Hased
Resul-i Ekrem'in (sav) fert ve toplum eğitiminde mücadele ettiği ahlâk-ı zemime unsurlarından biri de haseddir. Hased, kalbî bir hastalık olup, ateşin odunu yaktığı gibi iyilikleri yer bitirir. Böylece kendisi başlı başına bir günah olarak kalmaz, iyilikleri de mahveder. Hased, hased edilenin mağduriyetiyle gerçekleşen ve insanlar arasındaki kin, buğz, adavet ve anarşinin körüklenmesine sebep olan büyük ve tehlikeli bir hastalıktır. Hasedin kökü kalplerde; dalı, budağı, tezahürü, azalarda ve cemiyettedir. Bütün düşmanlıkların temelinde hasedi bulmak mümkündür. Cahiliyye çağının akıllı geçinen insanlarının Resulullah'ın nübüvvet ve risaletine itirazlarının kökünde yine hased vardır. "Abdulmuttalib'in yetimi" ve "fakir" olarak nitelenen o İki Cihan Serveri, kibir ve hased sebebiyle tanınmamıştır.
Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Ateşin odunu yakıp yokettiği gibi, hased de sevapları yer ve mahveder."
Bu cümleden olarak ümmet-i Muhammed ciddî şekilde uyarılır:"Çekememezlik yapmayın, birbirinizden ayrılmayın, husumetleşmeyin, arka çevirmeyin, ey Allah'ın kulları kardeş olun!"
"Geçmiş milletlerin hastalığı size de sirayet etti. O, çekememezlik ve düşmanlıktır. Bu çekememezlik tıraş eder, kökünden kazır. Ben size saçı sakalı tıraş eder demiyorum, dini kazır, dinin kendini giderir. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz mümin olmadan cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmeden de mümin olamazsınız. Sevginin nasıl yerleştiğini size bildireyim mi? Aranızda selâmı yayın, açıkça selâmlaşın, selâmı açığa çıkarın." "Şurası muhakkak ki, benim ümmetime de geçmiş ümmetlerin hastalığı sirayet edecektir." (Bu hastalık nedir? diye soranlara:) "Küfran-ı nimet, bollukta azgınlık, servet edinmekle övünmek, dünyalıkta başkasına göz dikmek, birbirinden uzaklaşmak ve hased etmektir ki, bu suretle hududu aşarlar. Sonra da perişan olurlar."
Hased, ahlâk-ı zemimenin en köklü unsurlarındandır. Gadap, husumet ve her türlü düşmanlığın sebebi haseddir. Hased küfre kadar sürükleyen büyük bir felakettir: "Mümin gıpta, münafık ise hased eder." "Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizin inandıktan sonra inkar etmenizi isterler."