...Oturmuşsun, şurada en güzel, nadide sofralar kurulmuş, yiyor, içiyorsun. Hakkı tavsiyede Peygamber örneğiBir zat-ı muhteremle konuşurken ona; "Efendim! Lütfen bana Cenab-ı Hakk'tan bahsedin. Nerededir? Nasıldır?" dedim. "O açıktadır, görmüyor musun?" dedi. Hz. Ali, görmediğim "Allah'a inanmam" diyor. Niyazi Mısri de: "Görünen Kendi Zâtıdır / Değil, sanma ki gayrullah" diyor. Her şeyde Allah görülüyor. Nasıl görüyoruz? Nasıl işitiyoruz? Nasıl bir hayatımız var? Bunlar ardı ardına geldiği zaman o güç, o kudret bir de bakıyorsunuz, ortaya çıkıyor. Onun için imanın sıhhati şart ve amel ile onu takviye etmek esastır.Diğer taraftan siz bir gerçeği yaşıyıp hayatınıza geçiriyorsunuz. Peki sen saraylarda, köşklerde, güzel yerlerde hayatını geçirirken, yanı başındaki insanın, çukurda, çöplükte olmasını ister misin? Oturmuşsun, şurada en güzel, nadide sofralar kurulmuş, yiyor, içiyorsun. Yanı başında bir tane fakir adam sana bakıyor. Zavallıya bir kaşık yemek de ikram etmiyorsun. Bu yaptığın edebe uygun düşmeyen bir davranış değil midir? Maneviyat da böyledir. Onun için o yaşadığın gerçeği, Hakkı tavsiye edeceksin, anlatacaksın. Bazıları da küfrün temsilcisi olarak, "Neden sen bunu ayıktırıyorsun? İrşad ve ikaz ediyorsun?" diye üzerine gelir, gelecektir. Bu sebeple çile çekeceksin. Meşakkat içerisinde olacaksın. Bütün peygamberlerin hayatına bakın, hiç bir dönem ve devirde peygamberlere insanlar; "Aferin! Ne kadar akıllı bir insansın. Ne kadar güzel şeylerden bahsediyorsun" dememişlerdir. Bilakis, "Vayy! Sen bizim inandığımız şu tanrılara mı kafa tutuyorsun?" demişlerdir. Kimini ateşe atmışlar, kimini hızarla kesmişler, kimini dövmüşler, kimine sövmüşler, taşlamışlar vs. Peygamberler tarihine baktığınız zaman manzara budur. Akleden insan sayısı maalesef çok olmuyor. Onun için bu yolda siz Hakkı hakikati tavsiye ederken sizi taşlarlar, size söverler, sizi incitirler. Bunlara da aldırış etmeyeceksiniz.