Birlikte okunan kitap ve dergilerden sorular çıkarır ve cevaplayan "Gülçocukları"nı mutlaka ya bir büyük çikolata veya yeni bir kitap ya da dergi ile ödüllendirirdi...
Evde okunan kitapların ve dergilerden bâzı yazıların konularını, özetlerini, ana fikrini en iyi şekilde dile getiren "Gülçocuk" da mutlaka benzer bir hediyeye kavuşurdu...
"Gülçocuklar" bunun içindir ki âdeta birbirleriyle yarışır ve en fazla takdirkâr sözlere kavuşmak ve ödül almak bakımından zaman zaman kendi aile fertlerinden de yardım isterlerdi...
Öyle ki, içlerinden 32 farzı bilmeyen, abdestin nasıl alındığını, namazın nasıl kılındığını öğrenmeyen hiç kimse kalmamıştı. Büyük çocukların hemen hepsi, namaz sûrelerinin yanında bâzı aşir ve duâları da ezberlemiş, duyanları hayretler içerisindebırakmışlardı...
Güldede'nin öğretme metodlarından bir de bir sonraki gün toplantıda işlenecek olan konuyu ilgili kitaptan Gülçocuklara göstermek, derste önce kendisinin okuması, sonra da birkaç çocuğa okutması, akabinde de sorular sorması şeklindeydi...
Meselâ konu "Peygamberler" ise, katlı sayfayı açan Güldede; ağır ağır, bazen de bir cümleyi birkaç kerre tekrarlamak suretiyle onlara şu satırları okurdu:
"Bu âlem, yani herşey yok idi. Allahü teâlâ, bunları yoktan var eyledi. Bu âlemin, Kıyâmet Gününe kadar insanlarla ma'mur olmasını istedi. Âdem aleyhisselâmı toprakdan yaratıp, O'nun çocukları ile âlemi süsledi. İnsanlara dünyâda ve âhiretde rahat yaşamak, saâdete kavuşmak için lâzım olan şeyleri bildirmek için, içlerinden bâzılarını Peygamber olarak şereflendirdi. Bunlara yüksek mertebe vererek, başka insanlardan ayırdı. Peygamberlere (aleyhimüsselâm), Cebrâil aleyhisselâm ismindeki bir melek ile emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Bunlar da, bu emirleri, Cebrâil aleyhisselâmın getirdiği gibi ümmetlerine bildirdi. Peygamberlerin birincisi, Âdem aleyhisselâm, son geleni Muhammed Mustafa (aleyhisselâtü vesselâm) efendimizdir. Bu ikisinin arasında, çok Peygamber gelip geçmiştir. Bunların adedini, ancak Allahü teâlâ bilir. İsimleri malûm olan yirmialtısı şunlardır:
Âdem, Şis (Şit), İdris, Nûh, Hûd, Salih, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakûp, Yusûf, Eyyûb, Lût, Şuayb, Mûsa, Hârun, Dâvud, Süleyman, Yûnus, İlyâs, Elyesa, Zülkif, Zekêriyya, Yahyâ, İsâ ve Muhammed Mustafâ (aleyhimüssalâtü vesselâm)dır. Bunlardan Şit'den başka, yirmibeşi Kur'ân-ı Kerîm'de, Üzeyir ve Lokman ve Zülkarneyn de yazılıdır. Fakat, âlimlerimiz arasında, bu üçü için ve Tübba ile Hıdır için, peygamber diyen olduğu gibi, Veli diyen de vardır.