FASL-I MUHABBET / Ümit KAYAÇELEBİ
Gaziantep'deki işgalci Fransız kuvvetleri kuşatılmıştı. Durumları sıkışmış, şehirden çıkamıyor, dışarıdanda da yardım alamıyorlardı. Erzakları bitmişti. İkinci Fransız Tümen Kumandanlığı'ndan sürekli olarak yardım istiyorlardı. Düşmanın bu sıkışık durumunu sürdürmek, sonunda şehri bırakıp gitmelerini sağlamak için Kilis'ten gelecek yardımcı kuvvetlere engel olunmalıydı. Bu husus merkez heyetince kararlaştırılmıştı. Bunu yapabilecek nitelikte, bilgili, tecrübeli, bir komutan aranıyordu.
O sırada esirlikten dönen, İstanbul Hükümetince Nizip Askerlik Şubesine memur edilen üsteğmen Mehmet Sait Efendi (Şahin Bey) Antep'e gelmişti. Mermez heyeti üyelerinden Ahmet Muhtar (Göğüş) Bey, Şahin Beyi yakından tanıyor, onun yüksek ruhlu kahraman bir subay olduğunu biliyordu. Şahin Beyi merkez heyeti ile tanıştırdı. Gaziantep - Kilis yolu Milli Kuvvetler Komutanlığı için en uygun kişi olduğunu anlattı.
Şahin Bey kendisine verilen görevi hiç düşünmeden seve seve kabul etti, eline silahını alarak Kilis'e doğru yola çıktı. Çapalı köyünde karargâh kurdu. Köylerde henüz teşkilatmanmış Milli kuvvetler yoktu. Her köyde beş on silahlı vatandaş bulunuyordu. Anlaşılan onlarla işe başlaması gerekiyordu.
Şahin Bey çok güzel konuşurdu. Konuşma ve davranışlarıyla karşısındakileri çok çabuk etkilerdi. Çevresindeki insanları sevgiyle, saygıyla birazda korkuyla kendisine bağlardı. Kuvvetli bir kişiliği vardı. Karargâhını kurduktan sonra çevre köylerin tüm ileri gelenleri ile bağlantı kurdu. Onlarla devamlı konuşuyor ve vatan, millet sevgisinin büyüklüğünü, düşman işgalinin ne demek olduğunu anlayabilecekleri biçimde samimi olarak anlatıyordu. Kendisini dinleyenler de büyüklenmiş gibi ona bağlanıyorlardı.
Şahin Bey köylere de çıkıyor, her köyde memleketin içinde bulunduğu tehlikeli durum üzerine konuşmalar yapıyor, düşman işgalinin kötülüklerini dile getiriyordu. Memleketi savunmanın bir şeref ve namus meselesi olduğunu anlatarak köylülerin silahlanmalarını sağlıyordu. Bu çalışmaların sonunda çevredeki köylerde milli birlikler doğmaya başladı.
Şahin Bey birliklerin her birine ayrı ayrı görevler verdi. Birliğin bir acar sırtlarında, biri Kertil'de, biride Bostancı-Elmalı sırtlarında olmak üzere üç savunma çizgisi belirledi. Buralarda siperler kazılması için de köylüyü harekete geçirdi. Kazılan siperlerde gece gündüz nöbet tutulacak, buralardan da kuş dâhi uçurulmayacaktı.
Gaziantep - Kilis yolu tam anlamıyla güvenlik altında idi. Kuva-yı Milliye grupları, Şahin Beyin emriyle çevre halkının can, mal, ırz ve namusunun gerçek bekçileri durumuna gelmişlerdi. Şahin Beyin gecesini gündüzüne katarak durup durmadan çalışması milli ruhu uyandırmış ve Antep halkı kutsal bir amaca yönelmişti. Kurduğu teşkilatta gittikçe büyüyor ve genişliyordu.
Ve 1920'de Kilis'ten Antep'e hareket eden iki bölük piyade ve bir takım süvari birliğine karşı ilk muharebe verildi. Düşmanın hareketini haber alan Şahin Bey kırk kadar çete ile düşmana saldırdı. Silah seslerini duyan çevre köylerdeki halka koşup geliyor ve kardeşlerinin yanında yer alıp düşmanla savaşıyordu. Ve o gün düşman selameti kaçmakta buldu. Bu Şahin Bey'in ilk başarısıydı.
Akçakoyunlu'dan Kilis'e gelmekte olan büyük bir Fransız kuvveti de Şahin Bey ve Kuvvetleri tarafından çevrildi. Sisli ve havada göğüs göğüse bir çarpışmadan sonra Şahin Bey'in kuvvetleri ile köylüler gece köylere çekilirken neye uğradığını şaşıran Fransız kuvvetleri ise gecenin karanlığından istifade ederek, Kilis'e doğru kaçıyorlardı.
Şahin Bey'in üçüncü ve son muharebesi ise 25 Mart'ta başladı. O gün üç piyade taburu, süvari birlikleri ile 400 arabadan meydana gelen bir düşman kuvveti saat 15'de hareket edip köyün yanında geceledi. 26 Mart sabahı erkenden Acar köyü ve Akçakora köyü hattıyla saldırıya geçti. Düşman sayı ve cephane yönünden üstündü. 6 saat gibi bir süre Şahin Bey ve kuvvetleri kıyasıya çarpıştı. Ancak geri çekilmek zorunda kaldılar. Çekilen kuvvetler şehit ve yaralılarını alıp köylerine dağıldılar.
Şahin Bey'in elinde yirmibeş, otuz kadar bir savaşçı kalmıştı. O Antep'te söz vermişti. "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Anteb'e giremez" demişti. Bu bir namus, bu bir şeref sözü idi. 27 Mart sabahı elindeki savaşçılarla düşmanı karşıladı. Adım adım çarpışarak akşama doğru Kuzey sırtlarına çekildi. Siperler Antep'ten ve köylerden gelen çetelerle tutuluyordu. Ama 28 Mart sabahı düşmanın şiddetli topçu ateşi himayesinde yaptığı saldırı sonunda, Milli kuvvetler her yandan geri çekilmeye başladı. Şahin Bey sol kanadı kuvvetlendirmeye çalışırken cephe bütünü ile bozulmuş, düşman Dokurcum Değirmen'in güneyindeki yolu tutulmuştu.
Şahin Bey durumun kötülüğünü ve artık hiçbir şey yapılamayacağını anladı. Atından indi. Şoseye doğru koşmaya başladı. Elinde silah tek başına koskoca bir ordunun karşısına çıktı. Olağanüstü bir güçle, vatan ve millet aşkının verdiği bir hızla arslanlar gibi çarpıştı. Vücudu düşman süngüleriyle delik deşik oluncaya kadar, kanının son damlası da tükeninceye kadar döğüştü. Böylece hemşehrilerine verdiği şeref sözünü getirdi, tarihe armağan etti.
Halk onun adına, uyan Şahan, uyan, uyanmazmısın? diye türküler yaktı ve o bir halk şairinin dilinde destanlaştı.
"Şahini sorarsan otuz yaşında
Süngü ile delindi köprü başında
Çeteler toplanmış ağlar başında
Uyan Şahin uyan gör neler oldu
Sevgili Antep'e Fransız doldu
Gaziantep'deki işgalci Fransız kuvvetleri kuşatılmıştı. Durumları sıkışmış, şehirden çıkamıyor, dışarıdanda da yardım alamıyorlardı. Erzakları bitmişti. İkinci Fransız Tümen Kumandanlığı'ndan sürekli olarak yardım istiyorlardı. Düşmanın bu sıkışık durumunu sürdürmek, sonunda şehri bırakıp gitmelerini sağlamak için Kilis'ten gelecek yardımcı kuvvetlere engel olunmalıydı. Bu husus merkez heyetince kararlaştırılmıştı. Bunu yapabilecek nitelikte, bilgili, tecrübeli, bir komutan aranıyordu.
O sırada esirlikten dönen, İstanbul Hükümetince Nizip Askerlik Şubesine memur edilen üsteğmen Mehmet Sait Efendi (Şahin Bey) Antep'e gelmişti. Mermez heyeti üyelerinden Ahmet Muhtar (Göğüş) Bey, Şahin Beyi yakından tanıyor, onun yüksek ruhlu kahraman bir subay olduğunu biliyordu. Şahin Beyi merkez heyeti ile tanıştırdı. Gaziantep - Kilis yolu Milli Kuvvetler Komutanlığı için en uygun kişi olduğunu anlattı.
Şahin Bey kendisine verilen görevi hiç düşünmeden seve seve kabul etti, eline silahını alarak Kilis'e doğru yola çıktı. Çapalı köyünde karargâh kurdu. Köylerde henüz teşkilatmanmış Milli kuvvetler yoktu. Her köyde beş on silahlı vatandaş bulunuyordu. Anlaşılan onlarla işe başlaması gerekiyordu.
Şahin Bey çok güzel konuşurdu. Konuşma ve davranışlarıyla karşısındakileri çok çabuk etkilerdi. Çevresindeki insanları sevgiyle, saygıyla birazda korkuyla kendisine bağlardı. Kuvvetli bir kişiliği vardı. Karargâhını kurduktan sonra çevre köylerin tüm ileri gelenleri ile bağlantı kurdu. Onlarla devamlı konuşuyor ve vatan, millet sevgisinin büyüklüğünü, düşman işgalinin ne demek olduğunu anlayabilecekleri biçimde samimi olarak anlatıyordu. Kendisini dinleyenler de büyüklenmiş gibi ona bağlanıyorlardı.
Şahin Bey köylere de çıkıyor, her köyde memleketin içinde bulunduğu tehlikeli durum üzerine konuşmalar yapıyor, düşman işgalinin kötülüklerini dile getiriyordu. Memleketi savunmanın bir şeref ve namus meselesi olduğunu anlatarak köylülerin silahlanmalarını sağlıyordu. Bu çalışmaların sonunda çevredeki köylerde milli birlikler doğmaya başladı.
Şahin Bey birliklerin her birine ayrı ayrı görevler verdi. Birliğin bir acar sırtlarında, biri Kertil'de, biride Bostancı-Elmalı sırtlarında olmak üzere üç savunma çizgisi belirledi. Buralarda siperler kazılması için de köylüyü harekete geçirdi. Kazılan siperlerde gece gündüz nöbet tutulacak, buralardan da kuş dâhi uçurulmayacaktı.
Gaziantep - Kilis yolu tam anlamıyla güvenlik altında idi. Kuva-yı Milliye grupları, Şahin Beyin emriyle çevre halkının can, mal, ırz ve namusunun gerçek bekçileri durumuna gelmişlerdi. Şahin Beyin gecesini gündüzüne katarak durup durmadan çalışması milli ruhu uyandırmış ve Antep halkı kutsal bir amaca yönelmişti. Kurduğu teşkilatta gittikçe büyüyor ve genişliyordu.
Ve 1920'de Kilis'ten Antep'e hareket eden iki bölük piyade ve bir takım süvari birliğine karşı ilk muharebe verildi. Düşmanın hareketini haber alan Şahin Bey kırk kadar çete ile düşmana saldırdı. Silah seslerini duyan çevre köylerdeki halka koşup geliyor ve kardeşlerinin yanında yer alıp düşmanla savaşıyordu. Ve o gün düşman selameti kaçmakta buldu. Bu Şahin Bey'in ilk başarısıydı.
Akçakoyunlu'dan Kilis'e gelmekte olan büyük bir Fransız kuvveti de Şahin Bey ve Kuvvetleri tarafından çevrildi. Sisli ve havada göğüs göğüse bir çarpışmadan sonra Şahin Bey'in kuvvetleri ile köylüler gece köylere çekilirken neye uğradığını şaşıran Fransız kuvvetleri ise gecenin karanlığından istifade ederek, Kilis'e doğru kaçıyorlardı.
Şahin Bey'in üçüncü ve son muharebesi ise 25 Mart'ta başladı. O gün üç piyade taburu, süvari birlikleri ile 400 arabadan meydana gelen bir düşman kuvveti saat 15'de hareket edip köyün yanında geceledi. 26 Mart sabahı erkenden Acar köyü ve Akçakora köyü hattıyla saldırıya geçti. Düşman sayı ve cephane yönünden üstündü. 6 saat gibi bir süre Şahin Bey ve kuvvetleri kıyasıya çarpıştı. Ancak geri çekilmek zorunda kaldılar. Çekilen kuvvetler şehit ve yaralılarını alıp köylerine dağıldılar.
Şahin Bey'in elinde yirmibeş, otuz kadar bir savaşçı kalmıştı. O Antep'te söz vermişti. "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Anteb'e giremez" demişti. Bu bir namus, bu bir şeref sözü idi. 27 Mart sabahı elindeki savaşçılarla düşmanı karşıladı. Adım adım çarpışarak akşama doğru Kuzey sırtlarına çekildi. Siperler Antep'ten ve köylerden gelen çetelerle tutuluyordu. Ama 28 Mart sabahı düşmanın şiddetli topçu ateşi himayesinde yaptığı saldırı sonunda, Milli kuvvetler her yandan geri çekilmeye başladı. Şahin Bey sol kanadı kuvvetlendirmeye çalışırken cephe bütünü ile bozulmuş, düşman Dokurcum Değirmen'in güneyindeki yolu tutulmuştu.
Şahin Bey durumun kötülüğünü ve artık hiçbir şey yapılamayacağını anladı. Atından indi. Şoseye doğru koşmaya başladı. Elinde silah tek başına koskoca bir ordunun karşısına çıktı. Olağanüstü bir güçle, vatan ve millet aşkının verdiği bir hızla arslanlar gibi çarpıştı. Vücudu düşman süngüleriyle delik deşik oluncaya kadar, kanının son damlası da tükeninceye kadar döğüştü. Böylece hemşehrilerine verdiği şeref sözünü getirdi, tarihe armağan etti.
Halk onun adına, uyan Şahan, uyan, uyanmazmısın? diye türküler yaktı ve o bir halk şairinin dilinde destanlaştı.
"Şahini sorarsan otuz yaşında
Süngü ile delindi köprü başında
Çeteler toplanmış ağlar başında
Uyan Şahin uyan gör neler oldu
Sevgili Antep'e Fransız doldu