Teknolojinin bilgisayar ve telefonlar sayesinde günlük hayatımızın önemli bir parçası olmasıyla beraber güncelleme kavramı da sıklıkla kullandığımız bir kelime oldu. Bu kelimenin diğer bir karşılığıdır yenilemedir.
Bilgisayar veya telefonunuzun daha iyi çalışması için son çıkan programları, sistemleri otomatik veya isteğe bağlı olarak kullandığınız cihaza yüklemektir.
Dün de bahsettiğim gibi güncelleme, İslam Dini ile yan yana konulamaz. Çünkü İslam Dini kıyamete kadar güncel, taptaze olduğunu bizzat o dini gönderen Yüce Allah (c.c.) tarafından açıkça beyan edilmiştir. Bunun aksini iddia etmek küfürdür.
Müsteşrikler, Müslümanları içerden yıkmak için tarih boyu son adı güncelleme olan birçok kavram ortaya atmış, bu kavramların seslendiriciliğini ise İslam dünyasından buldukları kişilere yaptırmışlardır.
Bu, Vatikan merkezli planların neticesinde ülkemiz insanının ve tüm Müslümanların durumu ortada. Dün sorduğum soruyu bir daha sorayım; "Bu tablo kimi memnun ediyor? Yahudi ve Hıristiyanları. O halde İslam'ın değil imanların güncellenmesine ihtiyaç var."
Evet, İslam güncellenemez ama iman güncellenir yani yenilenir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; "İman, içinizdeki elbisenin yıprandığı gibi yıpranır. Kalplerinizde imanın yenilenmesi için Allah'a dua ediniz."
Bir başka rivayette de; "Peygamberimiz (s.a.v.): 'İmanınızı yenileyiniz!' buyurdu.
'Ya Resûlullah! İmanımızı nasıl yenileyelim?' diye soruldu.
Resûlullah (a.s.): 'Lâ ilâhe illallah, sözünü çok çok söyleyerek' buyurdu." (Ahmed b. Hanbel ve Taberanî'den naklen Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 82.)
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespitini aktarmak istiyorum; "İnandım, diyen Müslüman, Müslüman'dır. Ama kendisini de ciddi yanlışlardan, tehlikelerden koruması gerekiyor. Bu tehlikelerden koruması için ne lazım?
Furkan sahibi olması lazım, yani hikmet sahibi olması lazım. Yanlışı doğrudan ayırması, yani Allah'ın (c.c.) muradını anlaması lazım. Bunu kavrayamadığın zaman birisi gelir, sana süslü tabakta zehri ikram eder, sen de Allah Allah ne kadar mükemmel yemek dersin, yersin, ölüp gidersin?" (Hikmetin Sırları sh:161)
Günümüzde süslü tabaklar çoğaldı. Her taraftan milletimize, Müslümanlara gülücüklerle, dini kavram hitaplarıyla ve din kimliğiyle bu tabaklarda zehir ikram ediliyor. Gerçi böyle bir tablo yaşanacağını Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber vermişti. Sadece iki hadisini hatırlatacağım:
"Salih amellere yapışınız. Gecenin zifiri karanlık parçaları gibi fitneler zuhur edecektir. Kişi, mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak; mü'min olarak akşamlayacak kâfir olarak sabaha çıkacaktır. Müslüman geçinenler dinlerini beş paralık dünya menfaati karşılığında satacaklardır." (Müslim, İman 186, (118); Tirmizi, Fiten 30, 33, (2205); Ebu Davud, Fiten 2, (4259, 4262).
"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mescitler, binerli binerli gruplar halinde insanlarla, hatta daha çok sayıda cemaatle dolup taşacak; lakin içlerinden tek bir mü'min çıkmayacaktır." (Gümüşhanevî, Ramuz, 2/3742).
Tehlike çok büyük, faturası çok ağır. O halde her daim imanımızı yenilemek durumundayız. Nasıl mı? Zikrullah ile. Kalpler ne ile mutmain olurdu? Zikrullah ile. (Zariyat, 56)
Bir de meselenin çok acı bir boyutu var. Adam iman etmiş, elinden geldiğince haramdan sakınıyor, ibadetlerine de devam ediyor. Ama aldanmış, aldatılmış.
Mesela! Şiileri kâfir, düşman ilan edenleri alkışlıyor. Veya Yahudi ve Hıristiyanlar cennetliktir diyenlerin peşine gidiyor.
Dört hak din vardır diyenleri alkışlıyor. Papazlarla, hahamlarla iftar açanları, dua edenleri alkışlıyor, destek veriyor. Allah'ın haramını helal sayanların avukatlığına soyunuyor.
Yahudi ve Hıristiyanları dost edinip, Müslümanlara karşı iş birliğini yapanları alkışlıyor ve bu icraatlarını aklamaya çalışıyor.
Müslümanım, diyor ama furkanını kaybetmiş, çaldırmış. Feraset, basiret gözlerine, o teslim olduğu kişi ve anlayışlarca mil çekilmiş. Artık hakkı göremiyor ki, batıldan ayırsın.
Netice olarak bir an önce kendimize gelmemiz, İslam güncellenmeli, diyenleri hemen terk edip, bu fitnelere karşı ayık olmalı, Hz. Peygamber'den (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'inden gelene sımsıkı sarılmalıyız.
Bilgisayar veya telefonunuzun daha iyi çalışması için son çıkan programları, sistemleri otomatik veya isteğe bağlı olarak kullandığınız cihaza yüklemektir.
Dün de bahsettiğim gibi güncelleme, İslam Dini ile yan yana konulamaz. Çünkü İslam Dini kıyamete kadar güncel, taptaze olduğunu bizzat o dini gönderen Yüce Allah (c.c.) tarafından açıkça beyan edilmiştir. Bunun aksini iddia etmek küfürdür.
Müsteşrikler, Müslümanları içerden yıkmak için tarih boyu son adı güncelleme olan birçok kavram ortaya atmış, bu kavramların seslendiriciliğini ise İslam dünyasından buldukları kişilere yaptırmışlardır.
Bu, Vatikan merkezli planların neticesinde ülkemiz insanının ve tüm Müslümanların durumu ortada. Dün sorduğum soruyu bir daha sorayım; "Bu tablo kimi memnun ediyor? Yahudi ve Hıristiyanları. O halde İslam'ın değil imanların güncellenmesine ihtiyaç var."
Evet, İslam güncellenemez ama iman güncellenir yani yenilenir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; "İman, içinizdeki elbisenin yıprandığı gibi yıpranır. Kalplerinizde imanın yenilenmesi için Allah'a dua ediniz."
Bir başka rivayette de; "Peygamberimiz (s.a.v.): 'İmanınızı yenileyiniz!' buyurdu.
'Ya Resûlullah! İmanımızı nasıl yenileyelim?' diye soruldu.
Resûlullah (a.s.): 'Lâ ilâhe illallah, sözünü çok çok söyleyerek' buyurdu." (Ahmed b. Hanbel ve Taberanî'den naklen Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 82.)
Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespitini aktarmak istiyorum; "İnandım, diyen Müslüman, Müslüman'dır. Ama kendisini de ciddi yanlışlardan, tehlikelerden koruması gerekiyor. Bu tehlikelerden koruması için ne lazım?
Furkan sahibi olması lazım, yani hikmet sahibi olması lazım. Yanlışı doğrudan ayırması, yani Allah'ın (c.c.) muradını anlaması lazım. Bunu kavrayamadığın zaman birisi gelir, sana süslü tabakta zehri ikram eder, sen de Allah Allah ne kadar mükemmel yemek dersin, yersin, ölüp gidersin?" (Hikmetin Sırları sh:161)
Günümüzde süslü tabaklar çoğaldı. Her taraftan milletimize, Müslümanlara gülücüklerle, dini kavram hitaplarıyla ve din kimliğiyle bu tabaklarda zehir ikram ediliyor. Gerçi böyle bir tablo yaşanacağını Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber vermişti. Sadece iki hadisini hatırlatacağım:
"Salih amellere yapışınız. Gecenin zifiri karanlık parçaları gibi fitneler zuhur edecektir. Kişi, mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak; mü'min olarak akşamlayacak kâfir olarak sabaha çıkacaktır. Müslüman geçinenler dinlerini beş paralık dünya menfaati karşılığında satacaklardır." (Müslim, İman 186, (118); Tirmizi, Fiten 30, 33, (2205); Ebu Davud, Fiten 2, (4259, 4262).
"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, mescitler, binerli binerli gruplar halinde insanlarla, hatta daha çok sayıda cemaatle dolup taşacak; lakin içlerinden tek bir mü'min çıkmayacaktır." (Gümüşhanevî, Ramuz, 2/3742).
Tehlike çok büyük, faturası çok ağır. O halde her daim imanımızı yenilemek durumundayız. Nasıl mı? Zikrullah ile. Kalpler ne ile mutmain olurdu? Zikrullah ile. (Zariyat, 56)
Bir de meselenin çok acı bir boyutu var. Adam iman etmiş, elinden geldiğince haramdan sakınıyor, ibadetlerine de devam ediyor. Ama aldanmış, aldatılmış.
Mesela! Şiileri kâfir, düşman ilan edenleri alkışlıyor. Veya Yahudi ve Hıristiyanlar cennetliktir diyenlerin peşine gidiyor.
Dört hak din vardır diyenleri alkışlıyor. Papazlarla, hahamlarla iftar açanları, dua edenleri alkışlıyor, destek veriyor. Allah'ın haramını helal sayanların avukatlığına soyunuyor.
Yahudi ve Hıristiyanları dost edinip, Müslümanlara karşı iş birliğini yapanları alkışlıyor ve bu icraatlarını aklamaya çalışıyor.
Müslümanım, diyor ama furkanını kaybetmiş, çaldırmış. Feraset, basiret gözlerine, o teslim olduğu kişi ve anlayışlarca mil çekilmiş. Artık hakkı göremiyor ki, batıldan ayırsın.
Netice olarak bir an önce kendimize gelmemiz, İslam güncellenmeli, diyenleri hemen terk edip, bu fitnelere karşı ayık olmalı, Hz. Peygamber'den (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'inden gelene sımsıkı sarılmalıyız.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024