Bu güzel Mayıs ayında dünya koşuşturmaları, türlü sıkıntı ve düşüncelerden bir gün de olsa sıyrılıp, beynimizi, bedenimizi, en çok da ruhunuzu dinlendirmeye ya da gıdalandırmaya ne dersiniz?
Cevaben; biz her hafta sonu pikniğe vesair yerlere gidip zaten dinlenip, bol bol da gıda alıyoruz, diyebilirsiniz. Lakin, ben bu gezintilerden söz etmiyor, stres atalım derken strese girmediğimiz, her türlü sıkıntı ve telaştan uzak mümkünse tek başımıza etrafımızdaki nimetlerden de faydalanarak iç alemimize olan bir geziden söz ediyorum. Rabb'imizin nimetlerinden yani bizlere olan hediyelerinden çokça faydalandığımız şu sıcak günlerde ruhumuza bazen bir yelken bazen bir kanat takıp ötelere (!) varmaktan söz ediyorum.
Asla hata yapmayanın eseri olup, her zaman O'nun tarafından hediyeler alan özel ve güzel biri olduğunuzu bilerek, bir sabah çıkın dışarıya. Sokaklarda gezerken rahat olun, baktığınız her yerin sizinle bir bağlantısı olup, size tebessüm ettiğini görün. Attığınız her adımda sevgiyi, aşkı, muhabbeti, başarıyı ve güveni de yanınızda götürün. Bu güne kadar içimizdeki nankörün ağıt yakan sesini dinleyip, bülbüllerin güllere aşk namelerini hiç duymadık (!) İşte bugün yüreğinizin sesiyle bu nağmelere katılın. Ve bu yüreği güneşe teslim edip, umut çiçeklerini tomurcuklandırın.
İsterseniz o feyzi bol Salatin camilere ya da eskilerden kalma başka bir tarihî yapıya uğrayın. Şayet İstanbul'da bulunuyorsanız, Fatih, Süleymaniye, Sultan Selim, Eyüp Sultan Camilerini tavsiye ederim.
Avlusunda dolaşırken, üzerlerine yıllar öncesi alın terleri dökülmüş taşlardan örülen duvarları tutun. Ağaçların gövdesinde elinizi gezdirin, bir karıncanın, bir böceğin telaşını görün. Hemen arka taraftan görülen denizin meltemi yüzünüzü okşarken, bacaklarınıza dolaşan bir kedinin başını da okşayın. Hatta gözlerine bakıp, onunla konuşun. İçini döksün size, siz sadece dinleyin.
Bir çeşmenin yıldızlar gibi akan parlak suyundan avuçlarınıza doldurun, kana kana için. Bir avuç su da çimlerin üzerindeki bir top menekşeye serpin. Rızkının peşindeki serçelere, güvercinlere bir tabla buğday verirken, bir selam da benden söyleyin.
Sarmaş dolaş olan ruhunuzun her zerresinde hissettiğiniz mutlulukla! Ve duyu organlarınızı sonuna kadar açın, hayatın güzelliklerini, hediyelerin sırlarını kaçırmamak için.
Ilık rüzgarın cesareti, sizin cesaretiniz olsun. Mayıs hediyeleriniz size keşifler yaptırsın. Sözlerin dudaklardan dökülmeyenini, bakışların gözlerden çıkmayanını görün. Sizi seveni, sevdiği için hediyeler vereni sevin. Açılmış ilkbahar çiçeklerini, canlı yeşil taze yapraklı ağaçları, ısıtan güneş ışınlarını, oturduğunuz tahta bankı sevin.
O ulu mekanın mimarisine bir bakın. Kubbesinde, minaresinde süzdürdüğünüz bakışlarınızı, yağmur oluklarına, kuş yuvalarına, aşınmış eşiklerine, süslü şadırvanına çevirin.
Sonra Ataullah İskenderî (KS)'nin "Seni ibadet yapmaya layık gören Allah'ın armağanı sana yeter" sözü ile ezanı birlikte dinleyip, ulu mekanın feyizli havasını teneffüs ede ede namazınızı eda edin. Halıların üzerine basan ayaklarınızın ne kadar talihli olduğunu düşünüp bir de şükür secdesi yapın.
Son olarak da oturduğunuz yerde hasretin muştusunu bekleyen gözbebeklerinizle ve semaya açılmış rahmet toplayan ellerinizle yüce Allah'tan sadece Allah'ı isteyin!..
ÖtelerAşk yolunda sevgiyle dolElmas kömürden ötesi
"Kuvvetinin sahibi ol"Çelik, demirden ötesi
Ekilende düşer dibeSebep bağlıdır sebebe
Tohumlar vermeye gebeÇiçek, domurdan ötesi
Bıçak bıçak bilediğinDua dua dilediğin
Emanettir can dediğinHayat, ömürden ötesi
Açılsan okyanuslaraNefs saklanır fanuslara
Dünya lokma Yunus'laraEkmek, hamurdan ötesi
Yas saklı, gurbet göçündeYazı var kalem içinde
Âlem var âlem içindeYalan, emirden ötesi
Ne hak etmeze saygıdırNe de olmaza övgüdür
"Bir damla kan, bin kaygıdır"İnsan, çamurdan ötesi.(M. Ali Kalkan).