Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden Hz. Mevlana
Tevbe, bir mânâda kabahati nefiste aramaktır. Dolayısıyla tevbesinde samimi olan kimse, nefsinin terbiye ve tezkiye edilmesini, ruhunun yüceltilmesini gerekli görür.
Birçok âyet-i kerime meselenin ehemmiyetini ortaya koyar:
"Ey mü'minler! Hepiniz, Allah'a tevbe ediniz. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız."
"Ey müminler, nasûh tevbe ile Allah'a tevbe ediniz."
"Evet, makbul olan tevbe, kötülükleri yapıp yapıp da ölüm gelip çattığında 'ben şimdi gerçekten tevbe ettim' diyenlerinkisi değildir."
"Allah katında makbul olan tevbe, kötülüğü cahillikleri sebebiyle yapmış olanların, hemen vazgeçip pişmanlık arzedenlerin tevbesidir."
"Nefsini arındıran, tezkiye eden kurtulmuştur."
"O, kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır."
"Hakikaten insan için kendi kazancından başkası yoktur."
"İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onun mükafatını görecektir. Kim de zerre miktarınca kötülük işlerse onun da cezasını görecektir."
Hadis-i Şerifler de bu konuda çok manidar mânâlarla varid olmuşlardır:
"Tevbe eden, Allah'ın sevgili kuludur. Günahlarına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
"An olur kalbime öyle şeyler gelir ki her gün ve gece bunlardan yetmiş defa Allah'a istiğfar ederim."
"İşlediğin bir kötülüğün hemen ardından bir iyilik yap ki, o günahı mahvetsin."
"Günahına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
"Kul kimi kez işlediği günah vesilesiyle cennete girer." 'Bu nasıl olur?' diye sorulduğu zaman Efendimiz (sav), "Zira kul, işlediği bir günaha öyle tevbe eder ve pişmanlık duyar ki üzerinde hatâdan eser kalmaz. Bu sayede cennete girer." buyururlar.
Güzel ahlâkın kazanılmasında teşvik edici güç tevbedir. Zira tevbe, kulu hem temizler, hem de mütevazi kılar. Bütün güzel huyların kazanılmasında ilk adım tevbedir. Bu sebeple kul, tevbeye sarılmalı, bütün hayırların bunda toplandığını bilmelidir. Bu cümleden olarak Peygamberimiz (sav), günde yüz kere tevbe ettiğini beyan ederek ashabını ve bütün ümmetini tevbe etmeye yöneltmiş, ısrarla teşvik etmiştir. İşte ilâhî ve nebevî eğitimin temeli bu hakikattir.
Tevbe, bir mânâda kabahati nefiste aramaktır. Dolayısıyla tevbesinde samimi olan kimse, nefsinin terbiye ve tezkiye edilmesini, ruhunun yüceltilmesini gerekli görür.
Birçok âyet-i kerime meselenin ehemmiyetini ortaya koyar:
"Ey mü'minler! Hepiniz, Allah'a tevbe ediniz. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız."
"Ey müminler, nasûh tevbe ile Allah'a tevbe ediniz."
"Evet, makbul olan tevbe, kötülükleri yapıp yapıp da ölüm gelip çattığında 'ben şimdi gerçekten tevbe ettim' diyenlerinkisi değildir."
"Allah katında makbul olan tevbe, kötülüğü cahillikleri sebebiyle yapmış olanların, hemen vazgeçip pişmanlık arzedenlerin tevbesidir."
"Nefsini arındıran, tezkiye eden kurtulmuştur."
"O, kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini bağışlayandır."
"Hakikaten insan için kendi kazancından başkası yoktur."
"İşte kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onun mükafatını görecektir. Kim de zerre miktarınca kötülük işlerse onun da cezasını görecektir."
Hadis-i Şerifler de bu konuda çok manidar mânâlarla varid olmuşlardır:
"Tevbe eden, Allah'ın sevgili kuludur. Günahlarına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
"An olur kalbime öyle şeyler gelir ki her gün ve gece bunlardan yetmiş defa Allah'a istiğfar ederim."
"İşlediğin bir kötülüğün hemen ardından bir iyilik yap ki, o günahı mahvetsin."
"Günahına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
"Kul kimi kez işlediği günah vesilesiyle cennete girer." 'Bu nasıl olur?' diye sorulduğu zaman Efendimiz (sav), "Zira kul, işlediği bir günaha öyle tevbe eder ve pişmanlık duyar ki üzerinde hatâdan eser kalmaz. Bu sayede cennete girer." buyururlar.
Güzel ahlâkın kazanılmasında teşvik edici güç tevbedir. Zira tevbe, kulu hem temizler, hem de mütevazi kılar. Bütün güzel huyların kazanılmasında ilk adım tevbedir. Bu sebeple kul, tevbeye sarılmalı, bütün hayırların bunda toplandığını bilmelidir. Bu cümleden olarak Peygamberimiz (sav), günde yüz kere tevbe ettiğini beyan ederek ashabını ve bütün ümmetini tevbe etmeye yöneltmiş, ısrarla teşvik etmiştir. İşte ilâhî ve nebevî eğitimin temeli bu hakikattir.