Arif sadece Allah'a sığınır
Bu yönü de bilmelidir ki, bir sebeple meydana gelen her bir varlığın iki yüzü vardır. Biriyle sebebine diğeri ile de onu yaratan Hak Teala Hazretlerine nazar edilir. Bütün insanlar, bilgin ve felsefecileri ile beraber sebepler yüzüne bakar. Ancak enbiya, evliya ve melaikeyi kiram aleyhimüsselam hazeratı gibi ehlullahın muhakkikleri, sebepleri bilmekle beraber diğer bir yönüyle onu yaratana nazar ederler. Bunlardan bazıları "Kalbim bana Rabbimden haber verdi" diyerek sebepler yüzü ile Hakka nazar etmiş ise de hakikaten kamil olan diğer bir zat "Rabbim bana haber verdi" buyurmuştur. Bizim nazarımızda varlığı, gayrından meydana gelen her bir şey, hiçbir şey konumundadır. Arifin herhalde Teala ve Tekaddes Hazretlerinden başka döneceği, dayanacağı, sığınacağı bir varlık yoktur.
Şurası da bilinmelidir ki; ilahi vech olan (Allah) (cc) şerefli ismi, (Rab), (Kadir), (Şekur) gibi bütün ilahi isimleri kendinde toplar. Bu şerefli isim, sıfatını kendinde toplayan zat gibidir. Buna binaen O'nun (cc) tecellilerini görme anında uyanıklılık ve kavrayış üzere bulunmak lazımdır. Bütün ilahi isimleri kendinde topladığı, cihetle onun müşahadesi asla mümkün değildir. O'na (cc) yönelme ve yalvarma esnasında, kendisi ile münacaat edilen ile o münacaatın veya müşehadenin gerektirdiği makama bakmalıdır. İlahi isimlerden hangi isim o makama bakıyorsa, sana hitap eden veya görüp seyrettiğin o ilahi isimdir. (Şekilde değişiklik) tabiri de bu hale işarettir. Mesela, denize düşmüş bir insanın (Ya Allah) demesi, (Ya Gıyas) veya (Ya Münci) ve (Ya Münkız) manalarında olduğu gibi, hasta olan bir kimsenin de (Ya Allah) demesi, (Ya Şafi) veya (Ya Muafi) gibi uygun bir manaya karşılık gelir. (Şekilde değişiklik) tabiri ise İmam Müslim Hazretlerinin sahihinde rivayet edilen hadisi şerife işarettir. Adı geçen imamın rivayetiyle sabit olduğu üzere, Hak Teala Hazretleri kıyamet gününde bazı kimselere tecelli eyleyince onlar tarafından inkar ve istiaze olunacak ve ilahi tecelli kendilerinin bildikleri şekle dönüşünce ikrar ve itiraf edilecektir. İşte burada müşahade, münacaat ve ilahi hitapların manası budur.
Akıllı insan ilimler arasında, ancak, nefsini kemale erdirecek ve herhangi aleme gidecek olursa kendiyle beraber gelecek olan bir ilmi seçip istemelidir. Bu ise ancak Allah'ı (c.c) bilmektir. Mesela, tıp ilmini bilecek olursan bu ilmin kullanılışı hastalıklara muhtaç olduğundan, bunların olmadığı bir aleme geçince bu ilim ile kimi tedavi edeceksin. Mühendislik de böyledir. Zira bunun da kullanılışı ölçmeye bağlıdır. Ölçmeyi bırakıp gideceğin anda bu ilmi de orada bırakacaksın. İnsanın, ahiret alemine intikal ederken terk edeceği her bir ilim böyledir. Bunlardan, gerekli ihtiyaçları temin edecek miktar ile yetinmeli ve hangi aleme intikal eder isen seninle gelebilecek ilmin tahsiline ve tamamlanmasına çalışmalıdır.
Bu da iki özel ilimdir. Biri, Allah'ı (cc) bilmek, diğeri de ahiret aleminin makam ve menzillerini öğrenmektir. Bunları bilen, ahiret aleminde bulunduğu zaman, kendi evinde bulunuyormuş gibi gezip dolaşacak ve ilahi tecelli zamanında (Senden Allah'a (cc) sığınırız, Sen bizim Rabbimiz değilsin) diyenlerden olmayacaktır.
Bu cehalet, ne büyük bir hasret ve pişmanlıktır. Akıllı olan zat, emredilen yol üzerine riyazat, mücahede ve halvet ile bu iki ilmin açığa çıkmasına himmet sarf etmelidir.
Halvet ile şartlarını, menzil ve makamlarını sırası ile zikretmek istiyordum. Lakin buna (vakt) mani oldu. Vaktten maksadım ise (kötü bilginler) denilen kimselerdir ki bunlar; taassub, riyaset ve makam sevgisi bağları ile bağlanmış bulunduklarından, Hak ve hakikate boyun eğmiş, teslim olmuş, inanmış, anlamış olmayanlar ve bilmediklerini inkar edenlerdir.
Başarıyı veren Allah'tır. (cc)
Bu yönü de bilmelidir ki, bir sebeple meydana gelen her bir varlığın iki yüzü vardır. Biriyle sebebine diğeri ile de onu yaratan Hak Teala Hazretlerine nazar edilir. Bütün insanlar, bilgin ve felsefecileri ile beraber sebepler yüzüne bakar. Ancak enbiya, evliya ve melaikeyi kiram aleyhimüsselam hazeratı gibi ehlullahın muhakkikleri, sebepleri bilmekle beraber diğer bir yönüyle onu yaratana nazar ederler. Bunlardan bazıları "Kalbim bana Rabbimden haber verdi" diyerek sebepler yüzü ile Hakka nazar etmiş ise de hakikaten kamil olan diğer bir zat "Rabbim bana haber verdi" buyurmuştur. Bizim nazarımızda varlığı, gayrından meydana gelen her bir şey, hiçbir şey konumundadır. Arifin herhalde Teala ve Tekaddes Hazretlerinden başka döneceği, dayanacağı, sığınacağı bir varlık yoktur.
Şurası da bilinmelidir ki; ilahi vech olan (Allah) (cc) şerefli ismi, (Rab), (Kadir), (Şekur) gibi bütün ilahi isimleri kendinde toplar. Bu şerefli isim, sıfatını kendinde toplayan zat gibidir. Buna binaen O'nun (cc) tecellilerini görme anında uyanıklılık ve kavrayış üzere bulunmak lazımdır. Bütün ilahi isimleri kendinde topladığı, cihetle onun müşahadesi asla mümkün değildir. O'na (cc) yönelme ve yalvarma esnasında, kendisi ile münacaat edilen ile o münacaatın veya müşehadenin gerektirdiği makama bakmalıdır. İlahi isimlerden hangi isim o makama bakıyorsa, sana hitap eden veya görüp seyrettiğin o ilahi isimdir. (Şekilde değişiklik) tabiri de bu hale işarettir. Mesela, denize düşmüş bir insanın (Ya Allah) demesi, (Ya Gıyas) veya (Ya Münci) ve (Ya Münkız) manalarında olduğu gibi, hasta olan bir kimsenin de (Ya Allah) demesi, (Ya Şafi) veya (Ya Muafi) gibi uygun bir manaya karşılık gelir. (Şekilde değişiklik) tabiri ise İmam Müslim Hazretlerinin sahihinde rivayet edilen hadisi şerife işarettir. Adı geçen imamın rivayetiyle sabit olduğu üzere, Hak Teala Hazretleri kıyamet gününde bazı kimselere tecelli eyleyince onlar tarafından inkar ve istiaze olunacak ve ilahi tecelli kendilerinin bildikleri şekle dönüşünce ikrar ve itiraf edilecektir. İşte burada müşahade, münacaat ve ilahi hitapların manası budur.
Akıllı insan ilimler arasında, ancak, nefsini kemale erdirecek ve herhangi aleme gidecek olursa kendiyle beraber gelecek olan bir ilmi seçip istemelidir. Bu ise ancak Allah'ı (c.c) bilmektir. Mesela, tıp ilmini bilecek olursan bu ilmin kullanılışı hastalıklara muhtaç olduğundan, bunların olmadığı bir aleme geçince bu ilim ile kimi tedavi edeceksin. Mühendislik de böyledir. Zira bunun da kullanılışı ölçmeye bağlıdır. Ölçmeyi bırakıp gideceğin anda bu ilmi de orada bırakacaksın. İnsanın, ahiret alemine intikal ederken terk edeceği her bir ilim böyledir. Bunlardan, gerekli ihtiyaçları temin edecek miktar ile yetinmeli ve hangi aleme intikal eder isen seninle gelebilecek ilmin tahsiline ve tamamlanmasına çalışmalıdır.
Bu da iki özel ilimdir. Biri, Allah'ı (cc) bilmek, diğeri de ahiret aleminin makam ve menzillerini öğrenmektir. Bunları bilen, ahiret aleminde bulunduğu zaman, kendi evinde bulunuyormuş gibi gezip dolaşacak ve ilahi tecelli zamanında (Senden Allah'a (cc) sığınırız, Sen bizim Rabbimiz değilsin) diyenlerden olmayacaktır.
Bu cehalet, ne büyük bir hasret ve pişmanlıktır. Akıllı olan zat, emredilen yol üzerine riyazat, mücahede ve halvet ile bu iki ilmin açığa çıkmasına himmet sarf etmelidir.
Halvet ile şartlarını, menzil ve makamlarını sırası ile zikretmek istiyordum. Lakin buna (vakt) mani oldu. Vaktten maksadım ise (kötü bilginler) denilen kimselerdir ki bunlar; taassub, riyaset ve makam sevgisi bağları ile bağlanmış bulunduklarından, Hak ve hakikate boyun eğmiş, teslim olmuş, inanmış, anlamış olmayanlar ve bilmediklerini inkar edenlerdir.
Başarıyı veren Allah'tır. (cc)