"Hayvanlarınız hususunda Allah'ın sizi azaba çarptıracağından korkunuz."
Arapların eskiden beri yaptıkları bir âdetleri daha vardı ki, hayvanın sırtını hitap kürsüsü olarak kullanırlardı. Peygamberimiz bu âdeti de yasakladı ve şöyle buyurdu:
"Allah bu hayvanları, ancak güçlükle gidebileceğiniz yere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi. Ayrıca yeryüzünü de yarattı. Diğer ihtiyaçlarınızı onların üstünde giderin."
Keyfi olarak hayvanlara, bilhassa kuşlara yapılan eziyetleri Peygamberimiz hiç hoş karşılamaz, onların hakkına dikkat edilmesini isterdi.
Bir sefer esnasında Sahabîler bir kaya kuşu gördüler. Yanında iki de yavrusu bulunuyordu. Birisi gidip yavrularını aldı.
Anne kuş gelip başlarının üstünde çırpınarak uçmaya başladı.
Peygamberimiz bunu görünce, "Yavrularını alarak bu hayvanın canını kim acıttı? Yavrularını yerine koyun" buyurdu.
Peygamberimizdeki şefkat, anne kuşun çırpınmasına, acı duymasına bile razı olmuyordu.
Hayvanlara acıyıp, şefkat gösterildiği takdirde sevaplı bir iş yapılmış olduğunu da belirten Peygamberimiz şöyle buyururlar:
"Kesilecek hayvan bile olsa, merhamet edene, kıyamet gününde Allah rahmet eder."
Canlılara gösterilen şefkat ve merhametin neticesinde Cenab-ı Hakkın bağışlayacağına dair bir hadis-i şerifi de Hz. Ebû Hüreyre'nin rivayetinden öğrenmekteyiz:
"Adamın biri yolculuk esnasında şiddetli bir şekilde susadı. Sonunda bir kuyuya rastladı ve oraya vardı. Su içtikten sonra kuyudan çıktı. Bir de gördü ki, susuzluktan dilini çıkararak soluyan bir köpek rutubetli toprak yiyor. Bunu gören adam, 'Beni kıvrandıran susuzluğun aynısı bu köpeğe de isabet etti' dedi.
"Sonra kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu, getirip köpeğe verdi. Bundan dolayı Allah onun amelini kabul etti ve affetti buyurdu."
Sahabîler "Yâ Resulallah, hayvanlara iyilik etmekte bize bir mükâfat var mı?" diye sorduklarında, Peygamberimiz şöyle cevap verdi:
"Canlı bir hayvan için size mükâfat vardır."