Dünyaya dalan, dünyaya aldanan, şehvetlerine köle olan bir kimsenin kalbi şüphesiz ki ölümün zikrinden gaflet gösterir. Ölümü hatırlamaz.
Kendisine ölüm hatırlatıldığında bunu hoş karşılamadığı gibi ölümden nefret eder. Onlar o kimselerdir ki Allah onların hakkında şöyle buyurmuştur:
"De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm muhakkak sizi bulacaktır! Sonra hem gizliyi hem de aşikârı bilen (Allah'a) döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma, 8)
Tevbe edene gelince, o kalbinde korkunun kabarması, tövbesinin tamamlanması için ölümü çokça hatırlar. Bazı zamanlar tevbesi tamam olmadan önce kendisini kapıp götürmesinden korktuğu için ölümden hoşlanmaz. O ölümü hoş karşılamamakta mazurdur. Bu durum şu hadisin kapsamına girmez.
"Kim Allah'ın mülakatından hoşlanmazsa, Allah da onu mülakatından hoşlanmaz."
Hz. Huzeyfe ölüm döşeğinde iken şöyle demiştir:
"Bir dosttur ki fakirlik üzerine geldi. Gelmesinden pişman olan kurtulmasın. Yâ Rab! Eğer katında fakirlik zenginlikten, hastalık sıhhatten, ölüm yaşamaktan daha sevimliyse ölümü bana kolaylaştır ki sana kavuşayım."