Asr-ı Saadet'e, Resûlullah'ın ve ashabının hayatına bakıldığında, Allah'ı zikrin sayısız örneklerine rastlamak ve hattâ her bir sahabinin ayrı bir "zikir meşrebi" olduğuna dair deliller bulmak ebette mümkündür.
Özellikle Peygamber Efendimizin, Hulefâi Râşidin olan Hz. Ebu Bekir, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz. İmam-ı Ali'ye (ra); Hz. Safiyye, Cüveyriye, Ümmühâni, Ümmü Süleym, Şeddat b. Evs... gibi ashabın ileri gelenlerine bugünkü tabirle "ders tarif ettiği" ve her birinin meşreplerine uygun vird verdiği tarihî vesikalarla kayıtlıdır. Bu sebeple birkaç hadis-i şerif ile yetineceğiz:"Zikrin efdal ve üstünü 'Lâ ilâhe illallah'; duanın efdal ve üstünü de 'el-Hamdü li'llah'dır."Huzayfetü'l-Yemânî der ki: "Dilimin çirkin ve acı sözlülüğünden Resûlullah'a şikâyet ettim;- Ya Resûlellah, dilim beni yakıyor, dedim.Resûlullah (sav):- İstiğfardan yararlanılırken sen neredeydin? Ben günde yüce Allah'a yüz kere istiğfar ve O'na tevbe ediyorum, buyurdu."Peygamberimiz: "Bir kimse hizb'ini (virdini, dersini) veya onun bir cüz'ünü okumadan uyur da, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, kendisine onu gece okumuş gibi sevap yazılır" buyurmuştur.Zikr'in bu kadar önemli olmasının sebebi nedir?Resûlullah (sav): "İman, içinizde elbisenin yıprandığı gibi yıpranır. Kalplerinizde imanın yenilenmesi için Allah'a dua ediniz" buyurmuştur.İbn-i Abbas (ra) şöyle buyurmuştur: "Her mü'minin kalbinde bir şeytan bulunur. Fakat mü'min, zikr-i ilâhi ile meşgul olursa şeytan küçülür. Zikr-i ilâhi ile meşgul olmayı unutunca şeytan vesveseye devam eder.""Kul, 'Lâ ilâhe illâllah' dediği zaman rubûbiyyet iddia eden nefs, heva ve şehveti; ulûhiyet izhar eden ilahları red ve inkârı kasteder... İşte zikreden kul, 'lâ ilâhe' ifadesindeki 'nefiy' bölümü ile kendisine düşman olanların arzularının saltanatına son verir.İspat bölümünü ifade eden 'illâllah' kısmı ise Hakk'ın ve O'nun askerleri durumunda olan kalp, ilim, Kur'ân, Sünnet ve ilhamın hakimiyetlerini ortaya koyar... Zikir bir nurdur. Kalbi kapladığı ve hakimiyeti atına aldığı zaman kalbi de kalb gözlerini de nurlandırır... Hak Teâlâ: İşte senden perdeyi kaldırdık. Bugün gözün ne kadar keskindir, buyurmuştur."İşte bu noktada, zikretmenin amacı tahakkuk etmiş, Elest Bezmindeki rûhî safiyete ulaşılmış olur. Bütün ibâdetlerden, emirlere uymak ve yasaklardan kaçınmaktan amaçlanan nihâi sonuç da zeten bu değil midir?
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) /Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Özellikle Peygamber Efendimizin, Hulefâi Râşidin olan Hz. Ebu Bekir, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz. İmam-ı Ali'ye (ra); Hz. Safiyye, Cüveyriye, Ümmühâni, Ümmü Süleym, Şeddat b. Evs... gibi ashabın ileri gelenlerine bugünkü tabirle "ders tarif ettiği" ve her birinin meşreplerine uygun vird verdiği tarihî vesikalarla kayıtlıdır. Bu sebeple birkaç hadis-i şerif ile yetineceğiz:"Zikrin efdal ve üstünü 'Lâ ilâhe illallah'; duanın efdal ve üstünü de 'el-Hamdü li'llah'dır."Huzayfetü'l-Yemânî der ki: "Dilimin çirkin ve acı sözlülüğünden Resûlullah'a şikâyet ettim;- Ya Resûlellah, dilim beni yakıyor, dedim.Resûlullah (sav):- İstiğfardan yararlanılırken sen neredeydin? Ben günde yüce Allah'a yüz kere istiğfar ve O'na tevbe ediyorum, buyurdu."Peygamberimiz: "Bir kimse hizb'ini (virdini, dersini) veya onun bir cüz'ünü okumadan uyur da, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında okursa, kendisine onu gece okumuş gibi sevap yazılır" buyurmuştur.Zikr'in bu kadar önemli olmasının sebebi nedir?Resûlullah (sav): "İman, içinizde elbisenin yıprandığı gibi yıpranır. Kalplerinizde imanın yenilenmesi için Allah'a dua ediniz" buyurmuştur.İbn-i Abbas (ra) şöyle buyurmuştur: "Her mü'minin kalbinde bir şeytan bulunur. Fakat mü'min, zikr-i ilâhi ile meşgul olursa şeytan küçülür. Zikr-i ilâhi ile meşgul olmayı unutunca şeytan vesveseye devam eder.""Kul, 'Lâ ilâhe illâllah' dediği zaman rubûbiyyet iddia eden nefs, heva ve şehveti; ulûhiyet izhar eden ilahları red ve inkârı kasteder... İşte zikreden kul, 'lâ ilâhe' ifadesindeki 'nefiy' bölümü ile kendisine düşman olanların arzularının saltanatına son verir.İspat bölümünü ifade eden 'illâllah' kısmı ise Hakk'ın ve O'nun askerleri durumunda olan kalp, ilim, Kur'ân, Sünnet ve ilhamın hakimiyetlerini ortaya koyar... Zikir bir nurdur. Kalbi kapladığı ve hakimiyeti atına aldığı zaman kalbi de kalb gözlerini de nurlandırır... Hak Teâlâ: İşte senden perdeyi kaldırdık. Bugün gözün ne kadar keskindir, buyurmuştur."İşte bu noktada, zikretmenin amacı tahakkuk etmiş, Elest Bezmindeki rûhî safiyete ulaşılmış olur. Bütün ibâdetlerden, emirlere uymak ve yasaklardan kaçınmaktan amaçlanan nihâi sonuç da zeten bu değil midir?
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) /Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri