logo
29 MART 2024

HOŞGELDİN YA ŞEHR-İRAMAZAN

18.11.2001 00:00:00
Ramazan YazılarıMANEVİ ZİYNETLERİMİZHümeyra EZERGÜL

Geçen haftaki yazının bir devamı niteliğinde olan bu yazıda Ramazan-ı Şerif'e girmiş olma sebebiyle biraz bu konuya değinip, başlamış olduğumuz teravih namazının faziletlerine inşallah devam edeceğim.

Nihayet müminlerin heyecanla bekledikleri, sevap kefelerini yüklüce doldurabileekleri bu mübarek günlere eriştik. Bu nimeti ve fırsatı; hakkıyla değerlendirebilmek, her aklını kullanan iman etmiş kişinin tereddütsüz yapacağı bir vazifedir.

Yüce Allah (cc) "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır..." (1) "Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip-geçmiş ümmetlere yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazıldı. Umulur ki korunursunuz" (2) buyurmuştu. O (cc) kullarından kendi kendilerine kötülük yapmamalarını, oruç ile korunulması gereken her kötü şeyden korunmalarını isteyip, doğruyu Kur'an ile bulmalarını emretmiştir.

"Gerçekleri yükleyip taşımakta sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz O, (sabır ve namaz) kalbi Allah'a saygı ile ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir" (Ayette geçen sabırdan muradın oruç olduğu söylenmiştir. oruç ve namaz imanı takviye eder. Nefsin kibrini kırar, tembelliği ve uyuşukluğu giderir. Zor işler karşısında insanı güçlü kılar). Bu Ayet-i Kerime'den de anlaşıldığı üzere bir insanın sabır gösterip, oruç tutması, Rabb'ine yönelip namaz kılması, doğruyu bulmak için Kur'an okuması kolay bir iş değildir. Sadece bunları yapabileceklerin, Rabb'ine saygı duyanlar ve O'ndan bu saygı ile ürperenler olduğu vurgulanmaktadır.

Bizler bu şanı, şerefi bulmuş kullardan isek ne büyük nimet içerisinde olduğumuzu kavramalı, halimize şükürler etmeliyiz. Şayet henüz bu şerefe nail olamamışsak inancımızın kuvvetlenmesi, son nefeste iman üzere olabilmek, kibir ve tembelliği atabilmek ve güçlü bir iradeye de sahip olabilmek için bu ibadetlere bu nadide ay ve vakitte hemen başlamalıyız. Çünkü bizler Amentü'yü okuyan, Allah'ın varlığını, birliğini, bilen, O'nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, kadere ve ölümden sonra dirilmeye yani ahiret gününe inananlarız. Bunun için söylediklerimiz ile icraatlarımız örtüşmek zorunda. Bu konular asla hafife alınamaz ve samimi insanların ahiret için çalışmamaları düşünülemez. Böyle kimseler için Rabb'imiz "İşte o, kalbi Allah'a saygı ile ürperenler, kendilerinin herhalde Rab'lerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve kabullenen kimselerdir" (4) buyurmuştur.

Bizler de inanan insanlar olarak bu mübarek ayda bu çok ciddi konuyu, ciddi bir şekilde ele alıp düşünmeliyiz. Kur'an-ı Kerim'i bol bol okuyup, Ayet-i Kerimelerin anlamlarını incelemeli, manalarıyla hayatımıza çekidüzen vermeliyiz. Umulur ki Yüce Allah (cc) oruçlarını tutup, namazlarını kılan, gecelerini de teravih ile süsleyenlere lütuf ve merhametiyle muamele eder de eksiklerimizi tamamlatır, gerçek insanların ve İslam'ı tam yaşayanların safına katar.

Ramazan gecelerinin süsü teravihin "Onbirinci gecesini eda eden, öldüğü gün anasından doğduğu gibi tertemiz Rabb'ına vasıl olur. On ikinci günün gecesi teravih kılan mutlu ve kutlu kimse mahşer yerine, yüzü ayın ondördü gibi nurlar saçarak gelir. Onüçüncü günün gecesi terevih kılan, meydan-ı Arasatta her korkudan emin olarak kaim olur. Ondördüncü gece teravihi kılan kişiye, bütün melekler kıldığı namaza şahadet ederler. O kimse kıyamet günü hesaptan kurtulur. On beşinci gece teravihe kaim olana, arş ve kürsiyi hamil olan melekler salat ederler. Onaltıncı gece teravihi kılan kutlu mümine, nârdan azad olduğuna dair berat verilir ve cennete girmesine hüccet kaim olur. Onyedinci gece teravihe hazır olana, Enbiya Aleyhümüsselama verilen sevab verilir". (Kaldığımız yerden itibaren haftaya inşallah yine devam edeceğiz).

Dipnotlar

(1) Bakara-185.

(2) Bakara 183.

(3) Bakara 45.

(4) Bakara 46.

(5) Elhac Muzaffer Ozak, İrşad, 2. cilt, s. 83.

Ramazan GeceleriBalkanlarda RamazanBanislav Nusiç

-Hayırsever misin, Yakup? diye sordu yılan.

- Tabiî ki hayırseverim. Kâbe'den dönüyorum.

- O halde bana da büyük bir sevap işler misin?

- Hay hay! Sen de bana iyilik işlemedin mi sanki. Sokup zehirleyebilirdin, gene de yapmadın.

- Hayır, yapmadım değil, yapamazdım da, çünkü suçlu değilsin. Şimdi beni evime götür sonra hikâyemi anlatırım.

- İyi ama, neyle ve nasıl götüreyim seni?

- Beni önce torbana koyup şu karşıki tepeye kadar yürü. O çıplak tepeye çıkınca uzakta, batıya doğru eski, çökmüş bir kule göreceksin. Onun yanına varınca durup beni torbandan çıkar, olmaz mı? dedi yılan.

Ben de yılanın dediği gibi yaptım. Şimdi dahi bunu anlatırken tüylerim ürperiyor...

Burada Hacı Yakup öyküsünü bir an kesti, biraz soluklandı. Biz de susup, bir an önce devam etmesini bekliyorduk.

- ...Efendime söyleyeyim, dedi ve sonra devam etti: Gece yarısına doğru o çökmüş kuleye ancak varabildim. Torbadan yılanı çıkarıp yere bıraktım, o da:

"- Yakup, dedi, haydi şimdi, izimi hiç yitirmeden, ardımdan yürü."

-Senin ardından nereye yürüyeyim? diye merakla sordum yılana.

"- Senin şimdi dinlenmeye ihtiyacın var, acıkıp susamışsındır. Yarın da gideceğin yolu gösteririm, sana borçluyum" diye karşılık verdi.

Ben onun ardından yürüyerek, o da taşların üzerinden kayarak avlunun ortasına vardık. Birden yılanlara özgü bir çığlık bastı. O anda büyük bir taş yerinden kalktı, açılan gedikten bir ışık pınarı fışkırdı. Keskin bir aydınlık ortalığı öyle kapladı ki, bu taşın altında sanki güneş gizlenmişti. Bu yoğun aydınlıktan gözlerim kamaşmış ve kapanmıştı.

Sürecek...

eski RamazanlarErgun Hiçyılmaz

Osmanlı sultanlarının iftar sofraları gerçekten eşi benzeri bulunmaz bir nefaset ve çeşide sahiptir. Onca yemek çeşidi içinden padişah da olsanız seçimde zorlanırsınız.

Sarayda her kesim, iftarı kendi arasında açardı. Büyük siniler salonlara dizilir, saraylılar öbek öbek sofranın çevresine sıralanıp iftar açarlardı. Eski kadın efendilerin yalılarına iftara gelenlerin itibarlı olanlarını baş ağanın odasına, daha küçük rütbede bulunanları, diğer haremağaları ve baltacılar odalarına alırlardı.

İftardan sonra haremağaları vasıtasıyla Sultan ve Kadın Efendilere saygılar iletilir, karşılığında iltifatla beraber, derecelere göre hediye ve para alınırdı. Getiren haremağası, hediye veya parayı teslim etmeden önce öpüp başına koyar sonra sahibine verirdi. Alan da aldığı hediyeyi öpüp başına koymaya meecburdu.

Ancak padişahın iftar sofrasındaki ihtişam hiçbirine benzemez. Tarihçiler Sultan Aziz'in bir oturuşta bir kuzuyu rahatça kıvırdığını ifade ederler. Hatta bu yüzden kuvvetinin eşsizliğini ve sırtının yere gelmeyişini dile getirirler. "Eski bir başpehliven " imzalı tefrikalara bakarsanız, göbeği güneş görmemiş, yani sırtı yere gelmemiş nice pehlivan Abdülaziz ile boy ölçüşemez. Abdülaziz'in kuvveti mutfağa dayandırılır. Sofrasının iyi olduğuna itirazım yok. Ama bir oturuşta bir kuzu ufalamasına ve bütün pehlivanları tuşlamasına "muhalefet şerhi" koyuyorum. Pehlivanlar padişaha yenilmeyip de ne yapsınlar? Yedi düvele meydan okuyan, cihanı deviren padişahın çıkıp da bir pehlivana yenilmesi olacak şey mi?

Bu tevatür ve yakıştırmaların olsa olsa sofraların ihtişamından kaynaklandığını sanıyorum. Mesela ben Vahdettin Efendi olsaydım; pirinci, çorbası, şiş kebabı, tavuk köftesi, piyazlı pilici, sıcak paçası, bamya ezmesi, ebegümecisi, lahana dolması ve sigara böreğini havi listeye gözucu ile bakar ve şöyle derdim:

"Bre gafiller, sucuklu yumurta yok mudur?"

Hatta iri dermosondan mamul pastırmalı kurufasulyeyi, patlıcan turşusu ile götürüp tepeleme pilav ve bilhassa hoşafa kaşık sallamayı arzu etmek için padişah olmaya lüzum yok.

Bütün bu yazdıklarımın üstüne Vahdettin'in 24 Kanunsani (Ocak) 1337'deki yemek listesine baktım. Sadece köfte, paça, bamya ezmesi ve elma hoşafı yediğini gördüm!

LâtifelerLamiizâde Abdullah Çelebi

Yine anlatırlar: Şeyh Hacı Halife Hazretleri Allah rahmet eylesin -bir gün Bursa'nın bir sokağında dervişleriyle giderken bakmışlar ki, bir hâtun kişi bir yük odun satın almış. Odun yüklü hayvanı kapısından içeri giremediği için oduncu odununu sokakta balçığa döküp gitmiş. Hâtun da çamurlu odun taşımaktan rahatsız olup gâh hâneyi yapana ve gâh odunu satana yakışıksız sözler söyleyip, sokak içinde dikilerek türlü hayasızlıklar edermiş. Şeyh Hazretleri bunu görünce:

-Behey bacım, günahsız Müslümanlar'a söğeceğine vaktinde dışarı döktürmeseydin ya! demiş.

***

Rivâyet olunur ki, bir gün mü'minlerin emîri, Müslümanlar'ın reisi, Resûl'ün damadı ve Hazret-i Fatıma'nın eşi İmam Ali Hazretleri'nin önüne edepsiz, kötü sözlü ve katı yüzlü bir küstah gelip dedi ki:

-Neden Ebubekir'in ve Ömer'in halifelikleri esnasında halk kavga, karışıklık, husûmet ve ölüp öldürmekten uzaktı? Senin ve Osman'ın hilâfeti zamanında böyle çekiş, döğüş, kavga, ihtilaf ve bozukluk oldu? Hazret-i Ali

cevabında buyurdu:

-Zirâ ben ve Osman, Ebûbekir'e ve Ömer'e yardımcı idik. Sen ve senin emsâlin bana ve Osman'a yardımcı oldunuz.

***

Yine bir gün mü'minlerin emiri İmam Ali Hazretleri'nin meclisinde, Yahudi kavminden bir cemâat gelip dediler ki:

-Ey Müslümanlar'ın halifesi, ne oldu size ki, Nebinizin ölümünden sonra aradan on onbeş yıl geçmeden biri birinizle hile düzen ve kılınçla çıkıp vuruştunuz?

Hazret-i Ali buyurdu:

Ey Yahudi cemâati! Size de ne olduydu ki, henüz Nil nehinden ayağınız kurumamıştı ki, bir tâifeyi (gurubu) mücevher putlara taparken görüp dediniz: "Ya Musâ, bizim için o putlara tapan kavmin ilahları gibi bir ilah yap."

Gönül DostlarıMehmed Emîn Tokâdî Hz.

Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet daha öyle durduktan sonra yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zât ellerini kaldırıp dua etti. Duâdan sonra Fâtiha okundu ve herkes kalkıp dağılmağa başladı. Ben de kalkıp giderken o mübârek zât bana yaklaştı, yanıma gelip selâm verdi ve; "Hoşgeldin Emîn Efendi" dedi. Hâlimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Harem-i Şerif'in yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan sonra biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zât ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi ve bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu anladım. Fakat o anda selâmını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, geçip geldiğim yerlerden sorup cevap aldıktan sonra; "Edirne'de size emânet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'de ki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürûr içinde selâmı aldı. Artık beni talebeliğe kabûl edip, ders vermeye başladı ve Allah-ü Teâlâ'nın ismini zikretmemi söyledi. Sonra da şu beyti okudu:

Otuz kırk yıl geçince eylemiş tahkik Hâkânî

Ki bir Hakkı zikretmek değer mülk-i Süleymânı.

Bundan sonra dille anlatılmaz hallere ve nimetlere kavuştum. Fârisi bildiğim için, ekseriyetle Fârisî kelimelerle konuşurdu. Benden iki sene önce huzûruna gelen Tatar Ahmed Efendi adında bir zât ona hizmet etmekteydi. Ben huzûruna kavuşunca, Tatar Ahmed Efendi'yi Medine'de bulunan ve orada insanlara rehberlik yapan talebesi Abdürrahîm Buhâri'nin hizmetine gönderdi. Sonra benim İStanbul'a döneceğim sırada, Tatar Ahmed Efendi'yi tekrar Mekke'ye çağırıp, icâzet verip, Anadolu'ya insanları irşad için gönderdi.

1702 senesi hac mevsiminden, 1705 senesi hac mevsimine kadar, üç sene, Ahmed Yekdest Cüryânî Hazretleri'nin hizmetinde, derslerinde ve sohbetlerinde bulundum. Nihayet 1705 senesinde hacıların dönmesi sırasında, hocamın izni üzerine İstanbul'a döndüm."

Mehmed Emîn Tokâdî Hazretleri, hocası Ahmed Yekdest Hazretleri'nin sohbetlerinde yetişip, tasavvufta yüksek derecelere ulaştıktan sonra İstanbul'a dönünce, hocasının talebelerinden Muhammed Kumul Efendi'nin evine yerleşti ve İstanbul'da beş sene daha kaldı. Bu sırada Nakşibendî, Kâdîrî, Şâzilî, Şettâri yollarında yetişmiş bulunuyordu. İstanbul'da kaldığı bu beş sene müddetince Şehzâde Câmiinde ve Sultan Mahmûd Câmiinde talebelere ders verdi. Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Muhammed Kumul Efendi, Mevlânâ Hâce Ziyâüddîn, Halvetî büyüklerinden Mevlânâ Şeyh İsâ-yı Mahvî ve Sünbüliyye meşhurlarından Seyyid Nûreddin Sünbülî ile sohbet etti. Sonra Muhammed Kumul Efendi ile önce Habeş eyaletine sonra Kudüs'e gitti. Oradan da Mekke ve Medine'ye gitti. Bu esnada hocası Ahmed-i Yekdest Hazretleri vefat etmiş ve dört sene geçmiş idi.

Ramazan Sofrası

DOLDURULMUŞ PİLİÇ

Malzemesi (4 kişilik)

* 1 çay fincanı pirinç *2 çorba kaşığı margarin * 1 çorba kaşığı margarin *1 tatlı kaşığı kıyılmış soğan * 1 çorba kaşığı kuş üzümü *2 çorba kaşığı beyaz fıstık * 4 çorba kaşığı kıyılmış ciğer *1 büyük soyulmuş ve kıyılmış domates * karabiber, tarçın, yenibahar, tuz *1 3/4 çay fincanı et suyu yoksa su * 4 yarım piliç (kol kemiği hariç bütün kemikleri temizlenmiş ve but kısmı pirzola demiri ile dövülmüş) * 4 adet yağlı kağıt (18'e 25) * 4 kaşık margarin

Hazırlanışı

Önce ayıklanmış pirinci 1 saat ılık tuzlu suda ıslatıyoruz ve pirinci 4-5 defa yıkadıktan sonra süzüyoruz. Bu arada başka bir tencerede margarini kızdırıyoruz. Temizlediğimiz fıstıkları da tencerenin içine atarak hafifçe sarartıyoruz. Soğanı da ilave edip yarım dakika kavurduktan sonra bütün malzemeyi içine atıyoruz. Bunlar kaynarken bir başka tencereye 1 çorba kaşığı yağ koyup, kızdırıyor ve pirinci ilave ediyoruz. Bunu 3 dakika kevgirle kavurduktan sonru öteki tencerede kaynamış olan harcı da üzerine ekliyoruz. Bunu da 2 dakika kaynattıktan sonra ağır ateşli fırında 17 dakika pişiriyoruz. Daha sonra pilicin but kısmının üzerine 3 dolu çorba kaşığı pilav koyuyoruz ve pilicin göğüs kısmıyla üzerini kapatıyoruz. Dolma gibi, kenarları sıkıştırılıp kol kemikleri yukarı kalkık olarak yağlı kağıtların ortalarına yerleştiriyoruz. Üstü açık bir paket gibi, piliçleri bu kağıtlara sarıyoruz. Üzerilerine birer kaşık margarin koyuyoruz ve fırında 35 dakika pişirip servis yapıyoruz.

Afiyet Olsun

Mâniler

Akşamdan pilavı pişirdim

Gene karnımı şişirdim

Ben çok mani bilecektim

Ama defteri düşürdüm.

Eski cami direk ister

Söylemeye yürek ister

Benim karnım tok ama

Arkadaşımın börek ister.
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'

Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı

Adaylardan Mehmet Akarca 120, Ömer Kerkez 138 oy alırken, 9 boş oy, 71 de geçersiz oy kullanıldı. Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 11. tur oylamayla devam edilecek.
28.03.2024 16:24:00
Anadolu Ajansı
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılmaya başlanan başkanlık seçimlerinin onuncu turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.

Mehmet Akarca, Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilmiş, 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Bu kapsamda Yüksek Mahkemenin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da pazartesi günü sandık kuruldu ve Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk dokuz turunda hiçbir adayın, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması üzerine bugün, Akarca ve Kerkez'in katıldığı onuncu tur oylama yapıldı.

Oylama sonucu Yargıtay Başkanı Akarca 120, 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez ise 138 oy aldı. Seçime katılım 338 olarak kayıtlara geçerken, kullanılan oylardan 9'u boş, 71'i ise geçersiz sayıldı.

Sekizinci tur oylamada diğer aday Muhsin Şentürk 96 oy almış, 3 oy geçersiz sayılmış, boş oy ise kullanılmamıştı.

Seçime 1 Nisan Pazartesi günü 11. tur oylamayla devam edilecek. Bu turda Muhsin Şentürk de oylamaya katılabilecek.

Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor.

Okullar 1 Nisan'da tatil olacak mı?

31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri dolayısıyla okullar 1 Nisan 2024 Pazartesi günü tatil edildi
28.03.2024 15:32:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:37:04
AA
Okullar 1 Nisan'da tatil olacak mı?
Okullar 1 Nisan'da tatil olacak mı?

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri dolayısıyla okullar 1 Nisan 2024 Pazartesi günü tatil edildi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin imzasıyla illere gönderilen genelgede, eğitim kurumlarının, 31 Mart Pazar günü yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nde, seçmenin oy kullanmasına imkan verecek şekilde hazırlanacağı belirtildi.

Genelgede, seçimlerin ardından Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarının, eğitim-öğretime hazır hale getirilmesi amacıyla 1 Nisan 2024 Pazartesi gününün tatil edildiği bildirildi.

Öte yandan 1 Nisan günü yönetici ve öğretmenler, aylık karşılığı ders, varsa ek ders, ders niteliğinde yönetim, hazırlık ve planlama görevlerini yapmış sayılacak. 

Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde

Geçen yıl yaşanan müsilaj tehlikesiyle büyük bir mücadele gerçekleştirmek zorunda kalan Marmara Denizi, atıkların denize boşaltılması devam ettiği için bu yıl da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Marmara şimdiden alarm vermeye başladı
28.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:00:59
Ahmet Haydar Tarhanlı
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Müsilaj, kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgıdır. Fitoplankton adı verilen mikro alglerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Bu mukoza benzeri yapı, suyun içindeki mikroorganizmalar için uygun bir beslenme habitatı oluşturur ve zararlı canlılar da bu salgının üzerinde toplanır.

Denizin üstünde gördüğümüz beyaz, köpük benzeri yapı aslında "buzdağının görünen kısmıdır". Denizin altında ise bu salgı bir tül gibi uzanır.

Marmara Denizi, geçen yıl su yüzeyini ve derinlerini saran müsilajla boğuştu. Müsilajın yoğunluğu arttı ve çevresel kaygılara neden oldu. Bu sene de müsilaj tehlikesiin Marmara'yı tehdit edeceği ifade ediliyor.

Müsilajın temel sebebi, atıkların denize boşaltılması. Bu sebep temelden çözülmedikçe müsilaj sorunu artarak devam edecek.

Deniz biyoloğu Mert Gökalp, "Marmara Denizi feryat ediyor. Bu, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olabileceğinin bir sinyali" uyarısını yapıyor.

Profesör Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ne arıtmadan atık boşaltımının acilen durması gerektiğini vurguluyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz ise bu durumun bir zincir ve sonuç olduğunu ifade ediyor.

Gelecekte ne bekliyor?

Müsilajın yakın ve uzak gelecekte Marmara Denizi'ni, deniz canlılarını ve çevresinde yaşayan insanları nasıl etkileyeceği henüz net değil.

Ancak çözüm için atık yönetimi, arıtma tesislerinin etkin kullanımı ve bilinçli tüketim önemlidir.

İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ni takip etmek isteyen ulusal ve uluslararası basın mensuplarına yönelik Ankara ve İstanbul'da "basın merkezi" kurulacak.
28.03.2024 12:38:00
Anadolu Ajansı
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Başkanlıktan yapılan açıklamaya göre, 31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin Türkiye'nin yanı sıra uluslararası kamuoyunda da ilgiyle takip edilmesi bekleniyor.

Başkanlık tarafından kurulacak basın merkezleri ile ulusal ve uluslararası basın mensuplarının seçime ilişkin gelişmeleri sağlıklı ve hızlı şekilde takip etmelerine katkı sunulması amaçlanıyor.

Basın merkezleri gün boyunca, ulusal ve yerleşik uluslararası basın mensupları ile seçimleri izlemek üzere yurt dışından gelen uluslararası basın mensuplarının kullanımına açık olarak hizmet verecek.

Ankara ve İstanbul'da kurulacak basın merkezlerinde seçim sonuçlarına dair veriler, Anadolu Ajansı (AA) tarafından sağlanacak. Basın mensuplarına seçim sonuçlarını anlık takip etme imkanının yanı sıra teknik altyapı, simultane tercüme ve canlı yayın imkanı sunulacak.

Gün boyunca akademisyenler, kanaat önderleri, kamu kurum temsilcileri tarafından da ziyaret edilecek basın merkezlerinde, ulusal ve uluslararası basın mensupları konuklarla röportajlar yapabilecek.

Öte yandan, basın merkezlerinde, Türkiye'nin geçmişten bugüne çok partili siyasi hayatı, demokrasi ve seçim tecrübeleri, seçim kampanyalarına ilişkin fotoğraf ve görüntüleri içeren "Türkiye'nin Seçim Tarihi ve Demokrasi Tecrübesi" temalı sergi yer alacak.

Ankara'da Point Hotel'de, İstanbul'da The Marmara Taksim'de kurulacak basın merkezleri 31 Mart Pazar günü saat 14.00'ten itibaren basın mensuplarının hizmetine açık olacak. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.