İslamcı muzahrafat kanalları patlamış; İngilizlerin edasıyla, Yunan istihbaratı ağzıyla Gazi M. Kemal Atatürk'e yapmadık iftira bırakmadılar
bırakmıyorlar.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın, onlarca yıldan beri Türk milletine, Gazi M. Kemal Atatürk gerçeğini ve onun Ehl-i Beyt soyundan olduğunu ısrarla anlatmasının hikmetini anladık mı şimdi? Keşke?
Devlet ve millet olarak anlamış olsaydık; Gazi'nin kurtardığı vatanda ve onun kurduğu devlette bu derece hayasızlık sergilenebilir, bu derece aşağılık sözler sarf edilebilir miydi?
Çeyrek asırdan beri Prof. Dr. Baş'ı hep haklı çıkartan gelişmeler, aklı olana diyor ki, gün, Atatürk hususunda da, Haydar Hocaya kulak verme günüdür.
Hatırlayın onun şu ikazlarını:
"İşgal edilmiş ve yıkılmış bir imparatorluktan, en ağır yoksulluk şartları içinde koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurmak, nasip işidir, her yiğidin harcı değildir; bu elin üstünde Allah'ın, Peygamberin ve İmam Ali'nin eli vardır.
Atatürk demek, vatan demektir.
Atatürk demek, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti demektir.
Millet ve devlet olarak Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkılmaz ise yok olmaya mahkûm oluruz. Elinizde avucunuzda vatan diye bir yer kalmaz."
Prof. Dr. Baş, çeyrek asırdan beri uyardığı her konuda haklı çıktığı gibi, Atatürk konusunda da haklı çıktı.
Vatana, millete, dine, devlete kast etmek isteyenler, Atatürk'ü hedef tahtasına oturttular, iftira ve yalanlarla onu vuruyorlar.
Kot kafalı İslamcılar zannediyorlar ki, Atatürk yıpratılır, devre dışı bırakılırsa, meydan kendilerine kalacak.
Atatürk'ün yıkıldığı yerde, Türkiye Cumhuriyeti devleti bizzat Türk milletinin başına yıkılmış demektir.
O zaman da ne meydan kalır, ne devlet, ne din, ne de millet!
Bir beden için omurga ne ise, Türkiye Cumhuriyeti devleti için, Gazi M. Kemal Atatürk odur.
Bir bina için ana taşıyıcı çelik kolon ne ise, Türkiye için Gazi M. Kemal Atatürk odur.
Bir aile için baba ve ata ne ise, Türk milleti için Atatürk odur.
1988'den beri İslam binasının ana rüknü olan Hz. Muhammed'i Vatikan-İngiliz diyalog planı ekseninde hedef tahtasına oturtup safdışı yapmaya çalışanlar FETÖ ve beslemeleri, bu hususta başarılı olamayınca şimdi Gazi M. Kemal'i giriştiler.
Burada hedef Türk milletidir, Türk devletidir, topyekun Türkiye'dir.
Kim bunlar diye bakıyorsunuz?
Hepsi, Said Kürdî'nin eşkinleri?
Kırmızı fesli İngiliz sözcüleri,
Tarihçi edalı nurcu Amerikan muhipleri,
FETÖ beslemesi cüppeliler,
Okuyucu namlı Yunan bozuntuları? vs.
Bilumum lağım borusu İngiliz-Haçlı
sözcüleri...
Hepsinin ortak noktası, nurculuk yahut FETÖ beslemesi olmaları?
İktidar sahipleri, FETÖ temizliği yaptıkları kadar, bu İngiliz lağım borularını da temizlemelidir.
Bu bağlamda Hz. Peygamberi Dinlerarası Diyalog ile safdışı bırakmak, İslam'ın yok etmek için ne anlam ifade ediyorsa; devletin banisi Atatürk'ü, iftira ve yalanlarla safdışı bırakmak da Türkiye'yi çökertmek için o anlama geliyor...
Aynı İngiliz-Vatikan-ABD merkezinin Türk milleti ve devletine dönük hain plan ve programlarının adımları!
15 Temmuz'dan sonra FETÖ, ülke içindeki tezgahını bunlarla yürütüyor.
Türk milleti bunlara kandı; 15 Temmuz'da şu kadar can verdi, az kalsın devletini kaybediyordu.
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı bile, bunlara kandığını itiraf edercesine, "Nurcuları efendi bilirdim. Okumuyorlar, 'okuyucu' adını almışlar. Çok büyük terbiyesizlik? Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır" demek zorunda kalıyor.
Ortaylı, bir şey daha söylüyor: "Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak, ne bilecek. Allah'ın hödüğü, suratına baksan, halde turp sattırmazsın."
Uzman görüşü üstüne diyeceğimiz söz yok.
Lakin Ortaylı'ya ve onun şahsında Türk milleti ve devletinin akl-ı selimine diyeceğimiz son bir söz var:
Bütün bunları, yıllardan beri siz yuttunuz, yutturdunuz; devletin çarkına, millet ve medeniyetimizin içine ettiniz? Prof. Dr. Baş'ın bunca uyarılarına kulak asmadınız; ortada sağlam ne millet, ne devlet, ne din, ne medeniyet, ne de Atatürk kaldı.
Hakkı ve emaneti sahibine, Prof. Dr. Baş'a teslim edinceye kadar bu muzahrafat kanalları, tüm milli ve manevi değerlerimizin üstüne pislik olup yağanak, kendi pisliklerinde sadece kendileri değil, devlet ve milleti de boğacaklardır.
bırakmıyorlar.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın, onlarca yıldan beri Türk milletine, Gazi M. Kemal Atatürk gerçeğini ve onun Ehl-i Beyt soyundan olduğunu ısrarla anlatmasının hikmetini anladık mı şimdi? Keşke?
Devlet ve millet olarak anlamış olsaydık; Gazi'nin kurtardığı vatanda ve onun kurduğu devlette bu derece hayasızlık sergilenebilir, bu derece aşağılık sözler sarf edilebilir miydi?
Çeyrek asırdan beri Prof. Dr. Baş'ı hep haklı çıkartan gelişmeler, aklı olana diyor ki, gün, Atatürk hususunda da, Haydar Hocaya kulak verme günüdür.
Hatırlayın onun şu ikazlarını:
"İşgal edilmiş ve yıkılmış bir imparatorluktan, en ağır yoksulluk şartları içinde koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurmak, nasip işidir, her yiğidin harcı değildir; bu elin üstünde Allah'ın, Peygamberin ve İmam Ali'nin eli vardır.
Atatürk demek, vatan demektir.
Atatürk demek, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti devleti demektir.
Millet ve devlet olarak Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkılmaz ise yok olmaya mahkûm oluruz. Elinizde avucunuzda vatan diye bir yer kalmaz."
Prof. Dr. Baş, çeyrek asırdan beri uyardığı her konuda haklı çıktığı gibi, Atatürk konusunda da haklı çıktı.
Vatana, millete, dine, devlete kast etmek isteyenler, Atatürk'ü hedef tahtasına oturttular, iftira ve yalanlarla onu vuruyorlar.
Kot kafalı İslamcılar zannediyorlar ki, Atatürk yıpratılır, devre dışı bırakılırsa, meydan kendilerine kalacak.
Atatürk'ün yıkıldığı yerde, Türkiye Cumhuriyeti devleti bizzat Türk milletinin başına yıkılmış demektir.
O zaman da ne meydan kalır, ne devlet, ne din, ne de millet!
Bir beden için omurga ne ise, Türkiye Cumhuriyeti devleti için, Gazi M. Kemal Atatürk odur.
Bir bina için ana taşıyıcı çelik kolon ne ise, Türkiye için Gazi M. Kemal Atatürk odur.
Bir aile için baba ve ata ne ise, Türk milleti için Atatürk odur.
1988'den beri İslam binasının ana rüknü olan Hz. Muhammed'i Vatikan-İngiliz diyalog planı ekseninde hedef tahtasına oturtup safdışı yapmaya çalışanlar FETÖ ve beslemeleri, bu hususta başarılı olamayınca şimdi Gazi M. Kemal'i giriştiler.
Burada hedef Türk milletidir, Türk devletidir, topyekun Türkiye'dir.
Kim bunlar diye bakıyorsunuz?
Hepsi, Said Kürdî'nin eşkinleri?
Kırmızı fesli İngiliz sözcüleri,
Tarihçi edalı nurcu Amerikan muhipleri,
FETÖ beslemesi cüppeliler,
Okuyucu namlı Yunan bozuntuları? vs.
Bilumum lağım borusu İngiliz-Haçlı
sözcüleri...
Hepsinin ortak noktası, nurculuk yahut FETÖ beslemesi olmaları?
İktidar sahipleri, FETÖ temizliği yaptıkları kadar, bu İngiliz lağım borularını da temizlemelidir.
Bu bağlamda Hz. Peygamberi Dinlerarası Diyalog ile safdışı bırakmak, İslam'ın yok etmek için ne anlam ifade ediyorsa; devletin banisi Atatürk'ü, iftira ve yalanlarla safdışı bırakmak da Türkiye'yi çökertmek için o anlama geliyor...
Aynı İngiliz-Vatikan-ABD merkezinin Türk milleti ve devletine dönük hain plan ve programlarının adımları!
15 Temmuz'dan sonra FETÖ, ülke içindeki tezgahını bunlarla yürütüyor.
Türk milleti bunlara kandı; 15 Temmuz'da şu kadar can verdi, az kalsın devletini kaybediyordu.
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı bile, bunlara kandığını itiraf edercesine, "Nurcuları efendi bilirdim. Okumuyorlar, 'okuyucu' adını almışlar. Çok büyük terbiyesizlik? Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır" demek zorunda kalıyor.
Ortaylı, bir şey daha söylüyor: "Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak, ne bilecek. Allah'ın hödüğü, suratına baksan, halde turp sattırmazsın."
Uzman görüşü üstüne diyeceğimiz söz yok.
Lakin Ortaylı'ya ve onun şahsında Türk milleti ve devletinin akl-ı selimine diyeceğimiz son bir söz var:
Bütün bunları, yıllardan beri siz yuttunuz, yutturdunuz; devletin çarkına, millet ve medeniyetimizin içine ettiniz? Prof. Dr. Baş'ın bunca uyarılarına kulak asmadınız; ortada sağlam ne millet, ne devlet, ne din, ne medeniyet, ne de Atatürk kaldı.
Hakkı ve emaneti sahibine, Prof. Dr. Baş'a teslim edinceye kadar bu muzahrafat kanalları, tüm milli ve manevi değerlerimizin üstüne pislik olup yağanak, kendi pisliklerinde sadece kendileri değil, devlet ve milleti de boğacaklardır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019