Münafıkların zor şartlar altında ne gibi tavırlar takındıklarının bariz bir örneğini de Hendek Savaşında görüyoruz.
Hendek kazımı sırasında Selmani farisi sert bir kayalıkla karşılaşmıştı. Durumu haber alan Resulullah (sav), bizzat kendisi kayayı kırmaya başladı ve kayadan çıkan kıvılcımlar her yanı aydınlattı. Ve Allah Resulü, ashabına Yemen ve İran ülkelerini, Kisra saraylarını, Şam'ın anahtarlarını müjdeledi. Bunları duyan münafıklar, "Biz bu hendeğin içinde sıkıştık kaldık, o bize neler söylüyor?" demek suretiyle nifaklarını yine açığa vurdular ve çalışma yerinden izinsiz olarak sıvışmaya başladılar.Nitekim aynı savaşta Kurayza yahudilerinin ihanet haberini alan Allah Elçisi; "Sabredin, birleşik ordular yakında üzerinize gelecekler. Biraz sıkıntı çekeceksiniz fakat, zafer sizin olacaktır" diyerek Müslümanları sabra davet ettiğinde münafıklar, ayette buyurulduğu üzere; "Allah ve Elçisi bize, bize boş bir aldatmacadan başka birşey vadetmemiş" (Ahzap Sûresi, 3) diyerek samimiyetsizlerini ortaya koydular. Halbuki aynı gün birleşik orduları gören Müslümanların, ancak teslimiyeti, imanı ve sabrı artmıştı. "Müminler birleşik orduları görünce, 'Bu Allah ve Elçisinin bize vadettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi' dediler. Bu, onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı" (Ahzap Sûresi, 18).Cabir b. Abdullah'tan gelen bir rivayette ise, beraber çıkılan bir gazada muhacirlerden biri, ensardan birinin arkasına vurdu. Bunun üzerine ensarî, "Ey ensar!" diye seslendi. Muhacirlerden olan ise, "Ey muhacirler!" diye bağırarak muhacirleri çağırdı. Bunun üzerine Resulullah (sav); "Bu cahiliyye davası da nedir?" buyurdu. Daha sonra haberi duyan münafık lideri Abdullah ibni Selül, "Onlar öyle bir işi yaptılar ha!.. Allah'a yemin ederim ki, Medine'ye dönecek olursak en şerefli ve kuvvetli olan (kendisini kastediyor) oradan (Medine'den) en hakir oılanı (Resulullah'ı kastadiyor) çıkaracaktır". Bunun üzerine Hz. Ömer, Abdullah b. Selül'ün boynunu vurmak için izin istedi. Ancak Resulullah, "Bırak onu! İnsanlar; Muhammed ashabını öldürüyor, demesinler" buyurdu.Bunun üzerine nazil olan Münafikûn suresi 7. ve 8. ayetlerde Cenab-ı Hak, "Onlar, 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, en üstün olan, en alçak olanı oradan muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı. Halbuki üstünlük ancak Allah'ın, Peygamber'inin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler" buyurmak suretiyle münafıkların halini ifade ediyor.
Hendek kazımı sırasında Selmani farisi sert bir kayalıkla karşılaşmıştı. Durumu haber alan Resulullah (sav), bizzat kendisi kayayı kırmaya başladı ve kayadan çıkan kıvılcımlar her yanı aydınlattı. Ve Allah Resulü, ashabına Yemen ve İran ülkelerini, Kisra saraylarını, Şam'ın anahtarlarını müjdeledi. Bunları duyan münafıklar, "Biz bu hendeğin içinde sıkıştık kaldık, o bize neler söylüyor?" demek suretiyle nifaklarını yine açığa vurdular ve çalışma yerinden izinsiz olarak sıvışmaya başladılar.Nitekim aynı savaşta Kurayza yahudilerinin ihanet haberini alan Allah Elçisi; "Sabredin, birleşik ordular yakında üzerinize gelecekler. Biraz sıkıntı çekeceksiniz fakat, zafer sizin olacaktır" diyerek Müslümanları sabra davet ettiğinde münafıklar, ayette buyurulduğu üzere; "Allah ve Elçisi bize, bize boş bir aldatmacadan başka birşey vadetmemiş" (Ahzap Sûresi, 3) diyerek samimiyetsizlerini ortaya koydular. Halbuki aynı gün birleşik orduları gören Müslümanların, ancak teslimiyeti, imanı ve sabrı artmıştı. "Müminler birleşik orduları görünce, 'Bu Allah ve Elçisinin bize vadettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi' dediler. Bu, onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı" (Ahzap Sûresi, 18).Cabir b. Abdullah'tan gelen bir rivayette ise, beraber çıkılan bir gazada muhacirlerden biri, ensardan birinin arkasına vurdu. Bunun üzerine ensarî, "Ey ensar!" diye seslendi. Muhacirlerden olan ise, "Ey muhacirler!" diye bağırarak muhacirleri çağırdı. Bunun üzerine Resulullah (sav); "Bu cahiliyye davası da nedir?" buyurdu. Daha sonra haberi duyan münafık lideri Abdullah ibni Selül, "Onlar öyle bir işi yaptılar ha!.. Allah'a yemin ederim ki, Medine'ye dönecek olursak en şerefli ve kuvvetli olan (kendisini kastediyor) oradan (Medine'den) en hakir oılanı (Resulullah'ı kastadiyor) çıkaracaktır". Bunun üzerine Hz. Ömer, Abdullah b. Selül'ün boynunu vurmak için izin istedi. Ancak Resulullah, "Bırak onu! İnsanlar; Muhammed ashabını öldürüyor, demesinler" buyurdu.Bunun üzerine nazil olan Münafikûn suresi 7. ve 8. ayetlerde Cenab-ı Hak, "Onlar, 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, en üstün olan, en alçak olanı oradan muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı. Halbuki üstünlük ancak Allah'ın, Peygamber'inin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler" buyurmak suretiyle münafıkların halini ifade ediyor.