Cemaatle konak ve büyük evlerde teravih kılındıktan ve herkes birbirini tebrik ettikten sonra tepsilerde şerbetler dağıtılırdı. Bu usul Ramazan adetleri içine girmiştir. Bunu takiben kahveler gelir ve bir taraftan da teravihden sonra gece oturmaya gelen ziyaretçiler sökün etmeye başlardı. Bu suretle buraları geceleri dolup boşanır. Çünkü buralarda hoş sohbet, latifeci ve nükteli konuşanlar da bulunur. Bunların sohbetine doyum olmazdı.
Misafirliğe gidenler arasında harem ve selamlık adabına son derecede riayet edildiği cihetle kadınlar da ayrıca toplanırlar ve münavebe ile birbirlerinin evlerine giderlerdi. İstanbul'da, Avrupa'da olduğu gibi gece hayatı yoktu. Ramazandan hariç zamanlarda yatsıdan sonra herkes evine çekilirken Ramazan geceleri halk sokaklara dökülür, hatta bir nevi, halk kulübü olan kahvehaneler sahura kadar açık bulunurdu. Çünkü evlerde hususi ziyaretlere gidemeyen halk buralarda toplanırd. Ramazana mahsus, kahvehaneler resimlerle süslenir ve rengarek kağıt fenerlerle tenvir olunuyordu.
Zamane çocukları bu fırsatı ganimet bilip evlerinin önünü de hallirine göre bir veya birçok kağıt fenerlerle süsler, bunlar ıssız ve karanlık sokaklara nur saçardı.
Geceler, İstanbulda bir asır önce aydınlık değildi. Bu cihetle fenersiz sokaklara çıkılamazdı. Fenersiz tutulanlar hakkında tenbihler yapılır ve tekerrür ederse ceza görürlerdi. Zengin ve hali vakti yerinde zevat yakın veya uzak gece ziyaretlerine gideceklerse, uşak veya ayvazları ve bazen de kahyaları önden büyük boy muşamba feneri ile yollarını aydınlatırlardı. Buna fener çıkmek denirdi. Böyle tertibatı olmayanlar da ani bir yere gidecek olursa bakkaldan bir kağıt fener alır, içine bir ufak mum diktirilirdi. Ramazanlarda yollarda latife olsun diye çocuklar kağıt fenerlilere takılır ve onları verip yaktırmadan içleri rahat etmezdi.
Yarım asır önce ben bile İstanbul'da komşuya giderken fenerle dolaşıldığını hatırlarım. Zira ücra ve iç sokaklar aydınlatılmazdı. Bundan maksat, önlerini görebilmek, bugün bile misalleri olan sokaklarda çukurlara düşmemek ve çamurlara batmamaktı.
Ramazan gecelerinde caddelerin ve sokakların kalabalığı sahur zamanına kadar sürerdi. Herkes istediğini yere gider, gezer ve hoşuna gidebilecek eğlence yerlerini ihmal etmezdi. Fakat kadınlar sokakta hükümetin tenbihi dahilinde gezebilirler ve eğlence yerlerine gitmekten mahrum kalırlardı.
Misafirliğe gidenler arasında harem ve selamlık adabına son derecede riayet edildiği cihetle kadınlar da ayrıca toplanırlar ve münavebe ile birbirlerinin evlerine giderlerdi. İstanbul'da, Avrupa'da olduğu gibi gece hayatı yoktu. Ramazandan hariç zamanlarda yatsıdan sonra herkes evine çekilirken Ramazan geceleri halk sokaklara dökülür, hatta bir nevi, halk kulübü olan kahvehaneler sahura kadar açık bulunurdu. Çünkü evlerde hususi ziyaretlere gidemeyen halk buralarda toplanırd. Ramazana mahsus, kahvehaneler resimlerle süslenir ve rengarek kağıt fenerlerle tenvir olunuyordu.
Zamane çocukları bu fırsatı ganimet bilip evlerinin önünü de hallirine göre bir veya birçok kağıt fenerlerle süsler, bunlar ıssız ve karanlık sokaklara nur saçardı.
Geceler, İstanbulda bir asır önce aydınlık değildi. Bu cihetle fenersiz sokaklara çıkılamazdı. Fenersiz tutulanlar hakkında tenbihler yapılır ve tekerrür ederse ceza görürlerdi. Zengin ve hali vakti yerinde zevat yakın veya uzak gece ziyaretlerine gideceklerse, uşak veya ayvazları ve bazen de kahyaları önden büyük boy muşamba feneri ile yollarını aydınlatırlardı. Buna fener çıkmek denirdi. Böyle tertibatı olmayanlar da ani bir yere gidecek olursa bakkaldan bir kağıt fener alır, içine bir ufak mum diktirilirdi. Ramazanlarda yollarda latife olsun diye çocuklar kağıt fenerlilere takılır ve onları verip yaktırmadan içleri rahat etmezdi.
Yarım asır önce ben bile İstanbul'da komşuya giderken fenerle dolaşıldığını hatırlarım. Zira ücra ve iç sokaklar aydınlatılmazdı. Bundan maksat, önlerini görebilmek, bugün bile misalleri olan sokaklarda çukurlara düşmemek ve çamurlara batmamaktı.
Ramazan gecelerinde caddelerin ve sokakların kalabalığı sahur zamanına kadar sürerdi. Herkes istediğini yere gider, gezer ve hoşuna gidebilecek eğlence yerlerini ihmal etmezdi. Fakat kadınlar sokakta hükümetin tenbihi dahilinde gezebilirler ve eğlence yerlerine gitmekten mahrum kalırlardı.