Tarih, önümüze, Osmanlı'nın borçlanması ile batışa giden süreci tüm acımasızlığı ortaya koyuyor... Tarih, önümüze, Osmanlı'nın borçlanması ile batışa giden süreci tüm acımasızlığı ortaya koyuyor:Osmanlı ilk defa 1854 yılında borçlandı. 1879 yılına kadar 17 kez dışardan borç alındı. Alınan borçları ödemek için yeni borçlar almak zorunda kalındı. İşin garibi tıpkı bugün olduğu gibi alınan paralar hemen hemen hiçbir yatırıma aktarılmadı, cari harcamalarda, saray yapımında, bürokrasi maaşlarının ödenmesinde kullanıldı.Fuat Paşa 1860 yılında yeni borç almak için İngiltere'ye başvurduğunda İngilizler, ağa takılan Osmanlı'ya acımadılar; çok ağır şartlar ileri sürdüler para vermek için.Buna göre devlet mallarının yabancılara satışına ve kiralanmasına izin verilecek, bu emlak teminat gösterilecek, tahvil çıkarılacak, Osmanlı maliyesinin idaresi için uluslararası bir komisyon kurulacaktı.Borç verenler, "Osmanlı'yı adeta teslim almışlardı." Osmanlı Devleti bu ağır şartlara rağmen, yeniden para alabilmek uğruna herşeye evet dedi. Dışardan alınan borçlara karşılık devletin en güvenilir kaynakları teminat gösteriliyordu.Mısır'ın cizye geliri, İstanbul, İzmir ve Suriye gümrüklerinin gelirleri ve sonunda devletin tüm gelirleri teminat gösterildi.Osmanlı ilk borcu aldıktan 25 sene sonra moratoryum ilân etti. 1876'da tek kuruş borç ödeyemez hale geldi. Aynı yıl toplam dış borç 200 milyon sterlin idi. Ana para ve faizleri ile yılda 11 milyon sterlin ödenmesi gerekiyordu. Oysa devletin tüm gelirleri 18 milyon sterlin idi ve Osmanlı borcunun yıllık taksitini ödemek için bütün bütçe gelirlerinin % 60'ını aktarmak zorunda idi.Alacaklılar bununla da yetinmediler. 1880 yılı Ocak ayından itibaren damga, müskirat, İstanbul balık avı resimleri, tuz ve tütün tekelleri ile İstanbul ve çevresi, Edirne, Bursa, Samsun vilayetlerinin ödediği öşr'ün 10 yıl süre ile borç sahiplerine iltizama verilmesi kabul edildi.Alacaklılar Osmanlı'yı gırtlağına kadar çamura batırmıştı. Doymak bilmez bir iştah içerisinde idiler. 1881 yılında Muharrem Kararnamesi ile Duyun-u Umumiye kuruldu. Bu kurum Osmanlı'dan alacaklı olan batılı ülkelerin tahsilatını yapmakla yükümlü idi. Osmanlı borçlarının yönetimi, ödemesi ve vergilerin toplanması görevini icra edecekti.1912 yılında Osmanlı maliyesinde 5472 memur çalışırken, Batının alacaklarını tahsil için kurulan Duyun-u Umumiye'de 8931 kişi çalışıyordu.1854 yılında alınan ilk borcun son taksiti, Türkiye Cumhuriyeti Devletince tam 100 yıl sonra, 1954 yılında ödendi.Osmanlı'yı batıran en önemli etkenlerden biri işte bu borçlanma idi.Bir çınar böyle devrildi.Bir tarih sayfası böyle kapandı.***Ders alındı mı? Bugünün siyasî tablosuna, çılgınca borçlanmalarla bakınca "evet" demek çok zor.Ama; Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bir ülkenin dış borçlanma ile nasıl batabileceğini şu manidar cümleyle ifade ediyor: "Bir ülkenin ayaklarının üzerinde durabilmesi için tek kuruş borç almaması gerekir. Alacaklı devletler çok acımasızdırlar ve alacaklarını tahsil etmek için ülkenin en stratejik kurumlarına el koymaktan ve gelirlerini haczetmekten kaçınmazlar."n Muharrem Bayraktar