Ülkemizde son yıllarda yazdığı romanları ile sansasyonel reklam şöhret ve paraya kavuşan Orhan Pamuk'un 1990 yılında yazdığı ve çeşitli baskıları yapılan Kara Kitap isimli eserinde gazeteci Celal ile okuyucu Galip arasındaki ilişkileri roman tekniğinde kurgulamış tarihi olaylara bu arada Mevlana'nın kişiliğine yönelik çirkin yakıştırmalarda bulunmuştur. Mevlana'nın 'eşcinselliği', 'katilliği' hatta 'hırsızlığının' bile sözkonusu edildiği Kara Kitap bir bakıma tartışma ve polemiklere yol açacak gelişmelere de ortam hazırlamıştır.
Mevlana gibi 7 yüzyıldan beri insanî değerleri yücelten tarihi bir şahsiyeti iftiradan öte gitmeyecek düşüncelerle çirkin yakıştırmalarla karalamalarda bulunmanın bir faydası olamayacağı görüşünden hareket ederek merkezi Adana'da bulunan Kuvay-ı Milliye dergisi konuyu gündeme getirmiştir. Kuvay-ı Milliye dergisi Orhan Pamuk'u protesto ederken sadece "Edeb Ya hu" sözlerini dile getirmiştir.
Konu ile ilgili araştırmalarda bulunan tarihçi Cezmi Yurtsever'in açıklamaları şöyle:
Neden eşcinsel gösterdi?
"Bir tarihçi olarak Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını okumaya başladım. Bir gazeteci Celal ile okuru Galip arasında gelişen ilginç olaylara ve sırlara yer verilen romanda tarihî konulara, Mevlana'ya eşcinsellik (hâşâ) yakıştırılan görüşlere de yer verilmektedir. İşte bahsi geçen kitapta yazılanlar:
"... Konya'da babasından devraldığı şeyhlik makamında otururken yalnız müridlerinin değil, bütün şehrin hayranlıkla sevdiği Mevlana, kırkbeş yaşlarındayken ne bilgisi, ne değerleri, ne de bakışı kendisininkine benzeyen Şemsi Tebrizi adlı şehir gezen bir dervişin etkisi altına girmişti. Celal'e göre hiç de anlaşılmayacak bir davranıştı bu. Yedi yüzyıl boyunca yorumcuların bu ilişkiyi 'anlaşılır' hale sokmak için yazdıkları 'açıklamalar'da bunun kanıtıydı. Şems'in kaybolmasından ya da öldürülmesinden sonra Mevlana öbür müridlerinin isyanına rağmen bu sefer iyice bilgisiz, özelliksiz bir kuyumcuyu kendine halife tayin etmişti. Celal'e göre herkesin kanıtlamaya çalıştığı gibi Tebrizli Şems'in 'çok kuvvetli sufiyane cezbeye' sahip olmasının değil, Mevlana'nın kendi ruhsal ve cinsel durumunun belirtilerini gösteren bir başka işaretti bu seçim. Nitekim, bu ikinci halifenin ölümünden sonra Mevlana'nın kendine 'hemdem' olarak seçtiği üçüncü halife, ikincisini aratmayacak kadar özelliksiz ve parlaklıktan yoksundu..." (s. 245)
Mevlana'nın hırsız gösterilmesi
Kara Kitap'ta Mevlana'nın ünlü eseri Mesnevi'nin hırsızlama yöntemiyle yazılması ile ilgili açıklamalar da var:
"Mevlana'nın en büyük eseri denen Mesnevi, baştan sona bir çalıntıdır... Mesnevi'deki falanca hikâye Kelile ve Dimne'den alınmış, filanca hikaye Attar'ın Mantık-üt Tayr'ından yürütülmüş, beriki anekdot olduğu gibi Leyla ve Mecnun'dan kaldırılmış, ötekisi Menakıb-ı Evliya'dan aşırılmıştır..."
Sonuç olarak kamuoyunda şöhret olmuş, milyonlarca insanın huzurunda sahne gösterisi yapanların tarihin, insanlığın ve toplumun değerlerine sahip olması gerekir. Bir bakıma kafasına gelen her şeyi yazan ve söyleyenler, istemedikleri şeyleri duyabilirler.