MİSAFİR KALEM / Canan ZERENAY
Hased, dilde birinin elindeki nimeti çekememek, o nimetin ondan gitmesini istemektir. Kurtubî, hasedi mezmun (kötü) ve memduh (iyi) olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Mezmun hased, başkasının elindeki nimetin gitmesini istemektir.
Kimi, nimetin ötekinden gidip kendisine gelmesini ister, kimi de ötekinden gitmesini ister. İşte, "Yoksa Allah'ın, lütfundan insanlara verdiği şeyden dolayı onlara hased mi ediyorlar?" âyetinde Allah'ın kötülediği hased başkasının elinde bulunan nimeti çekememe anlamındaki haseddir. Hasedin mezmum olduduğuna delalet eden haberlerden birkaçı şöyledir:
"Onlar, kendilerinin inkâr ettikleri gibi sizinde inkâr etmenizi, böylece onlarla aynı olmanızı istediler."
Hz. Peygamber (sav), "Ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi, hased de iyilik ve hasenâtı yiyip bitirir" buyurmaktadır.
Memduh olan hased ise, birinin elindeki nimete imrenme, o nimetin kendisine de verilmesini istemedir ki, buna gıpta denir. İnsanları ileri itici bir rol oynadığından gıpta iyidir. Buna münâfese (hayırda yarışmak) de denir. Nitekim Cenab-ı Hak, İnsanları cennet nimetlerine imrendirmek için "İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar" buyurmuştur. Konuyla ilgili diğer bir âyet de şu şekildedir: "Rabbinizden olan bir mağfirete doğru yarışınız". Hz. Peygamber de (sav) bir hadislerinde "Ancak iki kişiye hased edilir: Allah'ın verdiği Kur'an'ı gece gündüz uygulayan ve Allah'ın verdiği malı gece gündüz infak eden" buyurmak suretiyle imrenilecek kişilerin sınırını çizmiştir. Bütün bunlarla birlikte Râzi, günahkâr ve kâfirin elde edip, şer ve bozgunculuk yoluna yardımda kullanıldığı nimetin yok olmasını istemenin günah olmadığını zikrederek sebebini şöyle açıklar: "Çünkü sen, bu nimetin yok olmasını bir nimet olduğu için değil, o nimet ile fesâda, şerre ve kötülüklere yol açıldığı için istiyorsun.
Özetle; kınanmış olan şey, nimetin başkasının elinden çıkmasını istemek ve arzulamaktır ki, bu haramdır. Ama o nimetin kişinin kendisi için de olmasını arzulanması ve kendisindeki eksikliğin gitmesini istemesi kınanacak bir şey değildir. Bu noktada mü'minden istenen ve beklenen davranış, münâfese (güzel konularda ilerme yarışı)dir. Burada belirtilmesi gereken bir husus da şudur ki Allah, inananların, kendilerine verilene razı olmalarını, kanaat etmelerini, ellerindekilerle yetinmeyi bilmelerini istemektedirler. "Allah'ın bazınıza, diğerlerinize nazaran üstün kıldığı şeyi temenni etmeyiniz" ayeti bunu ifade edmektedir.
Hased konusuna geniş yer ayıran Râzi, tefsirinde Gazâli'den naklettiği hasedin sebeblerini zikretmiştim. Buna göre;1. Düşmanlık ve öfke2. Üstünlük3. Hizmetinde kullanma duygusu4. Kendini beğenme (Ucûb)5. Gayeyi elde edememe korkusu6. İnsanın herhangi bir menfaatine ulaşmakta kullanmaya düşünmeksizin, mücerred makam isteği ve önderlik sevgisi7. Nefsin, mal hususunda Allah'ın kullarına karşı cimriliği, bu sebebler arasında sayılabilir.
Hased, dilde birinin elindeki nimeti çekememek, o nimetin ondan gitmesini istemektir. Kurtubî, hasedi mezmun (kötü) ve memduh (iyi) olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Mezmun hased, başkasının elindeki nimetin gitmesini istemektir.
Kimi, nimetin ötekinden gidip kendisine gelmesini ister, kimi de ötekinden gitmesini ister. İşte, "Yoksa Allah'ın, lütfundan insanlara verdiği şeyden dolayı onlara hased mi ediyorlar?" âyetinde Allah'ın kötülediği hased başkasının elinde bulunan nimeti çekememe anlamındaki haseddir. Hasedin mezmum olduduğuna delalet eden haberlerden birkaçı şöyledir:
"Onlar, kendilerinin inkâr ettikleri gibi sizinde inkâr etmenizi, böylece onlarla aynı olmanızı istediler."
Hz. Peygamber (sav), "Ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi, hased de iyilik ve hasenâtı yiyip bitirir" buyurmaktadır.
Memduh olan hased ise, birinin elindeki nimete imrenme, o nimetin kendisine de verilmesini istemedir ki, buna gıpta denir. İnsanları ileri itici bir rol oynadığından gıpta iyidir. Buna münâfese (hayırda yarışmak) de denir. Nitekim Cenab-ı Hak, İnsanları cennet nimetlerine imrendirmek için "İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar" buyurmuştur. Konuyla ilgili diğer bir âyet de şu şekildedir: "Rabbinizden olan bir mağfirete doğru yarışınız". Hz. Peygamber de (sav) bir hadislerinde "Ancak iki kişiye hased edilir: Allah'ın verdiği Kur'an'ı gece gündüz uygulayan ve Allah'ın verdiği malı gece gündüz infak eden" buyurmak suretiyle imrenilecek kişilerin sınırını çizmiştir. Bütün bunlarla birlikte Râzi, günahkâr ve kâfirin elde edip, şer ve bozgunculuk yoluna yardımda kullanıldığı nimetin yok olmasını istemenin günah olmadığını zikrederek sebebini şöyle açıklar: "Çünkü sen, bu nimetin yok olmasını bir nimet olduğu için değil, o nimet ile fesâda, şerre ve kötülüklere yol açıldığı için istiyorsun.
Özetle; kınanmış olan şey, nimetin başkasının elinden çıkmasını istemek ve arzulamaktır ki, bu haramdır. Ama o nimetin kişinin kendisi için de olmasını arzulanması ve kendisindeki eksikliğin gitmesini istemesi kınanacak bir şey değildir. Bu noktada mü'minden istenen ve beklenen davranış, münâfese (güzel konularda ilerme yarışı)dir. Burada belirtilmesi gereken bir husus da şudur ki Allah, inananların, kendilerine verilene razı olmalarını, kanaat etmelerini, ellerindekilerle yetinmeyi bilmelerini istemektedirler. "Allah'ın bazınıza, diğerlerinize nazaran üstün kıldığı şeyi temenni etmeyiniz" ayeti bunu ifade edmektedir.
Hased konusuna geniş yer ayıran Râzi, tefsirinde Gazâli'den naklettiği hasedin sebeblerini zikretmiştim. Buna göre;1. Düşmanlık ve öfke2. Üstünlük3. Hizmetinde kullanma duygusu4. Kendini beğenme (Ucûb)5. Gayeyi elde edememe korkusu6. İnsanın herhangi bir menfaatine ulaşmakta kullanmaya düşünmeksizin, mücerred makam isteği ve önderlik sevgisi7. Nefsin, mal hususunda Allah'ın kullarına karşı cimriliği, bu sebebler arasında sayılabilir.