Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden Hz. Mevlana
İntisab silsilesinin Resûlullah'a kadar inmesinin gereğine işaret edince 'Velâyet' ve 'Nübüvvet' münasebetini de açıklamak gerekir kanaatindeyiz.
Velâyet yolu, Nübüvvet nurunun bütün insanlığa hayat bahşeden bir hediyesidir. Velâyet yolunun şahı Hz. Ali (ra) Efendimizdir.
İmam-ı Ali (kv) diyor ki: "Ben, Allah'ın Resulü'nden sordum, dedim ki, yâ Resûlellah; bana Allah'a varan en yakın yolu göster. Kullara en kolay ve Allah indinde en üstünü olsun. Efendimiz (sav) buyurdular ki; yâ Ali, Allah Teâlâ Hazretlerini gizli ve âşikâre zikretmelisin. Dedim ki; yâ Resûlellah, insanların hepsi zikrediyorlar, ben bana mahsus birşey söylemeni istiyorum. Peygamber (sav) buyurdu ki; Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediklerinin en üstünü Lâ ilâhe illâllah'tır. Eğer yedi kat gök ve yedi kat yer bir kefeye, Lâ ilâhe illâllah öteki kefeye konsa Lâ ilâhe illâllah ağır gelir. Sonra buyurdu ki; yâ Ali yeryüzünde 'Allah, Allah' diye zikredenler bulundukça kıyamet kopmaz. Bunun üzerine arzeyledim ki; nasıl zikredeyim Yâ Resûlellah? Peygamber (sav) Efendimiz buyurdular ki; yâ Ali gözlerini kapat ve ben üç kere Lâ ilâhe illâllah diyeyim, benden işit sonra üç kere Lâ ilâhe illâllah de, ben işiteyim."
Böylece Hz. Ali (ra) Efendimiz, velâyet yolunun sahibi oluyor ve bu mânevî mirası devralmış oluyordu. "Cenab-ı Hakk'a ulaştıran yol ikidir. Birincisi Kurb-ü Nübüvvete tealluk eden yoldur... Asâleten bu yoldan ulaşanlar enbiyâdır... Bir de onların ashab-ı kiramı... Bu yolda 'tavassut' yoktur. Bu büyük vâsıllardan her kim feyz alacaksa asıldan alır. Hem de hiç kimsenin tavassutu olmadan... İkincisi: Kurb-ü Velâyet'tir. Aktâb, evtâb, büdelâ, nücebâ ve Allah Teâlâ'nın umum velî kulları bu yoldan vâsıl olurlar... Burada 'tavassut' ve 'hail' olma durumu vardır."
Gazâlî de 'vahy' ile 'nübüvvet ilmi' ve 'ledün ilmi' arasındaki ilgiyi şöyle belirtir: "İlham, Küllî Ruh'un, berraklığına ve kaabiliyetine bağlı olarak insan ruhunu uyarmasıdır. O, vahyin basit bir şeklidir. Çünkü vahy, gaybı açık olarak bildirmedir; ilham ise, gaipteki şeye bir işarettir. Vahy'den hasıl olan ilme 'Nebevî ilim'; ilhamdan hasıl olan ilme ise 'ilm-i ledün' denir."
İntisab silsilesinin Resûlullah'a kadar inmesinin gereğine işaret edince 'Velâyet' ve 'Nübüvvet' münasebetini de açıklamak gerekir kanaatindeyiz.
Velâyet yolu, Nübüvvet nurunun bütün insanlığa hayat bahşeden bir hediyesidir. Velâyet yolunun şahı Hz. Ali (ra) Efendimizdir.
İmam-ı Ali (kv) diyor ki: "Ben, Allah'ın Resulü'nden sordum, dedim ki, yâ Resûlellah; bana Allah'a varan en yakın yolu göster. Kullara en kolay ve Allah indinde en üstünü olsun. Efendimiz (sav) buyurdular ki; yâ Ali, Allah Teâlâ Hazretlerini gizli ve âşikâre zikretmelisin. Dedim ki; yâ Resûlellah, insanların hepsi zikrediyorlar, ben bana mahsus birşey söylemeni istiyorum. Peygamber (sav) buyurdu ki; Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediklerinin en üstünü Lâ ilâhe illâllah'tır. Eğer yedi kat gök ve yedi kat yer bir kefeye, Lâ ilâhe illâllah öteki kefeye konsa Lâ ilâhe illâllah ağır gelir. Sonra buyurdu ki; yâ Ali yeryüzünde 'Allah, Allah' diye zikredenler bulundukça kıyamet kopmaz. Bunun üzerine arzeyledim ki; nasıl zikredeyim Yâ Resûlellah? Peygamber (sav) Efendimiz buyurdular ki; yâ Ali gözlerini kapat ve ben üç kere Lâ ilâhe illâllah diyeyim, benden işit sonra üç kere Lâ ilâhe illâllah de, ben işiteyim."
Böylece Hz. Ali (ra) Efendimiz, velâyet yolunun sahibi oluyor ve bu mânevî mirası devralmış oluyordu. "Cenab-ı Hakk'a ulaştıran yol ikidir. Birincisi Kurb-ü Nübüvvete tealluk eden yoldur... Asâleten bu yoldan ulaşanlar enbiyâdır... Bir de onların ashab-ı kiramı... Bu yolda 'tavassut' yoktur. Bu büyük vâsıllardan her kim feyz alacaksa asıldan alır. Hem de hiç kimsenin tavassutu olmadan... İkincisi: Kurb-ü Velâyet'tir. Aktâb, evtâb, büdelâ, nücebâ ve Allah Teâlâ'nın umum velî kulları bu yoldan vâsıl olurlar... Burada 'tavassut' ve 'hail' olma durumu vardır."
Gazâlî de 'vahy' ile 'nübüvvet ilmi' ve 'ledün ilmi' arasındaki ilgiyi şöyle belirtir: "İlham, Küllî Ruh'un, berraklığına ve kaabiliyetine bağlı olarak insan ruhunu uyarmasıdır. O, vahyin basit bir şeklidir. Çünkü vahy, gaybı açık olarak bildirmedir; ilham ise, gaipteki şeye bir işarettir. Vahy'den hasıl olan ilme 'Nebevî ilim'; ilhamdan hasıl olan ilme ise 'ilm-i ledün' denir."