Yüzyılı aşkın bir süredir yüzümüz hep ona çevrili. Önümüze çıkan ya da çıkarılan her fırsatta kendisine kara sevda ile sevdalandığımızı ima ediyor, aşkımızı açığa vuruyoruz.
Bu müzmin aşkımıza halel gelmesin diye, bu çok nazlı sevgiliyi darıltmayalım diye, onun günlük hayatında ve özel hayatında kullandığı rumuzları, remizleri ve mimikleri bütün detaylarına varıncaya kadar öğrendik, neslimize öğrettik. Eğitim kurumlarımız adeta bu eser üzerine yeniden şekillendi.***Her nasılsa bir kez müptela olduğumuz bu kara sevda, bütün hayatımızı alt üst etti. Zaman zaman öyle tavırlar, öyle sözler ve kararlar sadır oldu ki, salim bir kafa ile değerlendirenler rahatlıkla akli dengemizin bozulmuş olduğuna hükmedebilirdi. "Aşkın gözü kördür" dedikleri gibi bizi gözden eden, bizi elden, ayaktan eden, adeta bizi bizden eden kör bir aklın zebunu olup çıktık.***Kara sevda ile bağlandığımız o sevgili ile ortak yanlarımızı artırabilmek için, yüzyılların tecrübesi ile ancak kazandığımıız, bize ait yanlarımızı ve yönlerimizi bir çırpıda silip-süpürdük. onun uzun uzun talimat vermesine gerek yoktu artık. Kaş-göz işaretlerinden rahatlıkla anlayıp gereğini yapar hale geldik. Yalandan da olsa bir tebessümünü yakalamak, bizim için erişilmez bir devletti çünkü.Suratını biraz asık gördüğümüzde telaşlandık, sevgiliyi darılttığımıza hükmederek bize ait olan değerlerimizi budama, silip-süpürme konusunda daha çabuk davrandık, tebessümünü yakaladığımızda şevke geldik, yine sevdamıza bedel olsun diye nice kurbanlar verdik.Birgün baktık ki, üstümüze çok dikkatli bakıyor, yüz hatlarından kılık-kıyafetimizi beğenmediğini anladık ve bir çırpıda soyulduk kabuğumuzdan. Sevgilinin modelleri de karşılıksız geliyordu çünkü.***Ak nazlı sevgili, artık her şeyimizle çok yakından ilgilenmeye başlamıştı, sevincimize diyecek yoktu, uçuyorduk adeta.Aylar yıllar geçtikçe biz de kendimizden geçiyorduk sanki. Tutulduğumuz kara sevda bir gün vuslata dönüşecek umudu ile sevgilinin bir dediğini iki etmedik, ona doğru koşarken kendimize ait olan herşeyi attık. Bu arada sevgiliye doğru bir adım dahi atamadığımızı ihtar edenlere de olmadık çamurlar, iftiralar attık.***Yalnız zaman ilerledikçe, çevremizdeki ilginç gelişmelere şahit oldukça, sevdamızda şüpheler belirmeye başladı. Belki bir bildiği vardır diyerek bu halimizi de uzun yıllar sürdürdük. Gün geldi bizim can düşmanlarımızla flört ederken gördük, yine iyiye yorumladık, biz ağlarken güldüğünü zevklendiğini gördük, duyduk; biz yine de sitemimizi sinemize gömdük, onun bu uygunsuz halini görmeklikten geldik. Ama artık kırdığı potlar o denli çoğaldı ki, ihanetini ilan etmeye başladı. Meğer müthiş aldatılmışız, kayıtsız şartsız kendisine benzemeye çalıştığımız o sevgili, ta baştan beri ihanet içindeymiş.***Hatırı için vazgeçtiğimiz, bir çırpıda silip attığımız bunca değerlerimiz, bunca mukaddeslerimiz karşısında zerre kadar dostluğunu kazanamamışız. Meğer yüzümüze gülmüş, arkadan hançerlemiş bizi planlı olarak bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaştırması ihanetinin bir parçası imiş meğer. Hep karşılıksız sevmişiz, hep karşılıksız vermişiz ve korkunç ihanete uğramışız. Bu kara sevda ufkumuzu, bütün bir hayatımızı karartan sevda imiş ne yazık ki.***Batı sevdasının, batı sevdalılarının, izzet sahibi bir milleti bu hale düşürdü- ğünü anladık mı acaba? Galiba anlamadık, çünkü şu ilahi ölçüyü tam manası ile kavrayamadık henüz:"Dinlerine tabi olmadıkça, senden ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar asla razı olmazlar". (Bakara: 120)
Aziz KARACA
Bu müzmin aşkımıza halel gelmesin diye, bu çok nazlı sevgiliyi darıltmayalım diye, onun günlük hayatında ve özel hayatında kullandığı rumuzları, remizleri ve mimikleri bütün detaylarına varıncaya kadar öğrendik, neslimize öğrettik. Eğitim kurumlarımız adeta bu eser üzerine yeniden şekillendi.***Her nasılsa bir kez müptela olduğumuz bu kara sevda, bütün hayatımızı alt üst etti. Zaman zaman öyle tavırlar, öyle sözler ve kararlar sadır oldu ki, salim bir kafa ile değerlendirenler rahatlıkla akli dengemizin bozulmuş olduğuna hükmedebilirdi. "Aşkın gözü kördür" dedikleri gibi bizi gözden eden, bizi elden, ayaktan eden, adeta bizi bizden eden kör bir aklın zebunu olup çıktık.***Kara sevda ile bağlandığımız o sevgili ile ortak yanlarımızı artırabilmek için, yüzyılların tecrübesi ile ancak kazandığımıız, bize ait yanlarımızı ve yönlerimizi bir çırpıda silip-süpürdük. onun uzun uzun talimat vermesine gerek yoktu artık. Kaş-göz işaretlerinden rahatlıkla anlayıp gereğini yapar hale geldik. Yalandan da olsa bir tebessümünü yakalamak, bizim için erişilmez bir devletti çünkü.Suratını biraz asık gördüğümüzde telaşlandık, sevgiliyi darılttığımıza hükmederek bize ait olan değerlerimizi budama, silip-süpürme konusunda daha çabuk davrandık, tebessümünü yakaladığımızda şevke geldik, yine sevdamıza bedel olsun diye nice kurbanlar verdik.Birgün baktık ki, üstümüze çok dikkatli bakıyor, yüz hatlarından kılık-kıyafetimizi beğenmediğini anladık ve bir çırpıda soyulduk kabuğumuzdan. Sevgilinin modelleri de karşılıksız geliyordu çünkü.***Ak nazlı sevgili, artık her şeyimizle çok yakından ilgilenmeye başlamıştı, sevincimize diyecek yoktu, uçuyorduk adeta.Aylar yıllar geçtikçe biz de kendimizden geçiyorduk sanki. Tutulduğumuz kara sevda bir gün vuslata dönüşecek umudu ile sevgilinin bir dediğini iki etmedik, ona doğru koşarken kendimize ait olan herşeyi attık. Bu arada sevgiliye doğru bir adım dahi atamadığımızı ihtar edenlere de olmadık çamurlar, iftiralar attık.***Yalnız zaman ilerledikçe, çevremizdeki ilginç gelişmelere şahit oldukça, sevdamızda şüpheler belirmeye başladı. Belki bir bildiği vardır diyerek bu halimizi de uzun yıllar sürdürdük. Gün geldi bizim can düşmanlarımızla flört ederken gördük, yine iyiye yorumladık, biz ağlarken güldüğünü zevklendiğini gördük, duyduk; biz yine de sitemimizi sinemize gömdük, onun bu uygunsuz halini görmeklikten geldik. Ama artık kırdığı potlar o denli çoğaldı ki, ihanetini ilan etmeye başladı. Meğer müthiş aldatılmışız, kayıtsız şartsız kendisine benzemeye çalıştığımız o sevgili, ta baştan beri ihanet içindeymiş.***Hatırı için vazgeçtiğimiz, bir çırpıda silip attığımız bunca değerlerimiz, bunca mukaddeslerimiz karşısında zerre kadar dostluğunu kazanamamışız. Meğer yüzümüze gülmüş, arkadan hançerlemiş bizi planlı olarak bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaştırması ihanetinin bir parçası imiş meğer. Hep karşılıksız sevmişiz, hep karşılıksız vermişiz ve korkunç ihanete uğramışız. Bu kara sevda ufkumuzu, bütün bir hayatımızı karartan sevda imiş ne yazık ki.***Batı sevdasının, batı sevdalılarının, izzet sahibi bir milleti bu hale düşürdü- ğünü anladık mı acaba? Galiba anlamadık, çünkü şu ilahi ölçüyü tam manası ile kavrayamadık henüz:"Dinlerine tabi olmadıkça, senden ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar asla razı olmazlar". (Bakara: 120)
Aziz KARACA