Gazete sayfalarının köşesinde kalmış bir haber. Üzerinde fazla durulmamış, önemsenmemiş ve bu sebebden olsa gerek iç sayfalarda küçük bir yer ayrılmış. Belki de gerçekten haber niteliği taşımayacak üzerinde durulmayacak bir haber olarak düşünülmüş. Fakat habere tarihi bir çerçeveden bir sosyal bilimci olarak bakıldığında ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
Haber şu başlıkla verildi, kimi gazetelerde "Malezya ve Bangladeş'ten Türkiye'ye tam destek." Haberin açılımı ise şöyle: "Türkiye'nin devralacağı, Afganistan'da görev yapan Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nün (İSAF) komutasının yapısına ilişkin, 9-10 Mayıs'ta Genelkurmay Başkanlığı'nda düzenlenen toplantıda, güce destek veren ülkelerin yardımlarını sürdürme eğiliminde oldukları, Malezya ve Bangladeş'in de Türkiye'nin liderliğindeki güce katkıda bulunmak istedikleri beyan edildi." Haber devam ediyor. Fakat burada bana göre çarpıcı ifadeler "Türkiye'nin önderliğindeki güce Malezya ve Bangladeş'in katkıda bulunmak istemeleridir." Birden bu satırları okurken hafızamdan Çanakkale ve Kurtuluş savaşı geldi ve geçti. Bir anda duygulandım. Zira aynı manzaranın bir başka versiyonu Anadolu toprakları için oynanıyordu, Batının küresel canavarları bir bahane uydurup Osmanlı yurduna saldırmışlardı. O dönemin tek bağımsız toprağı Anadolu kalmıştı, o da yarı sömürge halindeydi. Diğer İslam toplumları ise İslam dünyasının bağımsızlık yolunun tekrar Anadolu'dan geçtiği inancındaydılar. İşte bu sebebden dolayıdır ki Anadolu insanına bel bağladılar. Anadolu'da bir bağımsız Türkiye özlemi duydular. Tarihin hangi döneminde olursa olsun, Türk insanı kendi milli kültürü ile ortaya çıkmak istese etrafında bir ümit kuşağı kuruluyor. Bu Türk milletinin egemenlik altına aldığı milletlere karşı uyguladığı müsamaha ve adaletten kaynaklanıyor. Buna örnek istiyorsanız Türk tarihinin her sayfasını buna örnek gösterebiliriz. Osmanlının hakimiyetinde beşyüz yıldan fazla yaşayan Ermenilerin, Rumların, Arapların, Sırpların isyan çıkarmadan yaşamaları bunlara birer örnektir. Gerçek şudur. Türkiye ISAF'ın komutanlığına soyunduğunda hemen iki devlet o zaman "biz de varız" mesajını verdi. Çünkü bunlar biliyor ki Mehmetçiğin gittiği yerde adalet vardır, şefkat vardır. Fitne, fesat tohumları yoktur. Bu sadece küçük bir yaprak sallantısıdır. Türkiye kendine geldiğinde, kendi özgüvenine kavuştuğunda mazlum milletler tekrar Türkiye'nin etrafında şefkat kuşağı oluşturacaktır.
Bunun için yapılması gereken tek şey güçlü olma ve kendin olduğunun farkına varmadır. Türkiye bu konuda güçlü ve milli bir ordu, milli bir ekonomi ve milli bir siyasi yapıya sahip olmalıdır. Bunun için un vardır, yağ vardır. Helva ortaya çıkartılmalıdır. Güçlü bir Türkiye için güçlü bir lider gereklidir. Şafak sökmek üzeredir.