Ebü Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Lihyan kabilesine bir askerî birlik göndermeye karar vermişti: "Her iki kişiden biri atılsın, sevapta ortak olacaklar" buyurdu.
Müslim, İmâret,1896.
Ebu Said (radıyallahu anh)'in bu rivâyeti bir başk vecihte şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Lihyân'a bir müfreze gönderdi. (Bunu tertiplerken) şöyle demişti: "Her iki kişiden biri (orduya katılmak üzere) çıksın!"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), sonra oturanlara: "Sizden kim, gidenin ailesine ve malına iyi şekilde nezâret eder, hâmi olursa, ona gidenin sevabının yarısı eksiksiz verilir" buyurdu.
Ebu Dâvud, Cihâd 21, (2510).
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Ben bir seriyyeye katılmıştım. Askerler (bir ara) bir fırarda bulundu, ben de onlar arasında idim. Oradan uzaklaşınca: "Şimdi ne yapacağız, cihaddan kaçtık, Allah'ın gazabıyla dönüyoruz" diye müzâkere ettik. Sonunda: "Medine'ye girelim, bizi kimse görmez" diye düşündük.
Ancak Medine'ye varınca: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gidip, kendimizi arzederek, bizim için bir tevbe imkânı varsa onu yerine getirsek, yoksa geri gitsek" diye kararlaştırdık. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a uğrayıp "Biz firârîleriz!" dedik. Bize yaklaşarak:
" -Hayır siz, firârîler değil, savaşa tekrar dönmek üzere manevra yapmış kişilersiniz" buyurdu. Kendisine yaklaştık, mübarek ellerinden öptük. Bize: "Ben Müslümanların ilticâgâhıyım" dedi."
Ebu Dâvud, Cihâd 106 (2647); Tirmizî, Cihâd 36, (1716)].