İnsan ekonomisi

Milli Ekonomi Modeli'nin yenilenmiş eseri büyük bir heyecana sebep oldu. 
Bu vesile ile eski notlarıma bakarken gördüğüm Milli Ekonomi Modeli'nin 2006 yılı Bakü Kongresi sonrası yazılmış bir yazıyı o günleri yansıtması ve taşıdığı değer itibarı ile yeniden yayınlıyorum:
"Milli Ekonomi Modeli (MEM) yelkenine taptaze heyecanlar, umutlar dolu yeni açılımlar yükleyerek yolculuğuna devam ediyor. Bu kez Bakü'deyiz... Başta Türk dünyasının olağanüstü seçkin akademisyenleri olmak üzere, Doğu'nun aydınları MEM için Azerbaycan'da bir araya geldiler.
Ortak kanaat şu:
"Aradığımızı bulduk."
Bu cümleyi gelişigüzel ifade etmiyorum, lütfen öyle de anlaşılmasın!
Ortada gerçek anlamda yakıcı bir ihtiyaç var. Bu ihtiyacı Prof. Dr. Haydar Baş'ın MEM'i beklentileri de aşarak kucaklıyor.
Düşünün ki, çok değil 2 asır önce medeniyete beşiklik eden Doğu coğrafyası bugün klasik anlamda bir işgal tehdidi ile karşı karşıya... Doğu'nun insanı 2 asırdır hırpalanıyor, örseleniyor ve kendisini kendi yapan değerlere yabancılaştırılıyor. Yağmura tutularak geçirdiği komünizm yüzyılının ardından bu kez liberal fırtınaya yakalanıyor. Ve her şey daha kötüye, daha kötüye gidiyor.
MEM katılımcısı Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu'nun ifadesiyle "Soros'un tuzağına düşürülmüş adresler üzerinden ülkeler teslim alınıyor."
Fotoğraf bu ama kabul edelim ki insanın hakikat arayışı ve adaletten yana olan fıtri duruşu da devam ediyor. Ve vicdanı sızlayan her insan bu büyük dirilişi bekliyor.
İşte Kongreye Tataristan'dan katılan Prof. Gülnarova'nın sözleri:
"Yeri ve göğü yaratan Allah'tır. O'ndan daha kudretlisi yoktur."
Alın size global rüzgarlara teslim olmayı tek yol olarak dayatanlara 1000 atom bombasına eşit bir lahuti bir cevap! Çözümün Türk Dünyasından çıkacağının ispatı işte bu iman cümlelerinde yatıyor!
MEM Kongresinin MEM Buluşmasının anlamı da bu zaten!
Başka bir akademisyen; 
"Bu eser ve model açların, yoksulların, fakirlerin ve ezilmişlerin modelidir." 
Bu söze ne eklenebilir ki? Bütün hak yolların, evrensel yolların yolculuğu hep açlarla, ezilmişlerle, itilmişlerle gerçekleşmemiş midir?
MEM Kongresi sadece matematiğin soğuk kalıpları içinde yürümüyor. Eşyanın künhüne inen değerlendirmeler var. Model her geçen dakika evrenselliğine yeni zenginlikler ve derinlikler katıyor ve bizler medeniyetimizin ufuklarını Prof. Dr. Baş'ın kucağında yeniden hatırlıyor ve yudumluyoruz!
Prof. Dr. Ahmed Kaşemoğlu'nun Kongreye katılan hocalardan gelen "Bu modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı Nobel'e aday gösteriyoruz" teklifine ilginç bir cevap verdı:
"Evet bu öneriye ben de yürekten katılıyorum. Çünkü Nobel'in de değer kazanmaya ihtiyacı var."
Bakü Kongresinde yok yok anlayacağınız. Fikir, şehitler, dostluk, birlik?beraberlik, ekonomi ve Doğu'nun kurtuluş formülleri...
İnsanlar programda dost oluyorlar, dost kalıyorlar. Havada kardeşlik rüzgârları esiyor. Dil bazen Kırgızca, Tatarca Azericeye de kaysa bana öyle geliyor ki bütün konuşmaları harfi harfine, kelimesi kelimesine  anlıyoruz! Dil farkı anlamını yitiriyor ve söylenenleri sanki bir yerlerden çok iyi tanıyor, hatırlıyoruz. .
Herkes tanıdık ve herkes aşina... 
MEM'in değeri gerçek anlamda Bakü'de anlaşılıyor gibi geliyor bana... Tebliğleri sunan tüm akademisyenler Model'in o ana kadar aklımıza gelmeyen yeni yönlerini ortaya çıkararak, bizlerin yeni keşiflere çıkmasını sağlıyorlar! 
Aristo mantığı ile düşünmeye alıştırılmış bizler şok oluyoruz. Akademisyenler "basiret gözü ile bakılarak yazılmış kitap" derken dediğimiz gibi yeni vadilere kanat çırpıyorlar!
Prof. Dr. Allahmalı Verdiyev, "Kitabın isminin milli oluşu dahi çok önemlidir. Çünkü dünyada vatan ve aile kavramından daha mühim hiçbir şey yoktur" derken alkış alıyor. Bu cümlelerden akademisyenlerin eser üzerinde nasıl titizlendiğini de anlamış
oluyorsunuz.
Kısaca eser tepeden tırnağa irdelenirken çıkan sonuç şu oluyor:
"Türk Dünyası ve bütün olarak DOĞU, MEM bayrağı altında toplanıyor..."