"Size insanların en iyisini ve kötüsünü haber vereyim mi? İnsanların hayırlısı, atının sırtında veya iki ayağı üzerinde, ölünceye kadar Allah yolunda çalışandır. İnsanların kötüsü ise, Kur'an-ı okuyup ondan hiç yararlanamayan azgın ve atılgan kişidir".Resulullah Efendimize; "Ya Resulallah, savaşa çıkıldığı zaman oruç tutmaya ne buyurursun?" diye soruldu. Resulullah Efendimiz (sav), "Allah yolunda savaşa çıkıldığı zaman bir gün oruç tutan kimseden cehennem, su gibi akışla yüz yılda gidilecek yere kadar uzaklaşır" buyurdu.Resulullah Efendimiz Tebük'te herhangi bir orduyla karşılaşmadı. Eyle halkı, Arap kabilelerinin teker teker İslamiyeti kabul etmelerinden korkuya düştü. Eyle kralı Yuhanne, Tebük'e Peygamberimizle görüşmeye geldi. Yanında getirdiği ak bir katırı da Resulullah Efendimize hediye etti.Tebük seferi, Resulullah'ın hazır bulunduğu son ve en uzun sefer olması ve hasıl olan müsbet neticeleri bakımından büyük önem taşımaktadır.Tebük seferi, bir müdafaa savaşı olarak İslam harp mantığındaki yerini almıştır. Seferin sebebi Bizans imparatorunun, hıristiyan Gassan Arapları vasıtası ile Arabistanı işgal edip İslam'ın yayılmasını durdurma fikri idi. Hatta bunun için büyük bir ordu hazırladığı haberi Medine'ye ulaşmış; Heraklius, Gassani Araplara 40 bin kişilik bir kuvvet bile vermişti. Arabistan'ın kuzey sınırları tehlikede idi. Burada tehlikeyi önceden tespit edecek istihbaratın ve zamanında tedbir almanın ne kadar hayati olduğıunu anlıyoruz.İstihbarat konusunda başta Resulullah olmak üzere bütün Müslümanların titiz hareket ettiklerini ve buna önem verdiklerini görüyoruz. Resulü Ekrem (sav), muhaliflerinin hemen hemen tümünün menfi planlarını, kurduğu sağlam istihbarat sayesinde suyüzüne çıkarmıştır. Hatta, ehli küfrü bazı toplantılarında suçüstü yakalatmıştır. Günümüzde istihbaratın önemi daha da artmıştır. "Muhaberesiz muharebe olmaz" sözü bu gerçeğin ifadesidir.