Her Peygamber ve velinin arzulayıp yükselmek istediği en üstün makamlara ve hatta Cemalullah'ı müşahedeye, mükâlemeye yükselen tek nebî, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)'dir. Bu yönü ile O, Halilullah'tır, Habibullah'tır, Kelimullah'tır.
Cenab-ı Hakk'ın ruh olarak yarattığı ilk insan olmasına rağmen, maddesiyle bu âleme en son peygamber olarak teşrif etmiştir. Bir kudsi hadiste, "Sen olmasaydın, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" buyrulmuştur. Bu yüzden, Peygamberimiz, sebeb-i hilkattır. Bu münasebetten olacak ki O'na, Fahr-i Âlem de deniyor.Sebeb-i âlem olan Peygamberimiz, aynı zamanda Rahmet'en-lil Âlemindir. Nitekim, "Muhammed'im, Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya: 107) buyurulmuştur.Sadece asi ve mücrimlerin şefîi olmayıp velî ve nebîlerin de şefîdir. Şöyle ki: Rûz-i Mahşerde peygamberler, Peygamberimizin haklarında şefaat etmelerini niyazdan sonra Cenab-ı Vacib'ül-Vücud'un emir ve müsaadesiyle şefaat edebileceklerdir. Bu yönü ile O'na 'Şefî-i Rûz-ı Ceza' denir. Bunun için O, hem dünya ve hem de ukba için hidayet ve feyiz kaynağı olmuştur?Mübarek vücutları Hakk'ın nispet kokularını taşırdı. Bazılarının zan ve iddia ettikleri gibi O, sadece bir beşer değildir. O, bir beşerdir ama, Tecelligâh-ı Hak olan bir beşer? Kulluk makamında ekmel bir kul?Hatem'ül Enbiya olan Peygamberimizin, Hakk'ı gösteren ayna olmasıyla da adı, Mirat'ül-Hak olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, "Biz, seni (ümmetine) şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" (Fetih: 8) ve "Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat edin?" buyuruluyor (Enfal: 46).O, bir âlemdir; o âlemden de Hak görülür, Hakk'a gidilir. Peygamberimiz aynı zamanda 'Canlı Kur'andır'. Yani, mücerret hakikatler Peygamberimizde müşahhas hâle gelmiştir. Nitekim bu manaya işaretle Cenab-ı Hak, "O, hevasından konuşmaz, O'(na inen Kur'an veya O'nun söylediği sözler), kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir" (Necm: 3-4) buyurmaktadır. Onun için, O'nun sözleri hükümdür, inkarı mutlak küfürdür. Ve O, kemali ile, insan-ı kâmildir. Mutlak insan-ı kâmilden murad da, Hz. Fahr-i Âlem Efendimiz'dir.
Cenab-ı Hakk'ın ruh olarak yarattığı ilk insan olmasına rağmen, maddesiyle bu âleme en son peygamber olarak teşrif etmiştir. Bir kudsi hadiste, "Sen olmasaydın, sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" buyrulmuştur. Bu yüzden, Peygamberimiz, sebeb-i hilkattır. Bu münasebetten olacak ki O'na, Fahr-i Âlem de deniyor.Sebeb-i âlem olan Peygamberimiz, aynı zamanda Rahmet'en-lil Âlemindir. Nitekim, "Muhammed'im, Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya: 107) buyurulmuştur.Sadece asi ve mücrimlerin şefîi olmayıp velî ve nebîlerin de şefîdir. Şöyle ki: Rûz-i Mahşerde peygamberler, Peygamberimizin haklarında şefaat etmelerini niyazdan sonra Cenab-ı Vacib'ül-Vücud'un emir ve müsaadesiyle şefaat edebileceklerdir. Bu yönü ile O'na 'Şefî-i Rûz-ı Ceza' denir. Bunun için O, hem dünya ve hem de ukba için hidayet ve feyiz kaynağı olmuştur?Mübarek vücutları Hakk'ın nispet kokularını taşırdı. Bazılarının zan ve iddia ettikleri gibi O, sadece bir beşer değildir. O, bir beşerdir ama, Tecelligâh-ı Hak olan bir beşer? Kulluk makamında ekmel bir kul?Hatem'ül Enbiya olan Peygamberimizin, Hakk'ı gösteren ayna olmasıyla da adı, Mirat'ül-Hak olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, "Biz, seni (ümmetine) şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" (Fetih: 8) ve "Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat edin?" buyuruluyor (Enfal: 46).O, bir âlemdir; o âlemden de Hak görülür, Hakk'a gidilir. Peygamberimiz aynı zamanda 'Canlı Kur'andır'. Yani, mücerret hakikatler Peygamberimizde müşahhas hâle gelmiştir. Nitekim bu manaya işaretle Cenab-ı Hak, "O, hevasından konuşmaz, O'(na inen Kur'an veya O'nun söylediği sözler), kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir" (Necm: 3-4) buyurmaktadır. Onun için, O'nun sözleri hükümdür, inkarı mutlak küfürdür. Ve O, kemali ile, insan-ı kâmildir. Mutlak insan-ı kâmilden murad da, Hz. Fahr-i Âlem Efendimiz'dir.