın sonuna kadar devam eden bu güzel fasıldan günümüze kalan sadece Emir Sultan Hazretlerinin türbesidir. Bursa halkı manevi tasarrufunu hala üzerlerinde hissettikleri Emir Sultan'larını çok seviyor, her müşkillerinde onun manevi kapısını çalmaktan ve onun yüzüsuyu hürmetine Cenab-ı Hakk'a yalvarmaktan geri durmuyorlar.
Ama ne yazık ki son bir kaç senedir, batının yoğun kültürel tahakkümünden, batı şehri olması hasebiyle Bursa da nasibini almıştır. Batı kültürüyle, İslam'la bütünleşen doğu kültürünün alabildiğine mücadelesinin sahne olduğu bu güzel kent maalesef artık yorulmuş ve kendisini batının yoz kollarına terketmek üzeredir. İnsanları bütünleştiren, beraberliği ve muhabbeti sağlayan değerler unutulmuş ve bilhassa gençler, yanı başında duran büyük zatlardan habersiz, içinde barındığı toprağı tanımaz, gelenek ve göreneklerinden, dininden uzak bir hale gelmiştir. Artık erguvan çiçekleri bile küsmüş, açmamaktadır.
İşte o güzel fasıldan günümüze, hatırlandığında belleğimizde hoş sadalar bırakan anılar kalmıştır. Gençlerimiz kültürlerinden, kimliklerinden bihaber yetişmekte, üzerinde oturduğu hazinenin elinden kaçmasını hazin hazin seyretmektedir. Artık bu hazinelerin içerisine dalmanın, o derin okyanuslarda alabildiğine yıkanmanın, güzelliklerin aksettiği ayna olmanın vakti gelmedi mi?
Bir çoğumuzun ismini ilk kez duyduğu "Erguvan Faslı" Bursa'da Emir Sultan Hazretleri'nin başlatıp, onun vefatından sonra dervişlerinin devam ettirdikleri, 19. yy'ın sonuna kadar süren fakat günümüzde hiç hatırlanmayan büyük bir etkinliktir.
Medine'de bulunduğu sırada, aldığı manevi bir işaretle Anadolu'ya gelen Emir Sultan, rivayetlere göre, kendisine yol gösteren bulutun Bursa'da yok olmasıyla yanında bulunanlara "Ey kardeşlerim, bizim ömrümüzün kandili burada sönecek" diyerek Bursa'ya yerleşmiştir.
Dönemin padişahı Yıldırım Bayezid Han'ın kızı Hundi Hatun'la evlenen Emir Sultan Bursa'nın manevi rehberi, ilacı, asıl Sultanı olmuştur. Osmanlı topraklarının dört bir köşesinde bulunan müridlerini yılda bir kez dahi olsa bir araya getirip, manevi feyz dağıtan bu büyük zat, adını ilkbaharda açıp Bursa'ya nezih kokusuyla aşkı hatırlatan erguvan çiçeğinden alan bir cemiyet kurmuştur. Her yıl baharda düzenlenen Erguvan Faslı'yla Bursa'yı şenlendiren ve adeta oraya bereket yağdıran Emir Sultan müridleri onun Hakk'a yürümesiyle bu faslı bir vasiyet addederek devam ettirmişlerdir. Sabahtan akşama kadar Emir Sultan Camii'nde zikrullah yapan müridler, halkın da geniş iştirakıyla adeta kendilerinden geçer, Osmanlı'ya yıllarca başkentlik yapmış olan Bursa'ya sevgi ve muhabbet dağıtırlarmış. 19.yy'ın sonuna kadar devam eden bu güzel fasıldan günümüze kalan sadece Emir Sultan Hazretlerinin türbesidir. Bursa halkı manevi tasarrufunu hala üzerlerinde hissettikleri Emir Sultan'larını çok seviyor, her müşkillerinde onun manevi kapısını çalmaktan ve onun yüzüsuyu hürmetine Cenab-ı Hakk'a yalvarmaktan geri durmuyorlar.
Ama ne yazık ki son bir kaç senedir, batının yoğun kültürel tahakkümünden, batı şehri olması hasebiyle Bursa da nasibini almıştır. Batı kültürüyle, İslam'la bütünleşen doğu kültürünün alabildiğine mücadelesinin sahne olduğu bu güzel kent maalesef artık yorulmuş ve kendisini batının yoz kollarına terketmek üzeredir. İnsanları bütünleştiren, beraberliği ve muhabbeti sağlayan değerler unutulmuş ve bilhassa gençler, yanı başında duran büyük zatlardan habersiz, içinde barındığı toprağı tanımaz, gelenek ve göreneklerinden, dininden uzak bir hale gelmiştir. Artık erguvan çiçekleri bile küsmüş, açmamaktadır.
İşte o güzel fasıldan günümüze, hatırlandığında belleğimizde hoş sadalar bırakan anılar kalmıştır. Gençlerimiz kültürlerinden, kimliklerinden bihaber yetişmekte, üzerinde oturduğu hazinenin elinden kaçmasını hazin hazin seyretmektedir. Artık bu hazinelerin içerisine dalmanın, o derin okyanuslarda alabildiğine yıkanmanın, güzelliklerin aksettiği ayna olmanın vakti gelmedi mi?