Bir öğretmenin kaleme aldığı, öğrencilerinden uzak kalmak zorunda oluşunun verdiği ıstırabı anlatan hoş, duygu yüklü bir şiirdir bu. Ben severim.
Hiç, bir çocuğa bir şeyler öğretmeye çalıştınız mı? Çocuğun bilmediği, görmediği ama bilmesi gereken şeyleri... Öğretmek; sabırla, anlayışla, üzmeden, kırmadan, sevgiyle... Denediyseniz şayet, bilirsiniz ne kadar zor olduğunu.
Tabii; alfabeyi, çarpmayı, bölmeyi, tarihi, coğrafyayı, Türkçe'yi öğretmekle bitmiyor iş; iyiyi, güzeli, doğruyu, saygıyı, sevgiyi de yerleştirmek gerekiyor o minicik yüreklere. Zor iştir öğretmek, zor iştir eğitmek. Hem beyne hem kalbe hitap etmek.
Yapmak çok zor, yıkmak çok kolaydır. Öğrenmek zor, unutmak kolay. Tamire tahammül gerek, tahribe ise hiçbir şey gerekmiyor.
Bu ülkenin çocuklarını eğitmekse daha zor sanırım. Hayır, çocukların zeka düzeyinden kaynaklanan bir mesele değil bu. Aksine, onlar çok zeki. Problem çocuklarda değil, büyüklerde.
Bir hengamedir kopmuş gidiyor memlekette. Herkes kendi derdinde. Aileler geçim, televizyonlar reyting, futbolcular gol, popçular zirve, daha büyüklerse savaşın getiri-götürüsü derdinde. Bu günlerde ikinci planda kalmış gibi savaş yüzünden... Bir de Kıbrıs var tabii.
Hani çok bilindik bir gerçek vardır; insanın yaptıklarıyla söyledikleri çelişiyorsa, sözlerinin kıymeti yoktur, amele bakılır. Büyükler iyiyi, güzeli, doğruyu hamasi laflarla anlatadursun; çocuklar duyduklarından değil, gördüklerinden öğreniyorlar öğreneceklerini; yalan söylemek yanlış ama gerektiği yerde söylenebilir (büyükler böyle yapıyor), ahlaki değerler önemli ama paradan daha önemli değil, insani değerler önemli ama menfaatler daha önemli. İnsan haklarını öğretiyoruz çocuklara ama önce kendimiz çiğniyoruz. "Yaşama hakkı insan olmanın getirdiği en önemli birinci haktır" diyoruz ama sonra ülke menfaatleri öyle gerektiriyor deyip savaşa hazırlanıyoruz. "Mazlumun yanında yer almak, düşeni kaldırmak bizim örfümüz, devlet geleneğimizdir" diye öğretiyoruz, sonra düşene bir tekme de biz atmaya hazırlanıyoruz. Çocuk haklarından bahsediyoruz, "çocukların sağlıklı yaşama, eğitim hakları var" diyoruz, ama nedense Irak'ta da bebekler, çocuklar olduğunu unutuyoruz. Sanki bütün Irak topyekün Saddam!
Ve çocuklara; "vatan kutsaldır, her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmıştır" diye öğretiyoruz, ama Kıbrıs'ı -Yavru Vatanımızı- vermeye hazırlanıyoruz. Ne karşılığında? Bahane hazır; ülke menfaati!
Ülke menfaati için toprak verilmez. Ülke menfaati için başka ülkenin çıkarları canlar pahasına korunmaz, kan akıtılmaz!
Çocuklarımız aptal değil. Her şeyi o kadar iyi gözlemliyor ve yorumluyorlar ki şaşmamak mümkün değil. Ama onlar çocuk; saf, duru, sevgi dolu. Bu kirlilik, bu tutarsızlık ve bu yalanlarla büyütmeye devam edersek, onlar da bize benzeyecekler büyüdüklerinde... Kendisine yatırım yapılmayan bir nesil... Yarın karşımıza nasıl çıkacaklar merak ediyorum; hesap mı soracaklar, aynı yalanları devam mı ettirecekler?..
Hiç, bir çocuğa bir şeyler öğretmeye çalıştınız mı? Çocuğun bilmediği, görmediği ama bilmesi gereken şeyleri... Öğretmek; sabırla, anlayışla, üzmeden, kırmadan, sevgiyle... Denediyseniz şayet, bilirsiniz ne kadar zor olduğunu.
Tabii; alfabeyi, çarpmayı, bölmeyi, tarihi, coğrafyayı, Türkçe'yi öğretmekle bitmiyor iş; iyiyi, güzeli, doğruyu, saygıyı, sevgiyi de yerleştirmek gerekiyor o minicik yüreklere. Zor iştir öğretmek, zor iştir eğitmek. Hem beyne hem kalbe hitap etmek.
Yapmak çok zor, yıkmak çok kolaydır. Öğrenmek zor, unutmak kolay. Tamire tahammül gerek, tahribe ise hiçbir şey gerekmiyor.
Bu ülkenin çocuklarını eğitmekse daha zor sanırım. Hayır, çocukların zeka düzeyinden kaynaklanan bir mesele değil bu. Aksine, onlar çok zeki. Problem çocuklarda değil, büyüklerde.
Bir hengamedir kopmuş gidiyor memlekette. Herkes kendi derdinde. Aileler geçim, televizyonlar reyting, futbolcular gol, popçular zirve, daha büyüklerse savaşın getiri-götürüsü derdinde. Bu günlerde ikinci planda kalmış gibi savaş yüzünden... Bir de Kıbrıs var tabii.
Hani çok bilindik bir gerçek vardır; insanın yaptıklarıyla söyledikleri çelişiyorsa, sözlerinin kıymeti yoktur, amele bakılır. Büyükler iyiyi, güzeli, doğruyu hamasi laflarla anlatadursun; çocuklar duyduklarından değil, gördüklerinden öğreniyorlar öğreneceklerini; yalan söylemek yanlış ama gerektiği yerde söylenebilir (büyükler böyle yapıyor), ahlaki değerler önemli ama paradan daha önemli değil, insani değerler önemli ama menfaatler daha önemli. İnsan haklarını öğretiyoruz çocuklara ama önce kendimiz çiğniyoruz. "Yaşama hakkı insan olmanın getirdiği en önemli birinci haktır" diyoruz ama sonra ülke menfaatleri öyle gerektiriyor deyip savaşa hazırlanıyoruz. "Mazlumun yanında yer almak, düşeni kaldırmak bizim örfümüz, devlet geleneğimizdir" diye öğretiyoruz, sonra düşene bir tekme de biz atmaya hazırlanıyoruz. Çocuk haklarından bahsediyoruz, "çocukların sağlıklı yaşama, eğitim hakları var" diyoruz, ama nedense Irak'ta da bebekler, çocuklar olduğunu unutuyoruz. Sanki bütün Irak topyekün Saddam!
Ve çocuklara; "vatan kutsaldır, her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmıştır" diye öğretiyoruz, ama Kıbrıs'ı -Yavru Vatanımızı- vermeye hazırlanıyoruz. Ne karşılığında? Bahane hazır; ülke menfaati!
Ülke menfaati için toprak verilmez. Ülke menfaati için başka ülkenin çıkarları canlar pahasına korunmaz, kan akıtılmaz!
Çocuklarımız aptal değil. Her şeyi o kadar iyi gözlemliyor ve yorumluyorlar ki şaşmamak mümkün değil. Ama onlar çocuk; saf, duru, sevgi dolu. Bu kirlilik, bu tutarsızlık ve bu yalanlarla büyütmeye devam edersek, onlar da bize benzeyecekler büyüdüklerinde... Kendisine yatırım yapılmayan bir nesil... Yarın karşımıza nasıl çıkacaklar merak ediyorum; hesap mı soracaklar, aynı yalanları devam mı ettirecekler?..