İbrahim Hakkı Erzurumi Hz.
Ölümden önce olan her şeye dünya denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyadan değil ahiretten sayılırlar. Çünkü, dünya ahiret için tarladır. Ahirete yaramayan dünyalıklar, zararlıdır. Haramlar, günahlar ve mübahların fazlası böyledir. Dünyada olanlar dinimize uygun kullanırsa, ahirete faydalı olurlar. Hem dünya lezzetine, hem de ahiret nimetlerine kavuşulur. Mal iyi de değildir, kötü de değildir. İyilik, kötülük, onu kullanandadır. O halde mel'ûn olan, kötü olan dünya, Allah-ü Teala'nın razı olmadığı, ahireti yıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demektir. Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, şehvetlerine düşkün olanlar, yolda hayvanın süsü ile, palanı ile, otu ile uğraşıp, arkadaşlarından geri kalan yolcuya benzer. Çölde yalnız kalıp, helak olur. İnsan da ne için yaratılmış olduğunu unutup, dünya zinetlerine aldanır, ahiret hazırlığı yapmazsa, ebedi felakete sürüklenir. Dünya sevgisi ahirete hazırlanmaya mani olur. Çünkü, kalb onu düşünmekle, Allah'ı unutur. Beden, onu elde etmeye uğraşarak ibadet yapamaz olur. Dünya ile ahiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse ibadetini yapmaz ve geçiminde, kazancında, Allah-ü Teala'nın emir ve yasaklarını gözetmezse, dünyaya düşkün olumuş olur. Allah-ü Teala herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez.
İsmail Fakirullah hazretleri, talebesi İbrahim Hakkı için pek çok sözler söylemiş, ondan iftiharle bahsetmiştir. Bunlardan basıları aşağıdadır:
"Molla İbrahim! Ben babamdan, o da dedemden bütün ilimleri okutmaya mezûnuz. Mesabih'in talimi, Mealim-üt-Tenzil tefsiri ve din ilimlerini öğretmekte seni me'zûn kıldım."
"Molla İbrahim! Esas olan kalptir, şart olan muhabbettir. Kalbinde arzusu olan Mevlayı bulur. Çünkü o kuluna yakındır ve onunladır."
"Molla! Ben Fakirullah'ım. Allah-ü Teala'nın sevdiğini severim."
"Molla! Gökler ve yerler yaratılalıdan beri sen bizim sevgilimizsin."
"Molla! Cennet ve Cehennem için değil, belki Allah yolunda muhabbetimiz içinsin."
"Molla! Sen bizim çocuğumuzsun. Sen benim yanımda Abdülkadir gibisin. Evladım gibisin."
"Molla! Benden haya etmeyi bırak. Bana dön. Sen bendesin. Ne yaparsan kabûlümdür."
"Molla İbrahim! Bize yakın olan uzak, uzak olan yakındır. Sen nerede olsan benim yanımdasın. Seni denize atsam, Allah-ü Teala tekrar seni bana verir."
"Molla! Burada biz seni terbiye ederiz. Allah-ü Teala seninledir. O, senin yardımcındır. O seni korur. Sana uzun ömür, çok evlad versin ve sonunu hayır eylesin."
"Molla! Allah-ü Teala'ya, bütün arzularını sana kolayca vermesi için yalvardım ve dua ettim. Allah-ü Teala'dan, bütün maksatlarına kavuşmanı ümid ederim."
Bir gün sohbetinde talebelerine şöyle buyurdu:
"Ey Müminler! İnsan kendi vücûduna dikkatle baksa, yaratıcısının zatını öğrenir. Arif-i billah (Allah'ı bilen) olur. Çünkü bir insan düşünüp, vücûdundan eser yokken, bedenine ve yaradılışına dikkatle baksa, evvelindeki iki damla mayi idi. Ne kemiği, ne eti, ne damarları, ne de kanı vardı. Ne rûhu, ne aklı ve ne iz'anı vardı. Fakat sonradan, içi ve dışı harikalarla dolu, nice akıl şaşırtıcı organlar ve gönül sevici güzel ahlak ile bezenmiş olan bu vücûd ve rûhun bir yaratcısı olduğunu idrak eder. Bu yaratıcı, kainatın bütün zerrelerine hakim olur, onlara dilediği gibi tesir eder. Görünen ve görünmeyen her şeyi bilir. Her vücûd, her organ ve her cüz, hep, onun kudret, hikmet ve rahmetine gömülür. İnsan, bedeninin mükemmeliyetine ve organlarının yapı inceliğine, işleyişine ve faydalarına dikkatle bakınca yaratıcısının kudretini, büyüklüğünü daha iyi anlar ve O'na, o derece sevgiyle bağlanır ve bilir ki; bütün bu ince yapılı makina, duyu organları ve kuvvetleriyle, ilim ve tekniğiyle Cenab-ı Hakkın lütuf, inayet ve rahmetinin eseridir."
Ölümden önce olan her şeye dünya denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyadan değil ahiretten sayılırlar. Çünkü, dünya ahiret için tarladır. Ahirete yaramayan dünyalıklar, zararlıdır. Haramlar, günahlar ve mübahların fazlası böyledir. Dünyada olanlar dinimize uygun kullanırsa, ahirete faydalı olurlar. Hem dünya lezzetine, hem de ahiret nimetlerine kavuşulur. Mal iyi de değildir, kötü de değildir. İyilik, kötülük, onu kullanandadır. O halde mel'ûn olan, kötü olan dünya, Allah-ü Teala'nın razı olmadığı, ahireti yıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demektir. Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, şehvetlerine düşkün olanlar, yolda hayvanın süsü ile, palanı ile, otu ile uğraşıp, arkadaşlarından geri kalan yolcuya benzer. Çölde yalnız kalıp, helak olur. İnsan da ne için yaratılmış olduğunu unutup, dünya zinetlerine aldanır, ahiret hazırlığı yapmazsa, ebedi felakete sürüklenir. Dünya sevgisi ahirete hazırlanmaya mani olur. Çünkü, kalb onu düşünmekle, Allah'ı unutur. Beden, onu elde etmeye uğraşarak ibadet yapamaz olur. Dünya ile ahiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse ibadetini yapmaz ve geçiminde, kazancında, Allah-ü Teala'nın emir ve yasaklarını gözetmezse, dünyaya düşkün olumuş olur. Allah-ü Teala herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez.
İsmail Fakirullah hazretleri, talebesi İbrahim Hakkı için pek çok sözler söylemiş, ondan iftiharle bahsetmiştir. Bunlardan basıları aşağıdadır:
"Molla İbrahim! Ben babamdan, o da dedemden bütün ilimleri okutmaya mezûnuz. Mesabih'in talimi, Mealim-üt-Tenzil tefsiri ve din ilimlerini öğretmekte seni me'zûn kıldım."
"Molla İbrahim! Esas olan kalptir, şart olan muhabbettir. Kalbinde arzusu olan Mevlayı bulur. Çünkü o kuluna yakındır ve onunladır."
"Molla! Ben Fakirullah'ım. Allah-ü Teala'nın sevdiğini severim."
"Molla! Gökler ve yerler yaratılalıdan beri sen bizim sevgilimizsin."
"Molla! Cennet ve Cehennem için değil, belki Allah yolunda muhabbetimiz içinsin."
"Molla! Sen bizim çocuğumuzsun. Sen benim yanımda Abdülkadir gibisin. Evladım gibisin."
"Molla! Benden haya etmeyi bırak. Bana dön. Sen bendesin. Ne yaparsan kabûlümdür."
"Molla İbrahim! Bize yakın olan uzak, uzak olan yakındır. Sen nerede olsan benim yanımdasın. Seni denize atsam, Allah-ü Teala tekrar seni bana verir."
"Molla! Burada biz seni terbiye ederiz. Allah-ü Teala seninledir. O, senin yardımcındır. O seni korur. Sana uzun ömür, çok evlad versin ve sonunu hayır eylesin."
"Molla! Allah-ü Teala'ya, bütün arzularını sana kolayca vermesi için yalvardım ve dua ettim. Allah-ü Teala'dan, bütün maksatlarına kavuşmanı ümid ederim."
Bir gün sohbetinde talebelerine şöyle buyurdu:
"Ey Müminler! İnsan kendi vücûduna dikkatle baksa, yaratıcısının zatını öğrenir. Arif-i billah (Allah'ı bilen) olur. Çünkü bir insan düşünüp, vücûdundan eser yokken, bedenine ve yaradılışına dikkatle baksa, evvelindeki iki damla mayi idi. Ne kemiği, ne eti, ne damarları, ne de kanı vardı. Ne rûhu, ne aklı ve ne iz'anı vardı. Fakat sonradan, içi ve dışı harikalarla dolu, nice akıl şaşırtıcı organlar ve gönül sevici güzel ahlak ile bezenmiş olan bu vücûd ve rûhun bir yaratcısı olduğunu idrak eder. Bu yaratıcı, kainatın bütün zerrelerine hakim olur, onlara dilediği gibi tesir eder. Görünen ve görünmeyen her şeyi bilir. Her vücûd, her organ ve her cüz, hep, onun kudret, hikmet ve rahmetine gömülür. İnsan, bedeninin mükemmeliyetine ve organlarının yapı inceliğine, işleyişine ve faydalarına dikkatle bakınca yaratıcısının kudretini, büyüklüğünü daha iyi anlar ve O'na, o derece sevgiyle bağlanır ve bilir ki; bütün bu ince yapılı makina, duyu organları ve kuvvetleriyle, ilim ve tekniğiyle Cenab-ı Hakkın lütuf, inayet ve rahmetinin eseridir."