Aslında ölümden sonra dirilmeyi kabul etmek insanın kendi menfaatinedir.
Dirileceksiniz ya, daha ne arıyorsunuz? Fakat nefis bu vadide o kadar enterasan bir yokluğa mahkum ki, şeytanla işbirliği yaptığı zaman "Canım! Nasıl dirileceksin ki?" gibi soruları devamlı olarak sorar. İmanın esaslarından bir tanesi de, müminlerin öldükten sonra dirilmeyi iman etmesidir. Düşününki yapacağınız her işten hesaba çekileceğinizi kabul ediyorsunuz. Yürüdüğünüz toprak üzerinde bir karıncayı bile incitmek istemezsiniz.Yine düşünün ki, yaptığınız hiçbir şeyin hesabını vermeyeceksiniz. İşlemeyeceğin cinayet, yapmayacağın gasp kalmaz. Yani ahirete iman, aynı zamanda toplum hayatının teminatıdır. Baş, gövdenin en yüksek kısmıdır. Başını secdeye koyunca, Allah'ın huzurunda; "Ben yokum ya Rabbi!" demek istiyorsun. O Allah seni sevmez mi? "Bu kulum ne güzel yaptı. Benim huzurumda eğildi" demez mi? Allah'ın sevmediği iş dik kafalılıktır. Böbürlenmektir. Kibirlenmektir. Böbürlenen, kibirlenen hiçbir insanı sevmez. Sen kime karşı ve nasıl mağnur, kibirli oluyorsun? Namaz öyle bir alış verişki, Allah'ın kuluna emrettiğini kulu yaptıktan sonra, artık o kulun kalbi fethediliyor. Özellikle peygamberin kalbi. Bu sefer peygamber o farzların dışında farz olmamasına rağmen, o güzelliğin devamı, o aşkın, o seyrin, o sülukun devamı için fazlalık olarak ibadet yapıyor. Buna da sünnet diyoruz.Biliyorsunuz, imanın esaslarından bir tanesi de, mü'minin öldükten sonra dirilmeye iman etmesidir. Ancak günümüzde, kanaat-i şahsiyem o ki, aklı başında insanların bile unuttuğu tek şey, ölüm ve ondan sonra devam edecek olan ahiret hayatıdır. Akıllı insan odur ki, ölümden sonrasına hazırlığını yapar.Eğer yaşadığınız inancın, hayatın içerisinde ölüm diye bir realite, bir vakıa yoksa, bunun adına İslam'da deseniz, siz dünyaperestsiniz demektir. Dikkat ederseniz, bugün siz maalesef bu çukurun içerisine düşüyorsunuz ve İslam'ı anlatırken, aslolanın ahirete hazırlanmak olmasına rağmen, bunu, belki de hiç ama hiç gündem etmiyorsunuz.Dinin, insanı ahirete hazırlayan birçok yönü olduğu gibi dünya hayatını da fevkalade bir tarzda tanzim eden, insanların menfaatine sunan, takdim eden tarafı da var. Farkındaysanız bin dinin hep bu yönüne bakıyor, "Dünya hayatımız şöyle olsun, böyle olsun" diye bunu anlatmaya gayret ediyoruz. Halbuki Kur'an'ın mantığına göre, dünya bir geçit yeridir. Aşık Veysel'in dediği gibi, "İki kapılı bir handayım/Yürüyorum gündüz gece"...
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri
Dirileceksiniz ya, daha ne arıyorsunuz? Fakat nefis bu vadide o kadar enterasan bir yokluğa mahkum ki, şeytanla işbirliği yaptığı zaman "Canım! Nasıl dirileceksin ki?" gibi soruları devamlı olarak sorar. İmanın esaslarından bir tanesi de, müminlerin öldükten sonra dirilmeyi iman etmesidir. Düşününki yapacağınız her işten hesaba çekileceğinizi kabul ediyorsunuz. Yürüdüğünüz toprak üzerinde bir karıncayı bile incitmek istemezsiniz.Yine düşünün ki, yaptığınız hiçbir şeyin hesabını vermeyeceksiniz. İşlemeyeceğin cinayet, yapmayacağın gasp kalmaz. Yani ahirete iman, aynı zamanda toplum hayatının teminatıdır. Baş, gövdenin en yüksek kısmıdır. Başını secdeye koyunca, Allah'ın huzurunda; "Ben yokum ya Rabbi!" demek istiyorsun. O Allah seni sevmez mi? "Bu kulum ne güzel yaptı. Benim huzurumda eğildi" demez mi? Allah'ın sevmediği iş dik kafalılıktır. Böbürlenmektir. Kibirlenmektir. Böbürlenen, kibirlenen hiçbir insanı sevmez. Sen kime karşı ve nasıl mağnur, kibirli oluyorsun? Namaz öyle bir alış verişki, Allah'ın kuluna emrettiğini kulu yaptıktan sonra, artık o kulun kalbi fethediliyor. Özellikle peygamberin kalbi. Bu sefer peygamber o farzların dışında farz olmamasına rağmen, o güzelliğin devamı, o aşkın, o seyrin, o sülukun devamı için fazlalık olarak ibadet yapıyor. Buna da sünnet diyoruz.Biliyorsunuz, imanın esaslarından bir tanesi de, mü'minin öldükten sonra dirilmeye iman etmesidir. Ancak günümüzde, kanaat-i şahsiyem o ki, aklı başında insanların bile unuttuğu tek şey, ölüm ve ondan sonra devam edecek olan ahiret hayatıdır. Akıllı insan odur ki, ölümden sonrasına hazırlığını yapar.Eğer yaşadığınız inancın, hayatın içerisinde ölüm diye bir realite, bir vakıa yoksa, bunun adına İslam'da deseniz, siz dünyaperestsiniz demektir. Dikkat ederseniz, bugün siz maalesef bu çukurun içerisine düşüyorsunuz ve İslam'ı anlatırken, aslolanın ahirete hazırlanmak olmasına rağmen, bunu, belki de hiç ama hiç gündem etmiyorsunuz.Dinin, insanı ahirete hazırlayan birçok yönü olduğu gibi dünya hayatını da fevkalade bir tarzda tanzim eden, insanların menfaatine sunan, takdim eden tarafı da var. Farkındaysanız bin dinin hep bu yönüne bakıyor, "Dünya hayatımız şöyle olsun, böyle olsun" diye bunu anlatmaya gayret ediyoruz. Halbuki Kur'an'ın mantığına göre, dünya bir geçit yeridir. Aşık Veysel'in dediği gibi, "İki kapılı bir handayım/Yürüyorum gündüz gece"...
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri